Kadınlar ve kız çocukları hayatın neredeyse her alanında büyük fırsat eşitsizliğine maruz kalıyor. Eğitimden, iş hayatına kadar kadınlar eşit imkanlara erişmekte büyük zorluklar yaşıyor. Bu alanlarından bir tanesi de spor. Spora katılımda kadınların oranı erkeklerin bir hayli uzağında.


KASFAD ve Kızlar Sahada’nın birlikte hazırladığı Türkiye’de Sporda Toplumsal Cinsiyet Eşitliği İzleme Raporu 2020 verilerine göre lisanslı sporcuların yüzde 68,6’sı erkek, yüzde 31,4’ü ise kadınlardan oluşuyor. ‘Erkek sporu’ olarak kabul edilen branşlarda ise kadınların oranı yüzde 10’un da altında.


Yine aynı rapora göre otomobil sporlarındaki kadınların oranı yüzde 9,15, bilardodaki lisanslı kadın sporcu oranı yüzde 7,71, güreşte kadın sporcu oranı 6,22. Futbolda ise bu oran çok daha düşük. Lisanslı erkek futbolcu oranı yüzde 99,06 iken, kadın sporcuların oranı yalnızca 0,94.


Spor alanında cinsiyet eşitliğinin önemi nedir? Bu soruyu KASFAD Yönetim Kurulu Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Rekreasyon Bölümü Başkanı olan Prof. Dr. Canan Koca Arıtan şu şekilde cevaplıyor: “Spor da eğitim gibi, medya gibi, politika gibi toplumun çok önemli bir sosyal kurumu. Ve diğer kurumlar gibi toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin görüldüğü bir alan. Spor, sadece sporcuların yer aldığı bir alan değil antrenör, yönetici, teknik personel, spor medyası, spor endüstrisi, taraftarlar gibi çok farklı alanlardan paydaşların yer aldığı muazzam büyük bir alan. Bu haliyle kitleleri etkileme gücüne ve kapasitesine de sahip. Bu gücü, sporda ve spor yoluyla toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için kullanmak da önemli bir stratejik hareket. Tokyo Olimpiyatlarına Türkiye adına katılan kadın sporcuların, kadın hakları hareketinin birçok bileşeni tarafından sahiplenilmesinin bir nedeni de bu.”


Birleşmiş Milletler Kadın Birimi HeforShe Hareketi Koordinatörü Sinem Aydın ise sporun stratejik bir araç olduğunu şu şekilde dile getiriyor: “Spor, toplumsal ve kültürel değerlerin ve anlamların öğrenildiği ve yeniden öğretildiği bir alan olarak toplumsal cinsiyet rollerinin sosyal olarak inşa edilmesinde ve yeniden üretilmesinde rol oynamaktadır. Bu bakımdan, aynı zamanda toplumsal cinsiyet rollerini ve kalıp yargılarını sorgulamak, onları değiştirmek ve dönüştürmek açısından stratejik bir araçtır.”


Koca, spor alanındaki eşitliğin kadın sağlığına etkisindeki öneminden de bahsederek, “Spor ve fiziksel aktivite sağlıklı bir yaşamın temel bileşeni. Ama kadınların düşük fiziksel aktivite düzeyi gösteriyor ki kadınlar sağlıklı yaşamdan da yoksun. Bu perspektifle baktığımızda kadınların spor ve fiziksel aktiviteye katılımlarının ne kadar önemli olduğu aşikar.”

Cinsiyet Eşitliğini Destekleyici Uluslararası Sözleşmeler


Kadın ve kız çocuklarının maruz bırakıldığı bu fırsat eşitsizliğinin ortadan kaldırılabilmesi için anayasanın yanı sıra imzalanan bazı uluslararası sözleşmeler bulunuyor. Türkiye’nin de taraf olduğu bu metinler kadın ve kız çocukların spora katılımını destekleyici nitelikte.


Bu çerçevede Türkiye, 1985 yılında imzaladığı Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW) ile kadın haklarının güvence altına alınmasını, geliştirilmesini, kadına yönelik ayrımcılığın tüm biçimlerini engellemeyi taahhüt etmişti. Yine 1995 yılında kabul edilen Pekin Deklarasyonu ile eğitimde kadınlarla erkeklere eşit davranılması ve eğitime eşit bir şekilde erişim sağlanması güvence altına alınmıştı. Fakat spor eğitimlerinde eşit imkanlar tanınmadığı Sporda Toplumsal Cinsiyet Eşitliği İzleme Raporu’nda belirtiliyor. Buna göre 96 üniversitenin kontenjanlarının yüzde 49’u erkeklere, yüzde 33’ü ise kadınlara ayrılmakta.


Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 100 No’lu Eşit İşe Eşit Ücret Sözleşmesi ise eş değer işler için kadın ve erkeğe eşit ücret prensibini uygulanacağı temin edilmektedir. Fakat özellikle futbol gibi en çok ücretin kazanıldığı spor branşında kadınlar oldukça düşük ücretler kazanmakta. Örneğin 2. Ligde oynayan erkek futbolcular aldıkları maaşlarla çok rahat geçinebilecekken, 2. Ligde oynayan kadınlar deplasmana gidiş ya da ekipman gibi giderleri kendi ceplerinden karşılamak zorunda kalabilmekte.


Spor Alanında Fırsat Eşitliğinin Sağlanmasına Yönelik İlkeler

Türkiye’nin bir parçası olduğu ve doğrudan spor alanındaki eşitliği amaçlayan ilkeler de mevcut. Örneğin UNESCO Beden Eğitimi ve Spor İzleme Grubu, Kadın ve Spor başlığı açmış ve spor politikalarında cinsiyet boyutlarının yetersiz olduğuna değinerek, “sporcu girişimleri ve spora çeken teşviklerin artmasıyla kadınların sporun kalkınmasındaki ötekileştirilmiş durumlarından kurtulmaları ve artık spor programlarında daha fazla bulunmaları amaçlanmaktadır” ifadelerine yer vermiştir.


Bir başka önemli ilke ise Olimpik Hareket. Türkiye Olimpiyat Komitesi, Uluslararası Olimpiyat Komitesi Olimpik Anlaşma kuralları gereği kadınların spora yönlendirilmesine ilişkin hareketlerin içinde yer alacağını taahhüt etmektedir.


Bu Sözleşmelerin Paydaşı Olmak Ne Anlama Geliyor?


Türkiye toplumsal cinsiyet eşitliğini güçlendirilmesi için hazırlanan farklı uluslararası sözleşmelerin paydaşı. Fakat buna rağmen sporda kadınların oranı erkeklerin bir hayli gerisinde.


Prof. Dr. Canan Koca Arıtan bunun nedeni olarak sözleşmelerin uygulanmasındaki eksiklikleri işaret ediyor: “Bildiğim kadarıyla Türkiye Cumhuriyeti devletinin imzaladığı sporda toplumsal cinsiyet eşitliği politika belgesi yok. Fakat imzaladığı toplumsal cinsiyet eşitliği normunun benimsendiği uluslararası sözleşmeler var. 2014 tarihli Birleşmiş Milletler Uluslararası Beden Eğitimi, Fiziksel Aktivite ve Spor Şartı ve 2010 tarihli Avrupa Konseyi Genişletilmiş Kısmi Spor Anlaşması Kararı var. Bunların dışında, Türkiye’nin taraf olduğu spor ve beden eğitimini içeren iki kadın hakları belgesi var. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) ve Pekin Deklarasyonu ve Eylem Planı. Politika belgelerinin imzalanması, yani belgelerdeki eylemlerin yapılacağının taahhüt edilmesi uygulamada yansımasını bulmuyor maalesef. Çünkü bir uygulama mekanizması olmadığı gibi denetim mekanizması da yok. Türkiye’de sporda toplumsal cinsiyet eşitliği son 4-5 yılda özellikle spor kurumlarının gündemine girebildi. Ki bunda KASFAD’ın ve kadın spor bilimcilerin çabaları çok önemli. Politika belgelerinin uygulamaya geçmesi ya da yeni politikaların geliştirilmesi önümüzdeki yıllarda gündeme girecektir.”


HeForShe Koordinatörü Sinem Aydın ise kadınların spora katılımının azlığında toplumsal rollerin çok büyük öneme sahip olduğunu söyleyerek, ücret eşitsizliğine de dikkat çekiyor.


Araştırmalar ve raporların dünyada spor kurumlarının erkekler tarafından muhafaza edilen alanlar olduğunu ve bu kurumlarda geleneksel toplumsal cinsiyet rollerinin ve erkek egemenliğinin yeniden üretildiğini gösterdiğini belirten Aydın, kadınların profesyonel olarak spora katılımlarının önündeki diğer bir engeli ise eşitsiz ücret politikası olarak gösteriyor.


Aydın daha fazla yasal düzenlemeye ihtiyaç olup olmadığı sorusuna ise şu şekilde yanıt veriyor: “Sporda toplumsal cinsiyet eşitliği, kızların/kadınların ve oğlanların/erkeklerin tüm eşit hak, fırsat ve olanaklara sahip olmalarıdır. Sporun her düzeyinde ve her rolünde kadınlar haklara ve fırsatlara erişimde pek çok engel ve eşitsizlikle karşılaşmaktadır. Oysaki spor temel bir insan hakkıdır ve bütün kadınlar ve kız çocuklarının, spor ile ilgili her türlü alana erkekler ve oğlan çocuklarıyla eşit düzeyde katılma ve eşit muamele görme hakkı vardır.”

Not: Bu yazı ilk olarak Gazeteciler Cemiyeti İnsan Hakları ve Bağımsız Medya Projesi kapsamında https://humanrights.gc-tr.org/kiz-cocuklari-spora-katilimda-esit-degil/ adresinde yayınlanmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir