Türkiye’de kadına yönelik psikolojik ve fiziki şiddetin yaşandığı sahalardan biri de spor alanı. Sahada başlayan cinsiyet eşitsizliğinden sporun temsiliyetine kadın sayısının oldukça az kaldığı görülürken sormak gerekir sporda kadın nerede?
Spor kültürü ülkemizde her ne kadar futbol ile eş değer tutulsa da birçok dalıyla spor, gelişim ve farkındalık sunmaktadır. Bu farkındalığın bilişsel, davranışsal, beslenme tarzı gibi birden fazla noktaya etkisi de bulunuyor. Bu etkiden kadınlar ve erkekler ne kadar faydalanabiliyor? Sporda kadın diyebilmek için toplumda kadın ve erkek rollerine de bakmak gerekir. Ülkemizde toplumda kadının yeri nasılsa sporda da kadının yeri o kadar çetin ve eşitsizliğin gölgesindedir. Spor hukukçusu, iletişim danışmanı ve aynı zamanda Okan üniversitesinde spor hukuku üzerine ders veren avukat Aysu Melis Bağlan şu şekilde başlıyor sözlerine, “Ülkemizdeki kadın ve erkeğin rolleri belirgin. Ataerkil sistem içerisinde bazı kalıplarla yaşıyoruz. Bu mücadeleyi spor hukuku içinde de yürütüyoruz.”
“Kara Kutuda Kadın”
Spor dalları arasında yaşanan eşitsizliğin görünür bir tarafı da spor kurumlarında, federasyonlarda kadın yöneticilerinin az bulunması veya hiç bulunmamasındadır. Kadın sporcularının da temsiliyetinde rol alan spor kurumları, federasyon yapıları orta yönetici ve üst yönetici kadınlara oldukça az yer vermektedir. Temsiliyet eşitsizliğindeki sorunlar sahadaki eşitsizliklerinde önünü açıyor. 2018 yılında yayımlanmış olan Gençlik ve Spor Bakanlığı’na ait fotoğrafta kadın bir yetkilinin yer almadığı görülmekle beraber 6 sene içerisinde de değişen bir şey olmamıştır.
Spor hukuku alanında uzmanlaşmış olan Avukat Aysu Melis Bağlan sözlerine şu şekilde başlıyor “Herhangi bir bankada iş görüşmesine gittiğinizi varsayın. Karşılaşacağınız soruları az çok tahmin edebiliyorsunuz. Hamilelik durumunuz var mı?, bekar mısınız?, evli misiniz? , çocuk varsa kaç tane? gibi. Burada verdiğimiz mücadelenin aynısını spor hukukunda kadının yeri içinde veriyoruz. Ülkemizde ataerkil dilin daha ön planda olduğu kadın rolleri, erkeğin rolleri, sadece kadın bedeninde doğmuş olmak veya kız çocuğu veya oğlan çocuğu bedenlerinde doğmuş olarak bize biçilen bazı roller var. Bunlar alışık olduğumuzdan ve hatta kanıksadığımızdan çok daha fazlası. Yavaş yavaş direnmeye, yeni bir söz söylemeye başladık.”
Sözlerine devam eden Bağlan. “Sesimizi daha da yükseltmeye çalışıyoruz. Bunun için hem saha da hem hukukta mücadele ediyoruz. Çok basit düşünelim, hangi ekonomik koşulda yer alırsa alsın, kadına bayan diyen var. Bilim adamından bilim insanına geçtiğimiz somut bir süreç bu aslında. Böyle bir ortamın fotoğrafını çektiğimizde şimdiki zamanda yaşadığımız sorunlarla karşılaşıyoruz. Aynı dizileri izliyoruz, aynı reklamlara maruz kalıyoruz. Bununla beraber siyasi söylemleri de hepimiz okuyor, dinliyoruz. Bu benim için kara kutu gibi bir şey ya da mahallemizdeki teyzelerimize benzetiyorum. Kadınlar için hep daha iyisini düşünen, daha iyisini bilen birisi, birileri var. Bu noktada toplumsal cinsiyet devreye giriyor. Kadının yerini konuşmak için öncelikle spor alanında kadının nasıl motive edileceği konuşulması gerekiyor.”
Spor Hakkı ve Kadın
Spora katılım, kadınlar için ne zaman hak olacak? Kadın hakları için verilen mücadelenin insan hakları içinde bir mücadele olduğunu, kadının mesleği, bulunduğu ortamdan bağımsız şekilde devam ettiğini söylemek mümkün.
