Bazı oyunlardaki yarışlardaki siklet ve “kadın” “erkek” ayrımının mantığını anlayabiliyorum (Imane Khelif’e yaşatılan hormon krizi düzeyi değil tabii ki). Ama üzerine düşünüp içinden çıkamadığım birkaç farklı spor var: satranç, atıcılık ve bilardo. Neden beyin kasıyla ve birtakım matematiksel hesaplamalarla yapılan sporların cinsiyetlendirilmesi gerekiyor? 

Satranç ve cinsiyetlendirilmesi üzerine Türkiye’de görünür olan fazla tartışma yok, zaten satrancın kendisi de o kadar görünür değil ama Kuzey Amerika bağlamında bu konu çoktan masaya yatırılmış bile. Satrançta kadın ve erkek kategorileri ayrı, ancak kadınlar ve erkekler açık turnuvalarda ve dünya şampiyonasında birbirileriyle de yarışabiliyorlar. 

Judit Polgar

Her şey Queen’s Gambit dizisiyle başladı: çok hırslı, kafasında sürekli oyunlar kurup rakiplerini alt eden Beth Harmon’un hayat hikayesini ve Grand Master (GM) olma sürecini izlediğimiz bu diziden sonra toplumsal cinsiyet ve satranç konusu tekrar gündeme geldi. 

Okuduğum metinlerde de dile getirilen en önemli kısım, aslında toplumsal cinsiyete dair atalardan kalan bazı kodların (“erkekler avcı ve rekabetçidir, kadınlar toplayıcı ve evi kurucudur” vb) tekrar tekrar yeniden üretilmesi olduğu. Sahiden de 1991’de Bobby Fischer’ı 15 yaşında yenerek GM olan Judit Polgar, 2015’te emekli olana kadar benzeri söylemlerden yakasını kurtaramıyor. Ailesindeki diğer kız kardeşleri de satranç şampiyonluğunu erkeklere bırakmıyorlar. Hatta Polgar’ın kız kardeşi Susan bir söyleşide şunu söylüyor: “Erkekler bana karşı kaybettiklerinde hep başları ağrır… Hiç sağlıklı bir adamı yenmedim.” 

Atıcılık alanı da cinsiyetlendirilme sürecini anlamlandırması zor bir spor. 2024 Olimpiyatları’nda Vitalina Batsarashkina atış alanında “kadınlar kategorisinde” Rusya’ya altın madalya kazandırdı. Kendisi Yusuf Dikeç’inkine benzer rahat ve eli cebinde pozisyonuyla sosyal medyada “açüklama” sever erkekler tarafından epey hedef gösterilmişti. Bunun tek sebebi kadın olmasıydı. Çünkü aynı pozisyonla Dikeç, uluslararası bir kahraman ilan edildi. Buna benzer şekilde, Dikeç’in partneri Şevval İlayda Tarhan’dan da neredeyse hiç bahsedilmedi. “Erkeklerin kadınlara yenilmekten hoşlanmadığı için” ayrı olarak yarışılan erkek ve kadın kategorilerini yarattığı da bu alanda öne çıkan bir argüman. Buna örnek olarak, 1976 Olimpiyatları’na kadar kadınlar ve erkeklerin serbest atış alanında birlikte yarışıyor olması veriliyor. Aynı zamanda orduda subay olan Margaret Murdock gümüş madalya kazandıktan sonra serbest atışı da “cinsiyetlere göre” ayırmaya karar veriyorlar. Çünkü teknik olarak, burada yarışan sikletler değil, neden böyle bir şeye ihtiyaç duyulmuş olabilir ki? Keza 2024 Olimpiyatları’nda kadınlar kategorisi erkeklerden çok daha yüksek puanlar aldıktan sonra, (ve anlaşılan bu yıllara yayılan ve görmezden gelinemeyecek bir performans haline geldikten sonra) neden kadınlar ve erkeklerin birbiriyle yarıştığı açık organizasyonlar yapılmasın diye sorgulamaya başlamışlar. Tarih kendi etrafında dönen bir tekerrürler silsilesinden ibaret değilse ne olabilir? 

Harriet Haynes

Bilardoda da, yukarıdaki örneklere benzer şekilde kategoriler kadın ve erkek ligleri olarak ayrılıyor. Bilardo alanında kendine yer açmaya çalışan pek çok kadın, bilardo oynanan barların erkekler tarafından domine edildiğini, bu alanların içkili ve dolayısıyla, cinsel taciz veya zorbalık gibi pek çok davranışı “normalleştirdiğini” beliriyor. Kadınların altını çizdiği konu “sosyalleşme”: bu bir erkek sosyalleşmesi alanı ve kadınların burada var olması zorlaştırılıyor. Ayrıca verilen para ödülleri de kadın liglerinde erkeklerinkinden çok daha düşük. Bunların yanı sıra, 2023 Kadın Bilardo Avrupa Şampiyonası’nda Lynne Pinches trans bir kadın olan Harriet Haynes’e karşı oynamayı reddetti; Haynes’in ligde yarışması engellendi. Bunun üzerine bir translık krizi de burada patlak vermiş gibi görünüyor: iddiaları ise “üst vücut gücü” farkı. Haynes, Aralık 2024’te ligde yarışabilmek için karşı dava açtı ve bu dava hala görülmeye devam ediliyor. Bu noktada, aslında Naziler Avrupa’da güçlenene kadar spor ve olimpiyat alanında epey görünür ve aktif olan trans ve interseks kişilerin hormon testleriyle yarışmalardan ekarte edilmesi sürecini hatırlatmakta fayda var .

