Kadın ile erkeğin birlikte mücadele verdiği tek bir takım sporu var, o da korfbol. İlk olarak 1902 yılında Hollanda’da oynanmaya başlanan korfbol 90’lı yılların başında Türkiye’ye gelmiş. Korfbol Türkiye’de üniversitelerin yanı sıra kulüpler bazında da ligler düzenlenmeye başlanmış.
Biz de Yıldız Teknik Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi Korfbol Takımı oyuncularıyla konuştuk.
Korf, Hollanda dilinde sepet anlamına geliyor ve aynı anlama sahip basketbol ile benzerlikler taşıyor. Fakat korfbolu basketboldan ayıran büyük özellikler mevcut. Marmara Üniversitesi Korfbol Takımı oyuncusu Hilal Karaş kuralları şu şekilde özetliyor: “Uluslararası Korfbol Federasyonu korfbolun temel özelliklerini, çok yönlü beceri, işbirlikçi oyun, kontrollü fiziksel temas, cinsiyet eşitliği, topa sahip olan oyuncuyu koruma hakkı ve sepet etrafında 360 derecelik şut atabilme yeteneği olarak tanımlamaktadır. Bir takımda 4 kadın 4 erkek oyuncu yer alıyor. Kadınlar kadınları, erkekler erkeleri savunmak zorunda. Bu şekilde oynamak boy, hız veya güç gibi avantajları en aza indiriyor ve kadın ve erkeklerin herhangi bir cinsiyete üstünlük sağlamadan eşit bir şekilde oynamasına olanak sağlıyor. 2 kadın 2 erkek oyuncu sahanın bir yarısında savunma görevindeyken, diğer 2 kadın ve 2 erkek oyuncu ise sahanın diğer yarısında hücum olarak yer alıyor. Her 2 sayıda saha değişimi ve görev değişimi oluyor. Hücumdakiler savunmaya, savunmadakiler ise hücuma geçiyor. Topu sektirerek ilerlemek yasak, topla koşmak yasak, sadece paslaşarak kendinize uygun şut pozisyonunu yaratabiliyorsunuz. Korfbolu benzersiz kılan kurallardan biri de savunma kuralıdır. Hücumda, her oyuncunun sayı alması için rakibinden kurtulması gerekir çünkü savunulan bir pozisyondan sayı almak yasaktır.”
“Sporda da Birlikte Mücadele Verebiliyoruz”
Korfbol dışında başka hiçbir takım sporunda kadınlar ve erkekler bir arada oynayamıyor. Bunun da en büyük nedeninin kadınların erkekler ile birlikte mücadele veremeyeceğine dair olan inanç olduğunu söylemek yanlış olmaz. Kadın-erkek birlikte oynamanın dezavantaj oluşturmadığını söyleyen Hilal şu ifadeleri ekliyor: “Hepimiz aynı şeyleri yapabiliyoruz ve hatta kurallar gereği doğru şekilde oynadığın sürece tamamiyle avantaj yaratıp kolaylıkla maç kazanabilirsiniz. Sahada her iki cinsiyetin de birbirine ihtiyacı var.”
Birlikte mücadele vermenin avantajları var. Yıldız Teknik Üniversitesi Korfbol Takımı oyuncusu Özge Kortel bu durumu şöyle açıklıyor: “Takımda herkes bir birey ve herkesin iyi olduğu farklı noktalar var. Korfbolda bu farklılıklara saygı duyan ve onları iyi bir biçimde değerlendirebilen takımlar daha fazla öne çıkıyor diye düşünüyorum. Korfbol zaten doğası gereği kolektif bir spor. Basketbolun aksine, bireysel bir oyun kurmak imkansız. Bu sebeple, takımdaki her oyuncunun birbirini çok iyi tanıması, takım arkadaşlarının oyun tarzına ve ne zaman nasıl bir hamle yapacağına hakim olması gerekiyor. Dolayısıyla, takım içerisindeki iletişim, saygı ve kurulan sosyal bağlar çok değerli. Bunun korfbolun en büyük artısı olduğunu düşünüyorum.”
Yıldız Teknik Üniversitesi oyuncusu Aybike Yaren Yıldız ise şu sözleri ekliyor: “Sporun mantalitesi kendimizi daha adaletli ve eşitlikçi bir ortamda hissetmemizi sağlıyor. Hayatta nasıl birlikte mücadele verebiliyorsak sporda da birlikte mücadele verebiliyoruz.”
