Türkiye tenisinin önemli sporcularından bir tanesi Başak Eraydın, 4 Grand Slam’in (Avustralya Açık, Roland Garros, Wimbledon, Amerika Açık) hepsinde oynamayı başarmış 4 Türkiyeli oyuncu arasında yer alıyor. Dünya sıralamasında 156.’lığa kadar yükselmiş milli tenisçi ile kariyer süreci, antrenman programları ve Türkiye’nin hangi konularda eksik kaldığı hakkında konuştuk.
Sizi tenise babanız yönlendirmiş. Kendisi antrenör müydü? Neden sizin için seçtiği spor tenis oldu? Biraz o süreci anlatabilir misiniz?
Benim babam tenis antrenörü ve aslında kafasındaki proje ben doğmadan önce başlamış. ‘Eğer bir çocuğum olursa onu tenisçi yapmak istiyorum’ demiş. Zaten tenisle yatıp tenisle kalkan, tenise aşık bir adam olduğu için onun kafasında projeler herhalde ben dünyaya geldiğimde tamamen oturmuştu. Ben çok küçük yaşta, 2,5 yaşında tenise başladım. Yani 2,5 yaşında neredeyse bebeksiniz ve hatırlayabileceğiniz pek bir şey yok. Benim tenise dair ilk hatıram 4 yaşından itibaren başlıyor. O da zaten baseline’dan topa vurmaya başladığımı hatırlamam, başka bir şey değil. Zaten 4 yaşında da ralli yapabilecek seviyede oyuna sahiptim. Nasıl tekniği öğrendim veya nasıl forehand vurmaya, backhand vurmaya başladım buna dair hiçbir şey hatırlamıyorum. Sadece oynuyordum. İlk hatıram bu şekilde benim tenise dair.
Babanız bir süre antrenörlüğünüzü de yaptı sanırım değil mi?
Evet. 14 yaşına kadar babamla antrenmanlara devam ettim.
‘İkimizde Tek El Backhand Vurduğumuz İçin Amelie Mauresmo’yu İzlemek Hoşuma Gidiyordu’
Çocukken idolünüz olan, onun gibi olmak istediğiniz bir tenis oyuncusu var mıydı?
Hiçbir zaman bir idolüm olmadı aslında. Yani bir tenisçiye büyük bir hayranlık besleyerek bakmadım. Ama çok beğenerek izlediğim Amelie Mauresmo vardı. İkimizde tek el backhand vurduğumuz için onu izlemek çok hoşuma giderdi. Çünkü çok fazla tek el backhand vuran kadın tenisçi yoktu. Ve ender görülen bir şey olduğu için onu izlemek hoşuma giderdi. Bir de Justin Henin vardı. O yüzden sanırım bu iki tek el backhand vuran tenisçiyi izlemek beni çok mutlu ediyordu.
Sizin de tek el backhand vuruyor olmanız onlar sayesinde mi oldu?
Yok hayır. O da 4 yaşındayken yüklenmişti otomatik olarak (gülüyor). Çoktan almıştım tekniğimi o yüzden onlarla bir alakası yok. Tamamen babamın tenis aşkı ve her şeyi düzgün, en iyi şekilde yapma isteği…
‘Teklere ve Çiftlere Aynı Anda Odaklanmak En İyisi’
Siz hem teklerde hem de çiftlerde oynuyorsunuz. Bunun bir nedeni var mı? Size bir avantaj sağlıyor mu?
Aslında şöyle son zamanlarda sadece teklere yönelmiştim. Bir dönem 150 numaralara kadar çıkmıştım. O dönem (2016 senesinde) double oynadığım turnuvalarda single turnuvalarına yetişemiyordum veya zaman farklıydı ve daha çok single’a odaklanmak istediğim için double’ı birazcık geri planda bıraktım. Daha sonrasında 2017’de de oynayabildiğim kadar oynamaya çalıştım. Ancak teklerde daha iyi gittiğim için açıkçası odağımı çok dağıtmak istemedim. 2018’de biraz daha oynamaya başladım, iyi de gidiyordu aslında. Sonrasında sakatlığım nedeniyle çok fazla devam edemedim. Ama şöyle bir şeyini söyleyebilirim; atıyorum çok fazla maç yapmanız gerekiyor. Teklerde ilk veya ikinci turda elenseniz bile double oynamak o maç eksikliğini kapatıyor. Hem daha fazla para ödülü hem de daha fazla puan kazanıyorsunuz. Daha fazla puan kazanıyorsunuz derken çiftlerde sıralamanız ilerlemiş oluyor. İkisine de odaklanmak aslında en iyisi. Çünkü bir turnuvada double’da kaybetseniz bile single’da devam edebilirsiniz ya da tam tersi olabilir. Turnuvanın içerisinde kalmaya devam etmek önemli.
Tekler ya da çiftler oynamanıza göre oyun stiliniz değişiyor mu?
Çiftlerde puanı daha hızlı bitirmeniz gerektiği için daha çok ona odaklanıyorsunuz. Bazen kolay maçlar yapabiliyorsunuz ve çalışmanız gereken vuruşları veya maçta yapmak istediğiniz şeyleri deneme imkanı bulabiliyorsunuz. Yani sizi turnuvada tuttuğu için formda kalmaya devam ediyorsunuz o önemli bir konu.
‘Federasyon Daha Sistematik İlerlemeli’
Türkiye özellikle kadın tenisinde çok önemli sporcular yetiştirmiş bir ülke. Siz varsınız, İpek Öz, İpek Soylu, Berfu Cengiz ve daha tecrübeli Çağla Büyükakçay gibi önemli kadın sporcular var. Peki Türkiye’nin sürekli olarak ilk 100’lerde Grand Slam ana tablolarında sporcu bulunduran bir ülke olması için nelere sahip olması gerekiyor?
Öncelikle her şeyin mükemmel bir şekilde sağlanması gerekiyor. Yani bir sisteme oturması gerekiyor. Bir sporcunun yetiştirilme sürecinden profesyonel turnuvalara adım atana kadar bir proje içerisinde olması gerekiyor diye düşünüyorum. Onun haricinde zaten sistemli bir şekilde ilerlendiği zaman bu şey gibi; bir sınava girersin ve şans eseri bildiğin ya da daha önceden sınıfta gördüğün bir soru gelir, yaparsın ve şans eseri sınavı geçersin ya da ilk günden itibaren ödevlerini yapıp projelerini hazırlayıp derslerini dinleyip daha sonradan da sınavını iyi bir şekilde verip o şekilde geçersin. Yani diğerinde sınavı geçme şansın çok düşüktür. Ama eğer her şeyi tamamen yapman gereken şekilde yaparsan zaten başka bir şansın yok, oradan sınavı geçersin. Çünkü her şekilde hazırlıklı gelmişsindir, sınava kadar o yolu düzgün bir şekilde ilerlemişsindir. Yani teniste ya da diğer sporlarda da aynı şekilde… Bazı şeyleri şans eseri yakalayabileceğimizi düşünmek birazcık bana hayal pereslik gibi geliyor. O yüzden biraz daha sistemin oturması gerektiğini düşünüyorum. Belki ilerleyen zamanlardaki jenerasyon bizden daha farklı olur. Tabi ki bizim için de federasyonumuz ve olimpik komite elinden geleni yapıyor. Ancak federasyonun daha sistematik bir şekilde ilerlemesi gerekiyor diye düşünüyorum. Sporcuların hayatlarındaki her noktaya değinebilmeleri gerekiyor. Yani oyuncuları medyasından tutun günlük hayatından, eğitiminden, antrenmanlarına kadar her şeyiyle ilgilenebilecek bir sisteme sokabilmeleri gerekiyor diye düşünüyorum. Bu henüz Türkiye’de yok maalesef… Sporcular kendi çabalarıyla, kendi araştırmalarıyla bir şekilde bir yerlere gelmeye çalışıyor.
Türkiye TEB BNP Paribas Tennis Championship İstanbul gibi uluslararası bir turnuvaya ev sahipliği yapıyor. Geçtiğimiz senelerde de WTA Finalleri İstanbul’da yapılmıştı. Böyle önemli turnuvaların düzenlenmesinin ve çok önemli tenisçilerin Türkiye’ye gelmesinin oyuncular üzerindeki etkisi nedir?
Bizim iyi bir turnuva oynayabilmek için şansımı oluyor. Puanımız yetmese bile ülkemizde oynanan turnuvada wildcard (özel davetiye) alıp veya kendi sıralamamızla girip oynama şansı elde edebiliyoruz. Çünkü öncelikli wildcard’lar Türk sporcularının oluyor. Bu da çok büyük bir avantaj. Onun haricinde dünya çapındaki oyuncuların ülkemize gelip, genç oyuncuların büyük bir organizasyonu yurtdışına uçmadan, kendi ülkesinde gidip izleyebilmesi, Türk tenis severlerin bunları gelip izleyebilmesi… Herkes için bence çok büyük bir avantaj diye düşünüyorum. Biz de oyuncu olarak yurtdışına gidip bir turnuva oynamaktansa, ülkemizde dünya çapında bir turnuva oynama şansı elde ediyoruz, bence çok önemli. Hem tenis severler için hem küçük tenis severler için hem de bizim için, o turnuvayı oynayacak olanlar için önemli.
Bu tür organizasyonların sayısının arttırılması yönünde bir çalışmalar var mı?
Evet, öyle duyumlar alıyorum ama bunlar daha çok federasyonlar üstünden geçen konuşmalar veya yazışmalar olduğu için bize kesinleşmeden belirli bir sonuç paylaşmadıkları için bilemiyoruz.
Türkiye’nin kadın tenisinde geldiği noktadan biraz bahsedebilir misiniz?
Şu anda hangi aşamada… şöyle söyleyebilirim, daha önceki röportajlarımda da söyledim, 10 sene öncesine gittiğimiz zaman sadece İpek Şenoğlu vardı veya Çağla yeni yeni çıkıyordu. Ama şu ana kadar İpek Şenoğlu, Çağla Büyükakçay, Pemra Özgen, ben ve İpek Soylu bu 5 kişi hali hazırda Grand Slam’leri oynamış durumdayız. Ve sayımız arttıkça bence alttan gelen jenerasyon için artık bu imkansız bir hal olmayacak. Ben de yapabilirim kafasında olacaklar diye düşünüyorum. Çünkü belki 2 sene sonra bu iki katına çıkacak veya üç kişi daha girecek Grand Slam’lere… Bilemiyorum ne olacağını ama bizim yapabilirliğimiz ya da daha fazla oyuncuların Grand Slam’e gitmesi arkadan gelenler için büyük bir motivasyon olacaktır diye düşünüyorum. Ve gitgide bunu yapabileceklerini inanabileceklerini düşünüyorum. Sayımızın artacağına inanıyorum. Aynı zamanda junior oynayan Grand Slam oyuncuları da var. Ben şuanda sadece büyüklerde Grand Slam oynayanları saydım.
Eşit Ücretin En Çok Konuşulduğu Branşlardan Bir Tanesi Tenis. Billie Jean King’in bu konuda verdiği mücadele yalnızca tenis tarihinin değil tüm sporlar tarihinin en büyük mücadelelerinden birisi oldu. O zamandan bu zaman baktığımızda bu konuda ne kadar bir ilerleme oldu?
Ödüllere bakmadım ancak eşit diye biliyorum. Hatta Djokovic’in erkeklerin 5 set oynadığı için daha fazla kazanması gerektiğine dair söylemi olmuştu. Bu konuda çok bilgim yok ama eşit ödüller var diye biliyorum.
Hem pandeminin hem de yaşadığınız sakatlığın neden olduğu maç ve antrenman eksikliğinizi kapatmak için neler yapıyorsunuz?
Şu anda ben antrenmanlarıma devam ediyorum. Pandemiden, bu ilk yasaklardan sonra yurtdışına çıkabildim ve birkaç tane puan değil ama para ödüllü turnuva oynayabildim. Sırbistan’da ve Almanya’da birkaç tane maç yapma şansım oldu. Olabildiğince bu tarz turnuvalarla kapatmaya çalıştım. Onun haricinde de mutlaka antrenman maçı yapıyorum zaten. Belirli bir antrenman süresi geçirdikten sonra artık turnuvalar yaklaştıkça zaten antrenman maçları yapmaya başlıyorsunuz. Bu şekilde eksikliği olabildiğince kapatmaya çalışıyoruz.
‘Janko Tipsarevic Akademisi’nde Antrenman Yapıyorum’
Bildiğim kadarıyla şu an antrenmanlarınıza Sırbistan’da devam ediyorsunuz? Orayı tercih etmenizin sebebi neydi?
Benim kafama daha çok uyduğu için, benim hedeflerimle onların kafa yapısı uyduğu için… Ve şu anda antrenman yaptığım akademinin sahibi zaten Janko Tipsarevic. Çok iyi bir tenisçiydi, birkaç sene önce emekliye ayrıldı. Bana ilerlediğim yolda yardımcı olacaklarını düşündüğüm için burada antrenman yapıyorum. Ve benim oyun tarzımı geliştirebileceğim şekilde bana yardımcı olacaklarını düşündüğüm için… Oyunuma bir şeyler katabileceklerini düşündüğüm için burada antrenman yapıyorum. Aynı zamanda her zaman tecrübelerinden yararlanabileceğim bir isim de burada ve istediğim zaman bana yardımcı olmaya hazır.
Bundan sonraki hedefleriniz neler?
Hedeflerim ilk olarak sağlıklı olabilmek. Yani hiçbir sakatlık veya hastalık yaşamak istemiyorum. Onun haricinde turnuvalara tekrar başladığımda eski ritmime kavuşabilmek istiyorum ve sonrasında ilk 200’e tekrardan girip tekrar Grand Slam elemelerine ve daha sonra ana tablo hedefim var. Onlara ulaşabilmek istiyorum şimdilik kısa vadedeki hedeflerim bunlar. Ama şöyle diyebiliriz tekrardan ilk 200’e kendimi atabilmek istiyorum.