Avukat Melis Aysu Bağlan’da bu mücadeleyi hem avukat olarak hem de kadın olarak verdiğini dile getirirken mesleki sorunlarına ve spor hukukuna ilişkin de değerlendirilmelerde bulundu:
“Spora katılım hakkı için kadınlar üzerinden konuştuğumuzda toplumsal cinsiyet okuması ile beraber yapmamız gerekiyor. Anayasamızın 10. Maddesine baktığımızda eşitlik maddesine uygun yaşasak dahi gerçekten toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin üstesinden geleceğiz. Aynı şekilde Amerika’yı yeniden keşfetmeye adayız aslında Elbette uluslararası sözleşmelerin tamamında da hem Birleşmiş Milletler ile ilgili, kadın haklarıyla ilgili, hem de CEDAW’da kadın haklarıyla ilgili sözleşmelerin tamamında kadınların ve erkeklerin spora katılımının antrenman, hobi, profesyonel, spor olarak hepsini tek tek ayırarak bunun bir hak olduğu zaten çeşitli uluslararası metinlerde de düzenlenmiş. Yani bizim de hem Anayasa madde 90 uyarınca, Anayasamızın da üstünde olan bu uluslararası sözleşmeler aynı zamanda Anayasa’nın 10’uncu maddesi kağıt üzerinde bir şeyler sağlıyor iken, pratikte ve uygulamada tabi ki yine toplumsal cinsiyet değerleriyle baş başa kalıyoruz. Yani bu sefer de işte kadına yakışan sporlar, kadına yakışmayan sporlar veya işte kadının futboldan anlamıyor olduğu klişe psikolojik şiddet içeren söylemlerle karşılaşıyoruz.”
“Kaç Kız Çocuğunun Önüne Futbol Topu Koyuluyor?”
Sözlerine devam eden Bağlan, “Kaç tane kız çocuğunun önüne ilkokul 5’te futbol topu kondu da kızlar yapamadı? Kaç tane oğlan çocuğunun önüne voleybol topu kondu da şimdi kızlar voleybolda daha iyiler? Bu bir tarafın yetenekli veya yeteneksiz olmasından değil, koşullu ve bedensel bir yönlendirmeyle ilgili aslında. Kara kutudan geldiği için kızlar şöyle yapmasın, oğlanlar böyle yapmasın veya herkes bir beden eğitimi dersini hatırlasın diyorum. İlk beden eğitimi dersi deneyiminizi lütfen aklınıza getirin ve oradaki soyunma giyinme ritüelleri nasıldı? Beden eğitimi dersinin işleyişi, o zamanın geçişi kız çocukları ve oğlan çocukları için nasıldı? Jimnastik dersi? takla atabilenler, kız çocukları ve oğlan çocukları sıralamaları bakımından nasıl bir uygulamaya maruz kalıyorlardı? Veya ergenliğin yeni başında olan kız çocukları beden eğitimi öğretmenlerinden giyimleri ile ilgili hatlarının belli olmasından tutun da yaşları itibariyle yeni sütyen kullanmaya başlayan kız çocuklarının nasıl rencide edici veya had olmayarak akıl alma ve onun iyiliğini düşünme kisvesi altında bir ton laf duyduklarını göz önünde bulundurursak, yine yasal düzlemde var olan hakların kullanımı pratikte imkansız hale geliyor. Dolayısıyla kız çocukları, herhalde burası benim biraz sıkışık olduğum alan, ben en iyisi İngilizce çalışayım, diyor. Yani kız çocuğu da bir şekilde başka bir şeye yöneliyor. Yani nerede onaylanıp, desteklenip takdir görebiliyorsa ister istemez o taraflara kayıyor. O yüzden her coğrafya, her mahalle, her çevre bunu aynı şekilde destekleyen durumda değil hala. 2024 Türkiye’sinde bile bakarsak.”
O Gün Hakem Kadın Olsaydı?