Federasyon da korfbolun her kademesinde eşitliğe büyük önem veriyor. Hilal bu konuyla ilgili “Uluslararası Korfbol Federasyonu (IKF) spordaki eşitliği aynı zamanda yönetim açısından da uygulamak istiyor bu nedenle hakem, jüri üyesi veya yönetimdeki diğer görevler için kadınları çok destekliyor.” ifadelerini kullanıyor.
“Korfbol Sayesinde Özgüvenim ve Kendime İnancım Arttı”
Aynı zamanda 19-21 yaş altı korfbol kulüp takımının antrenörlüğünü de yapan Hilal, korfbolun hayatına çok şey kattığını söylüyor: “Korfbol sayesinde kendime özgüvenim, inancım, yapabildiklerim ve hala yapmak istediklerim günden güne artmakta. Sosyal çevre anlamında da yine dünya çapında bir çevreye sahip oldum.”
Aybike ise diğer branşlarda kolay elde demeyeceği deneyimi korfbolun verdiğini şu şekilde ifade ediyor: “Korfbol aslında hayatın spora yansımış bir simülasyonu. Kadın ve erkek arasındaki sevgi-saygı bağını ve birbirlerine ihtiyaç duymaları durumunu sporu yaparken deneyimleyebiliyoruz. Bu sebeple insan ilişkilerimin güçlenmesine, grup çalışmalarındaki özveri ve sorumluluk bilincime büyük katkıda bulunduğunu söyleyebilirim.”
Hocaların Yönlendirmesi Oldukça Önemli
Korfbol Türkiye’de ortaokul, lise, üniversite gibi farklı yaş kategorilerinde ligleri bulunan bir branş. Okul liglerinin yanı sıra kulüpler bazında da lig mevcut. Aybike korfbol liglerini şöyle açıklıyor: “Devam eden iki ligimiz var. Bunlardan biri Üniversiteler Ligi. Bu lig, Süperlig ve Birinci Lig olmak üzere iki alt ligden oluşuyor. Diğer lig ise Kulüpler Ligi. Bu ligin en başarılı iki takımı Avrupa Şampiyonaları’nda mücadele etmek için yurt dışına gitme hakkı kazanıyor. Kulüpler Ligi’nde yer alan sporcuların büyük bölümü de yine üniversite sporcularından oluşmakta ancak günümüzde yavaş yavaş lise öğrencilerinden de oluşan altyapı takımları oluşturulmaya başlandı.”
Hilal ise Türkiye’de korfbol liglerini şu şekilde detaylandırıyor: “Süper lig ve birinci lig olmak üzere üniversitelerde 2 lig yapılıyor. 8 takım süper ligde yarışırken, 10-12 arasında birinci lig takımı mücadele ediyor. Üniversiteler dışında kulüpler ligimiz var. Ligde 8 kulüp takımı yer alıyor. Ayrıca korfbol şu anki federasyon başkanımız Hasan Öztürk’ün yoğun uğraşları sayesinde okul sporlarına dahil edildi. Ortaokul ve liseler arası turnuvaları 2 yıl yapıldı ama pandemi nedeniyle ara verildi.”
Liglerdeki yaş sınırlandırmalarını Özge şöyle aktarıyor: “Yazın Plaj Korfbolu Turnuvaları organize ediliyor. Üniversiteler Arası Korfbol Ligi üniversitelerin lisans bölümlerinde öğrenimlerini sürdüren 27 yaş altı oyunculara yönelik. Türkiye Büyükler Korfbol Ligi’nde ise üniversite öğrencisi olma zorunluluğu veya herhangi bir yaş kriteri yok. Fakat gerek bu lige gerekse plaj korfbolu turnuvalarına katılan takımların tamamı ya direkt olarak bir üniversite okul takımı ya da bir üniversite ile bağlantılı olarak kurulmuş kulüpler.”
