Tüm zamanların en yetenekli basketbolcuları arasında gösterilen, iki olimpiyat altın madalyası bulunan ve sekiz kez WNBA’da All Star seçilen Brittney Griner, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin hemen öncesinde bavulunda kenevir yağı bulundurduğu gerekçesiyle Moskova’da göz altına alındı. Hem WNBA’de hem de Rusya’nın Ekaterinburg takımında forma giyen Griner, 294 gün tutuklu kaldıktan sonra geçtiğimiz Aralık’ta Rusya ve ABD arasındaki bir tutuklu takası sayesinde serbest bırakıldı. Burada konumuz Rusya’nın Griner’ı siyasi bir piyon haline getirmesi veya ana akım medyanın Griner’ın tutuklanmasına sessiz kalması değil. Hatta LGBTİ+ bireylerle Afrikalı Amerikalıların haklarını savunan ve birçok özgürlüğün sembolü olmuş Griner’ın Mordovya’ya sürgün edilmesi de değil. Ki bunların hepsi sayfalarca üzerine yazılacak kadar önemli ama buradaki asıl konumuz Griner’ın tutuklanmasının ardında spordaki cinsiyet eşitsizlikleriyle ilgili yanıtlanması gereken birçok soru bırakması.
Griner Rusya’da Oynamayı Seçmedi
Brittney Yevette Griner’ı EuroLeague’de görmek LeBron James’i, Kawhi Leonard’ı veya Joel Embiid’i Avrupa’daki bir takımda görmekten aslında çok da farklı değil. Hatta Griner bu alanda tek de değil. ABD’nin birçok “kadın süper yıldızı” yıllardır binlerce kilometre uzaktaki bu topraklarda ter döküyor. Sue Bird, Diana Taurasi, Breanna Stewart, Maya Moore ve isimleri buraya sığmayan birçokları… Peki ya erkek süper yıldızlar? Herhalde NBA lokavt sezonu hariç, söz konusu yıldızlar denizin diğer tarafında sadece en vahşi rüyalara konuk olabilir. Kısacası WNBA oyuncuları için en verimli zamanlarında “hem ABD’de hem de denizaşırı ülke takımlarından X takımında oynuyor” cümlesini kurmak oldukça sıradan bir durum. Çünkü WNBA’nin yıllardır verdiği düşük maaşlar ve oyunculara bu konuda verdiği destek, sporcuların WNBA’yi yarı zamanlı bir iş gibi görmelerine neden oluyor. 2022’de WNBA’deki maksimum maaş 220 bin dolar civarındayken ortalama bir WNBA oyuncusu 100 bin doların altında para kazanıyor. NBA’de ise söz konusu maksimum kontratların 50 milyon dolar olduğunu görüyoruz. Evet yanlış okumadınız, 50 milyon dolar! Dolayısıyla Griner gibi basketbolcular WNBA sezonu bittikten sonra daha fazla para kazanabilmek için şanslarını başka ülkelerde denemek zorunda kalıyor. Örneğin 2015’te kadın basketbolunun efsanelerinden Diana Taurasi’ye WNBA sezonunu tamamen atlayıp Griner’ın takımı Ekaterinburg’da oynaması için 1,5 milyon dolar ödenmiş, Liz Cambage ise kısa süre önce denizaşırı liglerde oynayarak WNBA’de kazandığından “beş ila sekiz kat” daha fazla para kazandığını açıklamıştı. Kısacası aslında Griner Rusya’da oynamayı seçmemiş, lig ona başka seçenek bırakmamıştı.