11 Aralık 2023 tarihinde Ankara Eryaman Stadyumu’nda oynanan Süper Lig’in 15. Hafta maçında, maçın bitiş düdüğünün çalınması ile Ankaragücü başkanı Faruk Koca sahaya girerek hakem Umut Meler’e yumruk attı. Yaşanan olay spor camiası ve sosyal medyadan büyük tepki alırken o gün ki maçta hakem kadın olsaydı? Bu sorunun cevabına ilişkin Bağlan devam ediyor: “Başvuru yolları farklı elbette. 6222 Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun hakemler için madde 20’de hakemleri kamu görevlisi olarak nitelendiriyor. Hakemlere cinsiyet üstü bir hak sağlıyor. Müsabaka hakemine görevini yaptığı sırada uygulanan şiddet bakımından kamu görevlisidir diyor ve artık şikayete tabi değildir. Kendiliğinden bir soruşturmanın açılması gerekir kısmını anlıyoruz burada. O yüzden bu ona bir güçlü mesele veriyor. Tabi ki koruma kararı 6284’ün sağladığı şeylerde de insanlar bunu neden önemsiyorlar haliyle. Uzaklaştırma kararı almak için şiddetten kaçınmanın fail bakımından da bazı ödevleri olması için. Yani sadece mağdurun kendisini koruma ödevi değil de failin de kendisine hakim olma aklının başına gelmesi, ödevlerini alabilmesi için aslında böyle en sade dille, bu şekilde söyleyebilirim. Halk diliyle iki tarafa da sorumluluk yüklemesi için böyle de bir durum var. O yüzden hem öyle bir suç duyurusu ve koruma kararı isteği de bulunabilir, 6222’nin verdiği şeyler de konunun direkt yani olayın gerçekleştiği yer Stadyum olması kapsamıyla da ilk tabii ki o devreye girecektir. Onun haricinde başkaca bir tehdit hissediyorsa tabi ki kadın, elbette her yola başvurabilir.”
“Her Genç Kızın Başına Gelebilecek Şeyler Alman Milli Takımında Başına Geldi”
Kadın sporcuların en çok maruz kaldığı şiddet biçimlerinden biri psikolojik şiddettir. Görünürlüğü fiziki şiddete göre daha az olsa da bu noktada hukukçu ve medya çalışanlarına büyük sorumluluk düşmektedir. Bu noktada tekrar Bağlan devam ediyor. “Her şeyin disiplin talimatında bir maddesi var. Cinsiyetçi unsurlar üzerinden aşağılama, hakaret, tehdit neyse cinsiyeti öne alarak yapılan meseleler hiçbir maddeye sahip değil. Burada sadece Türk Ceza Kanunu 216 da bu herkesin çok iyi bildiği, çeşitli konularda halkı kin ve düşmanlığa sevk diye halkın bildiği bu maddenin ikinci fıkrasında cinsiyetçi söylemde bulunarak, cinsiyetçi yaklaşımda bulunarak diye bir ifade var. Bir gün televizyonda şöyle bir şey olmuştu. Dünya Kupası zamanıydı A spor muhabiri Rahmi Turan, haberi sunarken; ‘Dünya kupasının favori ülkelerinden bir tanesi Almanya elendi. Her genç kızın başına gelebilecekler Alman Milli Takımı’nında başına geldi.’ Almanya’nın elenmesi çok büyük bir haber ama Rahmi Turan’ın sözleri inanılmaz. Hemen kendisi hakkında suç duyurusunda bulundum. Toplumsal infial yaşandı. X akıyor, herkes bu adam ne diyor diye tweet atıyor. O zamanlar avukatlığı bırakmıştım, 5 senedir Adliye’ye gitmiyordum.”
“Küfürlü Tezahürata Eşlik Etmeyeceksin”
Sporda kadın hakları için düzenlemeler mevcut olsa dahi uygulanabilirliği ve göstergesi noktasında sıkıntılarda yaşanıyor. Bağlan son sözlerine şu şekilde ekledi “Medya çalışanların hukuk okuryazarlığı oldukça düşük seviyede. Bu alandaki mücadelemizde medya çalışanları ile beraberiz. Cinsiyetçi, nefrete sürükleyen, ayrıştırıcı ifadelerden kaçınılmamalı. Spor basını içinde şunu da eklemek lazım birçok olmayan terimi yazıyorlar. Mesela futbolcu kiralama diye bir şey yok aslında. Geçici transfer sözleşmesi onun adı. O kiralandı, bu kiralandı. Yahu yok öyle bir şey aslında. Bununla beraber toplumsal bilinçte artmalı elbette. Küfürlü tezahürata eşlik etmeyeceksin, Eril dille yazılmış tweeti paylaşmayacaksın, cinsiyetçi pankartı da taşımayacaksın. Herkes kapısının önünü süpürürse sorunlarımızı çözeceğiz.”