Fakat Türkiye’de korfbol ne yazık ki çok bilinen bir branş değil. O yüzden bu sporu bilen ve içerisinde yer alan kişiler büyük önem taşıyor. Keza Yıldız Teknik Üniversitesi Korfbol oyuncuları Aybike ve Özge, Beden Eğitimi Bölümü Öğretim Görevlisi Gülsüm Sonal vasıtasıyla korfbol ile tanıştıklarını belirtiyor. Yine aynı şekilde Marmara Üniversitesi Korfbol oyuncusu Hilal de korfbolu hocasından öğrendiğini söylüyor.
“Avrupa Üçüncülüğü Bizim İçin Çok Güzel”
Türkiye her sene Avrupa Kulüpler Şampiyonası’na takım gönderiyor. Bunun yanı sıra milli takım düzeyinde de başarılar geliyor. Bu başarılardan bir tanesi geçtiğimiz Ekim ayında elde edilen Avrupa üçüncülüğü. Özge, Türkiye’nin elde ettiği başarıyı şu şekilde açıklıyor: “Korfbol, Türkiye’de 1995 yılından beri faaliyet gösteriyor. İlk uluslararası resmi müsabakalara 1996 yılında çıkılmaya başlanmış. Bu tarihten beri Türkiye korfbol branşında uluslararası anlamda temsil ediliyor. En son 2021’de düzenlenen Avrupa Şampiyonası B Klasmanı’nda A Milli Korfbol Takımımız Avrupa üçüncüsü oldu.”
Hilal ise Avrupa üçüncülüğünün önemini şu ifade ile vurguluyor “Bu bizler için çok güzel bir derece. Günden güne çok daha iyi olacağımızı düşünüyorum.”
Sponsor Desteği Bir Sorun
Korfbol takımları sponsor desteği bulmakta sorun yaşabilmekte. Sponsor desteği olmayanlar, üniversitelerin ya da kendi bireysel imkanları ile turnuvalara katılmak durumunda kalabiliyor. Özge bu durumu şöyle anlatıyor: “Şu an ne yazık ki bir sponsor desteği almıyoruz. Fakat sponsor arayışındayız. Bugüne kadar katıldığımız turnuvalarda Yıldız Teknik Üniversitesi’nin ve rektörümüz Prof. Dr. Tamer Yılmaz’ın destekleriyle var olabildik. Zaman zaman bazı harcamalarımızı kendi bütçemizden karşılamak durumunda kaldığımız da oldu. Fakat hedeflerimiz yüksek. Yurt dışında düzenlenen turnuvalara katılmak ve ülkemizi temsil etmek istiyoruz. Bu konuda bizleri destekleyebilecek kurumlarla görüşmeye açığız.” Takım arkadaşı Aybike ise “Korfbol Türkiye’de hala daha bilinirliği çok yüksek olan bir spor olmadığı için büyük firmalar yatırım yapmakta çekiniyor. Üniversite yönetimimizin bize verdiği destekler çerçevesinde sporu yapabiliyoruz diyebilirim.” sözlerini ekliyor.
Fakat sponsor desteğine sahip takımlar mevcut. Marmara Üniversitesi de bunlardan bir tanesi. Hilal sponsor desteklerini şu şekilde özetliyor: “Marmara Üniversitesi Spor Kulübü olarak uzun bir süredir sponsor desteğimiz var. Polin Waterparks, Doğsan, Greenlog, Atlantispool gibi firmalar desteklerini esirgemeden hep yanımızda yer alıyorlar. Hem uluslararası turnuvalara katılabilmemiz için destek olurken her projemizde yanımızda yer aldılar ve birlikte bir aile olduk. Ayrıca Türk milli takımda da Corendon Airlines resmi sponsorumuz olarak çok destek verdi. Daha fazla sponsor desteğiyle çok daha güzel başarılara hep beraber imza atacağımızdan eminim.”
Aybike ise bütçeye dair yaşanan sorunların özerk federasyon kurulmasıyla halledilebileceğini belirtiyor: “Korfbol şu anda Gelişmekte Olan Spor Branşları Federasyonu’na bağlı olduğundan, turnuva izinleri ve bütçe yönetimi ile ilgili olan başlıklarda zaman zaman sıkıntılar yaşanmakta. Kendi özerk federasyonu kurulabilirse, bu gibi sıkıntılar da giderilmiş olur.”