Roma Bir Günde İnşa Edilmedi
Tabii ki WNBA, NBA kadar popüler değil ve tabii ki Griner, James kadar kazanamaz. Spordaki cinsiyet uçurumunun yanı sıra WNBA’deki maaş sınırı uygulaması, oyuncular süper yıldız da olsa efsanevi başarılar da kazansa maaşlarını baskı altına alıyor. Örneğin Griner, 2021–2022 sezonu için yalnızca 221.450 $ kazandı. Bu Ulusal Hokey Ligi’ndeki erkeklerin asgari maaşın üçte birinden az olmasına rağmen bu maaş rakamı Griner’ı WNBA’da en yüksek dördüncü maaş alan oyuncu olarak sınıflandırıyor. Bu nedenle Griner, Rusya’da tutuklanmasıyla tekrar ortaya çıkan kadın basketbolu üzerindeki kısıtlamaları kaldırmak için çok önemli bir anahtarı elinde tutuyor. Özetle “Griner vakası” aslında şimdi değişim ve yatırıma ihtiyaç duyulduğuna dair güçlü bir mesaj veriyor. Efsanevi koç Daw Staley’e göre kadınlar sadece asgari olanı alıyor. Doğru, Roma bir günde inşa edilmedi. Ancak herhangi bir yöndeki etkili değişim, amansız disiplin ve daha iyisini isteme güveninde yatıyor. WNBA’de Aces ve ülkemizde bu sezon Galatasaray forması giyen Kelsey Plum söz konusu eşitsizliğin çözüm için “Erkeklere ödenen para kadar ödeme almak istemiyoruz. Paylaşılan gelir üzerinden aynı yüzdeyle ödeme yapılmasını istiyoruz” ifadelerini kullanıyor. NBA oyuncuları şu anda paylaşılan gelirin yaklaşık %50’sini alırken WNBA oyuncuları bunun yalnızca %20’sini alıyor. Daha fazla oyuncu pazarlama anlaşmaları, lig için medya hakları anlaşmaları, stajyerlik fırsatları, koçluk fırsatları ve yayın ağı fırsatları artık her zamankinden daha önemli görünüyor. Peki koşullar gerçekten değişebilir mi?
Adaletsiz Dünya
Her ne kadar NBA ve WNBA maaş farkı uçurumunun en fazla hissedildiği ligler olsa da ne yazık ki kadın basketbolu kadınların maaş ve fırsat eşitsizlikleri yaşadığı tek branş değil. Forbes’un geçtiğimiz aralık ayında açıkladığı listeye göre 2022’de dünyanın en çok kazanan kadın sporcusu 51,1 milyon dolarla Naomi Osaka oldu. Onu 41,3 milyonla Serena Williams ve 20,1 milyonla da serbest stil kayakçısı Eileen Gu izledi. Söz konusu milyon dolarlar tek başına değerlendirildiğinde çok büyük ve fazla olarak tanımlanabilir. Ancak dünyanın en çok kazanan “ilk 10 kadın sporcusunun” toplamı olan 293 milyon dolar kazancın en çok kazanan Lionel Messi, LeBron James ve Cristiano Ronaldo’nun toplam kazancını (366 milyon) bile geçemediği bir dünya kulağa adaletli geliyor mu? En çok kazanan ilk 10 erkek sporcuya baktığımızda ise Osaka’nın, 10. sırada 80,9 milyon dolarla yer alan Giannis Antetokounmpo’dan %58 oranında geride kaldığı bir dünyadan bahsediyoruz. Profesyonel sporlarda en üst sıralarda yer alan oyuncular arasında görülen ücret farkı endişe verici görünse de daha düşük sıralarda yer alan oyuncular arasındaki ücret farklılıkları da aynı derecede endişe verici. Daha büyük bir sorunun sadece bir ayağı olan kazanç farkı aslında daha büyük dengesizliklere de yol açıyor. Söz konusu fark, kadınların desteksiz hissetmesine sebep olurken kadınları spora aktif olarak katılmak konusunda da olumsuz etkiliyor. Women in Sport savunuculuk grubunun eski CEO’su Ruth Holdaway, eğer uzun vadede maaş farkının kapatılması hedefleniyorsa, kız çocuklarına, genç kızlara ve kadınlara “sporun katılmaya değer” olduğunun anlatılması gerektiğine inanıyor. Eşitsizliklerin giderilmesi adına bazı liglerde olumlu adımlar atılsa da bu konudaki farkındalığın artırılması gerekiyor. Aslında bunlardan en zoru da kadınla erkek arasında ortada gerçekten bir eşitsizlik olduğuna dair hala ikna edilmesi gereken insanlar olması.