Hem Türkiye’de hem dünyada nüfusun yarısını kadınlar oluşturmakta. Buna rağmen kadınlar ekonomik faaliyetlerde ve iş hayatında erkeklerle aynı oranda değer görememektedirler. Özellikle yönetim, yönetici gibi alanlarda kadınların sayısı erkeklere oranla çok düşüktür. Türkiye’de birçok spor kurumunda kadın yöneticilerin az olması, toplumsal yapı ile açıklanmaktadır. Türk toplumunda kadınların iş hayatı noktasında hala istenilen düzeye ulaşılamamış olmasındaki önemli etkenlerden birisi de toplumun gelenek baskısından kurtulamamasıdır. Spor yöneticiliğinde de durum hiç değişmemekle birlikte üst düzey yöneticilik konumlarında kadınlar çok daha az yer almaktadır. KASFAD’ın Türkiye’de Sporda Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Raporuna baktığımızda da bu durumu kanıtlar nitelikte olduğunu görebiliriz. Türkiye’de 61 spor federasyonun başkanlığının spor alanında yönetici kademesinin yüzde 3’ünü kadınlar yönetmektedir.
Bu da kadınların sayısının çok düşük olduğunu göstermektedir. Raporu incelediğimizde, Gençlik ve Spor Bakanlığı yönetim kadrolarında kadın yönetici olmadığı görülmektedir. 21 yönetim pozisyonunun tümü erkeklerden oluşuyor. Federasyonların yönetim kurullarında da erkeklerin oranı yüzde 92.63 olarak belirlenmiştir. 24 tane spor federasyon yönetim kurullarında ise hiç kadın bulunmamaktadır. Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nde de hemen hemen aynı durum görülmektedir. Türkiye Milli Paralimpik ve Olimpiyat Komitesi’nde ise kadın yönetim kurulu oranı sadece yüzde 6.67 olarak belirlenirken, Antrenörlük alanında da 55 spor federasyonu ele alınarak kadınların oranı yüzde 32.27’de kalmaktadır. Jimnastik alanında kadın antrenörlerin sayısı ise erkeklerden daha yüksek olduğu görülmektedir.
Spor kurumlarında yaşanan bu eşitsizliklerin nedeni ise; iş hayatına yerleşmiş olan ‘iş adamı’ kalıbının oturması, kadınlarınsa çocuk doğurmak ve çocuk bakımı gibi etkenlerin kariyerlerinde ilerlemelerine engel olabildiği düşüncesi yer edinmektedir. Kadınların spor kurumlarının yönetim kademelerinde az sayıda yer almalarının nedenleri olarak düşük maaş, yetersiz çocuk bakımı, aile çatışmaları ve kadınların kariyer planlama sürecinde yüksek amaçlarının olmamasına bağlanmaktadır. Erkek egemen kültürün hâkim olduğu bu alanda yöneticilik erkeklik ile ilişkili söylemler tarafından şekillendirilmiştir. Spor faaliyetlerinin yönetim kademelerinde kadınların az olmasını cinsiyet olarak kadınların nahif, kırılgan, yumuşak ve katı olmamalarına bağlanmaktadır. Yani toplumsal cinsiyete özgü kalıpların korunması istenmektedir.
Erkeklerin sergiledikleri olumsuz tutumun nedeni hem ekonomik hem donanım anlamında “gücü”, kadın yöneticilere bırakmak istememelerinden, geleneksel toplumsal cinsiyet kalıp yargılarını benimsemiş olmalarından kaynaklanmaktadır. Erkeklerin kadınlara oranla daha fazla toplumsal cinsiyet kalıp yargılarına sahiptirler. “Erkekler mücadele isteyen işlere kadınlara oranla daha fazla önem verirler”, “Genelde çalışan kadın, evde oturan kadın kadar iyi bir anne olamaz”, “Kadınlar matematiksel ve mekanik konularda erkeklerden daha az yeteneklidir” gibi. Kadının yeri kamusal bir alan yerine özel olduğu da erkekler tarafından benimsenmektedir. Türkiye’de ataerkil toplumlarda kadının başlıca görevi çoğu toplumda eş ve anne olmasıdır. Bu kalıplara göre de kadının ve sosyal hayatında geri planda kalabilmektedir.
Kadın yönetici olmak spor sektöründe “zor” diye nitelenmektedir. Erkek meslektaşlarının kendilerine az güvendiklerini, yönetimde sayılarının artması gerektiğini ifade eden kadın yöneticiler; kadın yapamaz, yönetici olamaz, mantığından uzak durarak yönetmenin bir kabiliyet işi olduğunu, insanın cinsiyeti ile alakası olmadığını belirtmektedirler. Yapılan bir röportajda; Kayserispor Kulübü Başkanı Berna Gözbaşı, ‘Futbola bir endüstri olarak bakıldığında erkek, kadın ayrımı yapmanın çok doğru olmadığını düşünüyorum.’ Türkiye Yelken Federasyonu Başkanı Özlem Akdurak, ‘Spor camiamızın her kademesinde, son dönemde sayıları hızlıca artan kadınlarımız, zekâsı, çalışkanlığı, bitmez tükenmez enerjisi, ilkelerine bağlılığı ve tüm zorluklara rağmen eksik etmediği şefkatiyle, sporumuzu daha üst seviyelere taşımaktadırlar. Türkiye Satranç Federasyonu Başkanı Gülkız Tulay ise, “Başarmaları için, kadınlarımıza fırsat oluşturulmasından, yol gösterilmesinin yeterli olacağı kanısındayım. İstiyoruz ki, Türkiye’de kadın istihdamı artsın, kadın yönetici pozisyonundaki iyi örnekler her sektöre, yaşamın her alanına yayılsın ifadelerine yer vermişler.
Kadın yönetici sayısının arttırılması ile yönetimde kadına daha fazla söz hakkı sağlanarak, yönetim sektörü kadın için kolaylaştırılmalıdır.
Ataerkil görüşün yaygın olduğu tüm iş sektörlerinde ve sporda, kadınlar toplumsal cinsiyete bağlı olarak, iş yerlerinde ön yargılara ve ayrımcılığa uğramaktadırlar. Fakat son yıllarda kadınların spor kurumlarının yönetim kademelerinde kadınların konumunda artış ve sporda kendilerini güçlendirme ve ifade edebilmede artış yaşansa da kalıp yargıların devam ettiğini görebiliriz. En azından bölgesel ve yerel etkinliklerle toplumsal bir farkındalık kazandırmak amaçlanmaktadır. Lakin her ne kadar toplumsal anlamda iyileşmeler yaşanmış olsa da erkekler için üst düzey yönetim alanlarında iyi ve uygun olduğu da belirtilmektedir.
Türk spor yönetiminde kadınlar daha fazla yer almalıdır. Gelişmiş ülkelerde kadın ve erkek yöneticilerin birbirine yakın olduğu görülmektedir. Kuvvetli, akıllı ve çalışkan kadınların sosyal ve ekonomik hayatta daha çok seslerini duyurmaları gerekmektedir. Olayları farklı bakış açıları ile değerlendiren kadın yöneticiler spor yönetiminde olmalıdır.
Kaynakça
http://acikerisim.gelisim.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/11363/3110/684625.pdf?sequence=1&isAllowed=y
https://www.kasfad.org/wp-content/uploads/KASFAD-2021-Rapor-SON.pdf