Konuyu stereotip tehdidi veya stereotip duyarlılığı gibi kavramlarla açıklayanlar da var. Bu kavram şöyle açıklanabilir: kişilerin içinde olduğu azınlık grubun (kadın, göçmen, beyaz olmayan-Afrikalı, Latino vs.) beklenenden daha düşük performans gösterdiğini bildiği ve buna göre davranmaya meyilli olduğu düşünülüyor. Bu örüntü, özellikle yönetici pozisyonunda (veya buna benzer “zeka gerektiren,” erkeklikle kodlanan, kadınların daha az temsil edildiği işlerde) olan kadınlar arasında görülüyor. Bununla bağlantılı olarak, anonim ve cinsiyet belirtilmeden yapılan bazı online satranç turnuvalarında her iki cinsiyetin de birbirine denk performanslar gösterdiği, ancak cinsiyetler her iki taraf için de görünür olduğunda işlerin değiştiği ortaya çıkıyor: kadınlar erkeklerin karşısındayken daha kötü bir performans sergiliyor, diğer kadınlara karşı daha iyi bir performans sergiliyor. Yani toplumsal cinsiyet denen bela, kendi kendini kolaylıkla gerçekleştirebilen bir kehanete dönüşüyor. 

Yıllar içinde yukarıda bahsettiğim pek çok spor alanında “kadın kotası” arttı, bunu görmezden gelemeyiz. 2001’de %6 olan kadın satranç oyuncusu oranı 2020’de %15’e kadar çıktı. Ama bunun da pozitif “ayrımcılık” ve “eşitlik” adı altında göstermelik olarak yaratılmış bir konsept gibi görünüyor. Yoksa Kasparov’un “bir gerçek satranç vardır, bir de kadın satrancı” şeklinde demeçler vermesi ve hayatına eskisi gibi devam etmesi mümkün olmamalıydı değil mi? Ya da 2015 FIDE başkanı Nigel Short’un “erkeklerin beyinleri satranca kadınlardan daha yatkındır” diyememesi gerekirdi değil mi? Çok uzak bir tarih değil, 2017’de yapılan bir araştırmada, kız çocuklarının (en küçüğü 6 yaşında olacak şekilde) “zekanın erkek özelliği olduğunu” düşündüğünü ortaya çıkarıyor. 

Sonuç olarak, yıllar geçti ve bilim artık ikili cinsiyetin iddia edildiği kadar net ve sert çizgilerle birbirinden ayrılmıyor olabileceğini kabul etmeye başladı. 2020’de, Nature Scientific Reports’ta yapılan bir çalışmada, erkek ve kadınların uzamsal yetenekleri arasında bir fark bulunmamış. Daha önceki araştırmalarda böyle bir farkın ortaya çıkmasının da test metodolojileriyle ilgili olabileceği öne sürülmüş.  Zira, bilimin kendisi de toplumsal cinsiyete dayalı önyargılardan, ayrımcılıktan azade değil: metodoloji değişir, sonuç değişir. Yoksa 1983 yılında uzaya çıkacak ilk kadın astronot olan Sally Ride ve ekibi için 1 hafta için 100 tamponun yeterli olup olmayacağı sorulmazdı değil mi? 

Kaynaklar:

https://theconversation.com/whats-behind-the-gender-imbalance-in-top-level-chess-150637

https://www.theguardian.com/commentisfree/2023/aug/19/trans-women-chess-ban-sports-week-in-patriarchy

https://www.nature.com/articles/s41598-019-56041-6

https://amanialimsw.medium.com/damaging-behaviors-perpetuate-the-gender-gap-in-the-sport-of-pool-20edfc08598

https://www.dailymail.co.uk/news/article-14087545/Female-pool-players-experts-transgender-players-unfair-advantage.html

https://www.independent.co.uk/news/uk/home-news/harriet-haynes-transgender-pool-court-women-b2644258.html

https://www.theguardian.com/sport/article/2024/jul/28/women-often-outperform-men-in-olympic-shooting-is-it-time-for-open-events

https://www.vox.com/culture/364032/trans-athletes-olympics-2024

https://tribune.net.ph/2024/08/02/cool-turkish-gunner-unfazed-by-paris-noise

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir