Emine Sargın, istekleriyle yüzleşme cesaretine sahip bir kadın. Tutkularının, hayatta onu mutlu eden şeylerin farkında. Bu röportaj da onun isteklerinin peşinde gitme kararlılığının hikayesi. Emine’nin hayatındaki değişim isteğini yönlendiren en güçlü destekçileri ise spor ve doğa. Onun hikayesinde yeni başlangıçların sonu olmak zorunda değil, her başlangıç onun başka bir adımını hazırlamak için var.
1994 yılında Çanakkale’de doğan ve üniversite eğitimimi Balıkesir Üniversitesi’nde tamamlayan Emine Sargın 2018 yılından beri kamuda hemşire olarak çalışıyor. Hayatın yalnızca iş hayatından ibaret olmadığını söyleyen Emine’ye göre, yoğun iş stresinden dolayı isteklerimizin, tutkularımızın farkına varamıyoruz. Peki ne yapmalı, gerçekten ne istediğimizi bulmak ve hayatımızı yeniden şekillendirmek mümkün mü? Spor bir tutku olmanın ötesine geçerek iş hayatımızı şekillendirebilir mi?
Toplum tarafından kabul gören bir mesleğin var. Elbette bu senin hayat çizgini belirleyen bir etken olmak zorunda değil. Ancak sormak isterim, bu meslekte senin isteklerinle örtüşmeyen ne var?
2018’den beri kamuda hemşire olarak çalışıyorum. Hayatın yalnızca iş hayatından ibaret olmadığını fakat bunun farkındalığını oluşturamadığımızı düşünüyorum, çoğu zaman. Belki de yoğun iş stresinden dolayı unutuyoruz. Günümüzde artan kadına şiddet vakalarının yanında, aynı zamanda sağlık çalışanı kadınlar olarak, sağlıkta şiddet vakalarıyla da karşı karşıya kalıyoruz. Bunları dikkate alarak oluşan stres tablosunu, bir de sizin düşünmenizi isterim.
Maalesef kadınlar olarak, stres ve şiddetin verdiği güvensizliği aynı toplumu paylaşarak deneyimliyoruz. Şiddettin farklı biçimlerine maruz kalıyoruz. Dolayısıyla, söylediklerini düşünmekle kalmıyor, aynı duyguları seninle paylaşıyorum. Bu iklime rağmen burada bizlerle paylaştığın hikaye, hepimize güç veriyor.
O halde önemli bir soruyu sormam gerekiyor. Farklı olumsuzluklarıyla sürdürdüğün iş hayatın dışında ne yapmak istiyorsun, ne yaptığında mutlu oluyorsun?
Ben maceraperest ruhumu ortaya çıkardım ve fırsat buldukça hobilerime yöneldim. Zincirimi kırdım, macera peşinde koşmaya başladım, tabiat ananın kucağına koştum. Çocukluğumda bana ilgi çekici gelen şehirlerin yoğun tempoda ilerlediğini görünce özüme dönmek istedim. Doğaya dönüş için kendime fırsat buldukça alan yarattım. Outdoor sporlara yöneldim: Hiking, trekking, tüplü dalış, kamp, bazen bisiklet. Bu yaz ilk kez yamaç paraşütü deneyimledim. Birçok farklı trekking grubuyla yürüdüm. Dünya Sualtı Aktiviteleri Konfederasyonu CMAS eğitimi aldım ve şu an bir yıldız dalgıcım. Kendi arkadaş çevrem ile küçük bir kamp grubu kurdum. Yüksek kondisyon gerektirmeyen parkurlarda bisiklet de sürüyorum. Tabii bu outdoor sporlara her gün bir yenisini katmak istiyorum, katarak da devam ediyorum. Büyük haz alarak yaptığım outdoor sporları sosyal medya hesaplarımda paylaşıyorum. Youtube ve instagramda içerik üretiyorum. Seyahat etmeyi ve bu seyahat sırasındaki anıları fotoğraflamayı, video çekmeyi çok seviyorum. Her fırsatta doğanın bir köşesine çekilip kamp yapıyorum.
Bir yıldızlı bir dalgıç olduğundan bahsettin, bu çok farklı deneyimler biriktirmiş olmanı sağlamıştır. Çünkü, su altı günümüzün gelişen teknolojisine rağmen hala tam anlamıyla keşfedilememiş bir ekosistem. Dolayısıyla su altı, yeni keşiflere açık. Bazen ürkütücü, bazen de büyüleyici.
Su altı deneyimin hakkında ne söylemek istersin. Su altında neler deneyimledin, varsa karşılaştığın zorluklarla nasıl baş ettin, devam etme motivasyonun ne oldu?
Nefesim yetmeyecek korkusuyla su altında ya yüzemem, ya boğulursam, ya yüzeye çıkamazsam gibi düşüncelerle sarmalanmışken su altınının büyüleyiciliğini hiç düşünmemişim. Başkalarının deneyimlediği su altını görmüş, onlarla yetinmişim. Doğaya aşık biri bununla nasıl yetinir, dedim kendime. Öncelikle deneme dalışı yapmaya karar verdim. Bunu, Saros Körfezinde bir dalış merkezi ile deneyimledim. Evet, su altını deneyimledim ama bunu kendi kontrolümde değil de dalış eğitmeninin kontrolünde yapmak can sıkıcıydı benim için. Su altında özgürce uçmak istiyordum ve bunun için eğitim almaya karar verdim. Bir yandan da tüplü dalış yapmama rağmen nefes alamamaktan korkuyordum. Evet, düşününce nefes almak için bir tüpüm vardı ama ben tüpün havasının bitmesinden, regülatörün ağzımdan çıkmasından korkuyordum. Korkularımın üzerine gittim ve yapabileceğime inandım. Eğitim sürecinde bu tedirginliğim devam etse de, eğitimden sonraki ilk dalışım inanılmaz keyifliydi. 18 metreye daldım ve su yüzeyini hiç düşünmedim. Su altında karşılaştığım sorunları orada çözmem gerektiğinin farkına vardım ve yaklaşık 40 dk su altında kaldım. Yüzeye çıktığımda, evet başardım hissi benim için büyük haz vericiydi. Datça ve Fethiye’de dalışlar yaptım. Her derinlikte farklı canlılığı deneyimleyerek su altı yaşamının tadını çıkardım. Kulak eşitleme, iletişim, su altında ilerlemek, dengeyi sağlamak, nefes kontrolü gibi zorluklar yaşasam da bunları birer engel değil daha sonraki dalışlar için tecrübe olarak gördüm. Su altındaki huzur, sessizlik, karşılaştığım manzaralar beni daha da içine çekti. Hatta daha güvende hissetmemi sağladı.
Doğa sporları yapmak sana doğa ve spor ilişkisi adına neler öğretti, neler kazandırdı?
Doğa ve spor birbirinin olmazsa olmazı bence. Bir doğa insanı olarak outdoor sporların doğayla bağlantı oluşturduğuna inanıyorum. Doğada yeni aktiviteler denemek, doğayla baş başa olmak kendi becerilerime güvenmemi sağladı ve özgüvenimi artırdı. Karşılaştığım her bir engelde farklı çözüm yolları aramak problem çözme becerimi geliştirdi, dayanıklılığımı artırdı. Yeni rotalar keşfetmek, doğal güzellikleri görmek benim daha çok ben olabilmeme olanak sağladı. İçimdeki macera, keşif ve özgürlük duygularım bir taşkına dönüştü ve bu taşkın coşkuyla büyümeye devam ediyor. Her yeni bir keşifte daha çok özgür hissettim. Hiking grupları ile katıldığım rotalarda ekip olmanın ne demek olduğunu anladım. Hem spor yapmanın hem de doğada olmanın mental sağlığa fazlasıyla iyi geldiğine inanıyorum. Outdoor sporlar, sporu daha keyifli hale getiriyor bence.
Outdoor sporlar bazı riskleri de içinde taşıyor. Outdoor sporlarının yapıldığı alanlar “ıssız” olmakla ilişkilendiriliyor. Issız kavramı, bazı tedirginliklere yol açıyor. Belki de bu kavramla ilişkilendirdiğimiz duygular, tamamen tesadüf değildir. Güvensizlik hissini, toplumsal olaylardan bağımsız değerlendirmek doğru değil, diye düşünüyorum. Ancak outdoor sporlarında deneyimli olan sensin, dolayısıyla bu soruyu senin yanıtlaman bize bir fikir verebilir.
Kadın sporcular doğada gerçekleştirdikleri spor deneyimlerinde kendilerini güvensiz hissettikleri durumlarla sık sık karşılaşıyorlar. Sen doğada aktif spor yapan bir kadın olarak bu durumla nasıl baş ediyor, devam etme motivasyonunu nasıl sürdürüyorsun?
Güvensizlik hissi yaşamak özellikle kadınlar için maalesef sık karşılaşılan bir durum. Ben bu durumla baş etmek için öncelikle kendi sınırlarımı belirliyorum. Çevreyi dikkatlice gözlemliyorum, risk oluşturabilecek faktörleri dikkate alıyorum. Oluşabilecek herhangi bir olumsuzluk karşısında ne yapabilirim, bunu irdeliyorum. Yaptığım sporlarda güvenli bir grup oluşturarak hareket etmek de motivasyonumu sürdürüyor. Tabi bunların en önemlisi yaptığım sporlardan büyük haz alıyorum ve doğayla bütünleşiyorum. Devam etme motivasyonumu canlı tutan en önemli şey bu. Güvensizlik hissini yıkmak, toplumsal beklentilerle baş etmek zor fakat aşılmayacak bir durum değil. Başa çıkmak için önce kendimize güvenmeliyiz. Kendi zincirlerini kırmak isteyip bunu yapmakta zorlanan kadınlara da rehberlik etmeli, destek olmalıyız. Birlikte hareket ederek, güvenilir bir ekip oluşturarak, daha önceki deneyimlerimizden ve nasıl başa çıktığımızdan bahsederek, kadınların bu güvensizliği aşmalarına yardım edebiliriz. En önemli şeyin, kendi gücümüze inanmak olduğunu düşünüyorum.
Düzenli olarak hiking yapıyorsun, doğada olmak farklı koşulları öngörmeyi, planlı olmayı ve keşif duygusuyla hareket etmeyi gerektirebilir. Yürüyüş rehberi olmayı hedefleyen biri olarak söyler misin, hiking yapmak için nasıl bir ön hazırlık gerekir, arka planda nasıl bir süreç var?
Öncelikle yürünecek rotanın başlangıç ve varış noktası belirlenir. Haritalar incelenir, parkur değerlendirilir, keşif yürüyüşüne çıkılır ve parkurun zorluk derecesi belirlenir. Keşif yürüyüşüne bölgeye hakim biri ile gidilir. Yürüyüş rotasının grubun beceri düzeyine uygun olup olmadığına bakılır ve güzergah ona göre belirlenir. Gidilecek günün hava durumuna bakılır, giysi ve ekipmanlar ona göre seçilir. Termal kıyafetler, bileği saran trekking botu, batonlar, sırt çantası, yağmurluk başlıca gerekli ekipmanlardır. Çantanızda en az iki litre su, ilkyardım kiti, pusula, düdük ve kuru meyve gibi atıştırmalıklar bulundurmalıdır. Başlamadan önce vücudunuzu hazırlamanız, esneme ve germe hareketlerini yapmanız gerekir. İletişim için telsiz kullanılır. Bir öncü, bir artçı ve kalabalık bir grup ile yürüyorsak; kişi sayısına göre ekip içinde de telsiz taşıyan görevliler olmalıdır. Öncü rotayı belirler ve yürüyüş hızını ayarlayarak ekibi yönlendirir. Artçı ekipteki kopmaları önler. Parkur keşfi ile başlayan bu serüvenin her adımı ayrı bir önem taşır ve ekip dayanışması gerektirir. Güvenli bir şekilde ve ardımızda sadece ayak izimizi bırakarak bu sporu gerçekleştiririz. Tabi zor parkurlar için yeterli kondisyon da gerekir. Mesela benim en büyük hayallerimden biri Likya Yolu’nun tamamını kamp yaparak yürümek. Likya Yolu zor bir parkur. Bu yüzden her hafta katıldığım hiking parkurları ile aynı zamanda kendimi bu zorlu parkura hazırlıyorum, diyebilirim.
Sence spor bir hobi olmanın ötesine geçebilir mi? Yaptığın sporu severek yaptığın bir işe dönüştürmek ister miydin?
Evet geçer, hatta ötesine de geçebilir. Spor yaparken hissettiğim deneyimleri ve duyguları aktarmak istiyorum. Bu benim en çok istediğim şey. Doğada rehberlik yapmak, açık hava etkinlikleri düzenlemek, bir yürüyüş grubuna liderlik etmek, insanlara doğayla bağlarını güçlendirerek sporu sevdirmek benim için harika bir hayal. Bu hayalimi gerçekleştirmek için şuan minik adımlar atıyorum. Bir hiking kulübünde yürüyüş liderliği eğitimi alıyorum. Bir topluluğa liderlik edeceğim günü iple çekiyorum. Ve ilerleyen zamanlarda kendi outdoor spor kulübümü kurmak istiyorum . Öncülük ettiğim bu kulüpte kamp, hiking, trekking, tüplü dalış başta olmak üzere deneyimlemek isteyip cesaret edemeyenlere bu hazzı yaşatmak istiyorum. Özellikle de kadınların doğada kendilerini güvende hissedeceği bir ortamı hazırlamak istiyorum.
Bilinmeyeni keşfetme ve macera tutkusuyla ilerleme motivasyonun olduğundan bahsetmiştin. Youtube kanalın ve sosyal medya paylaşımların da bu tutkuyu paylaşmak için mi ortaya çıktı? Youtube serüveninle ilgili gelecek planların neler?
Evet, paylaşımları yapmamın temel nedeni bu tutkuyu paylaşmak. YouTube ve İnstagram’da “birgezgineli” kullanıcı adıyla içerik üretiyorum. Aynı zamanda aynı ismi taşıyan bir bloğum da var. Bu isim benim için özgür olmayı, keşfe açık olmayı, seyahat etmeyi, macerayı, sporu, gezgin ruhumu ve bu yolda ilerlerken ürettiğim içerikleri tanımlıyor. İnsanları doğa ve sporla daha yakın bir ilişki kurmaya teşvik etmek için güzel manzaraları paylaşarak bu keşif ve macera ruhunu onlara aşılamak istiyorum. Gün geçtikçe daha da çok içerik üretmeyi umuyorum. Daha fazla yer keşfedip, bu keşifleri paylaşarak sosyal medyada da daha büyük bir kitleye ulaşmak istiyorum. Bu sayede, outdoor sporlara/etkinliklere yönelimi artıracağıma inanıyorum. Kendi outdoor spor kulübümü kurduğumda da bu heyecan benim için tamamlanmış değil, yeni başlamış olacak.
Emine Sargın’ın deneyimlerini paylaşmak ve onun yolculuğuna bir yol arkadaşı olarak dahil olmak isterseniz sosyal medya hesaplarına bir göz atın derim, sayın okurlar!