“Altyapılara Yatırım Yapılması Gerekiliyor”
Korfbolun çok daha iyi yerlere gelebilmesi için öneriler, altyapılara yatırım yapılmasında birleşiyor. Türkiye’de korfbolun gelişimi adına neler yapılması gerekir sorusuna Özge şu yanıtı veriyor: “Bence bu noktada atılması gereken en önemli adım, altyapı takımlarının kurulması ve korfbolun küçük yaş gruplarına indirilmesi. Oyuncu sirkülasyonunu sağlamak şart. Ancak bunun belli okullarla ve belirli illerle de sınırlı kalmaması gerekiyor. Bu, bir iki üniversite takımının yetişebileceği bir durum değil, daha sistematik ilerlenmeli. Bu noktada, bence Türkiye Gelişmekte Olan Spor Branşları Federasyonu’nun desteğiyle, farklı illerden seçilen üniversite, lise ve ortaokullara korfbol eğitimi verilmeli ve ekipman desteği sağlanmalı. Bu okulların da bulundukları illerde korfbol tanıtım günleri düzenlemeleri teşvik edilmeli ve farklı okulların koordinasyon halinde çalışarak birbirlerini geliştirmeleri sağlanmalı. Korfbolu geliştirmek adına yapılan çalışmaların belirli bir çevreyle sınırlı tutulmaması gerektiğini düşünüyorum. Bu sporu yaygınlaştırmak için herkes elini taşın altına koymalı. Bizler, YTÜ Korfbol olarak elimizden gelen desteği sunmaya hazırız. Bizlerle iletişime geçmek isteyen okullar ve oyuncular, bizlere her zaman sosyal medya hesaplarımızdan veya ytukorfball@gmail.com mail adresinden ulaşabilirler.”
Hilal ise küçük yaşlardan itibaren korfbol oynamanın eşitlikçi bir anlayışı pekiştireceğine inandığını şöyle dile getiriyor: “Korfbolu daha küçük yaşlara indirip onların korfbolla büyümesini sağlamak, hem ülkemizde korfbolun gelişimi hem de çocuklarda kadın algısının olması gerektiği şekilde oluşmasına katkı sağlaması açısından çok önemli. Herhangi bir cinsiyetin diğerine üstünlüğü olmayan bir spor olan korfbolu oynamanın her iki cinsiyet arasında işbirliğini ve karşılıklı anlayışı öğrettiği düşünülürse, bu çocukların sosyal yaşamını da etkileyecek ve eşitlikçi bir kadın algısı oluşacaktır diye düşünüyorum. Küçük yaştan itibaren korfbola başlanması hem eşitlikçi bir anlayışın oluşmasına fayda sağlayacak hem de korfbol tekniği ve becerileri ile yetişecek çocuklar bizim geleceğimiz olacaktır. Bu yolda ilerlense, gelecekte çok daha güzel yerlere geleceğimizden eminim. Bizler korfbolla tanıştığımızda üniversite çağımızdaydık, şimdi ortaokul ve liseler korfbol yarışmaları yapabiliyor. Bu da korfbolun Türkiye’deki gelişmesi açısından çok büyük bir etken.”
Özge ayrıca birkaç sene önce korfbolun okul sporları kategorisine alındığını ve hem orta okul hem de liselerde korfbol müsabakalarının gerçekleştirildiğini belirtiyor ve bunun tek başına yeterli olmadığını şu ifadelerle aktarıyor: “Çünkü bu müsabakalara katılan okullar ya spor liseleri ya da belli başlı özel okullarla sınırlıydı. Bizler de, YTÜ Korfbol olarak, ortaokul ve lise öğrencilerine yönelik tanıtım günleri düzenlemeye başladık. Covid-19’dan önce okullara gidip öğrencilerle yüz yüze etkinlikler yapıyorduk. Hatta, 2015 yılında genç oyuncuların deneyim kazanması adına oluşturduğumuz altyapı takımımız Dolunay Spor Kulübü de bu fikirle oluştu, bu tarihten itibaren de turnuvalarda yer almaya devam ediyorlar. Pandemi ile beraber, tanıtım günlerimizi online ortama taşıdık ve çeşitli devlet okullarıyla ve özel okullarla online görüşmeler yaptık. Çok olumlu sonuçlar aldığımızı da söyleyebilirim. Pandemi sonrasında beraber antrenman yapma sözümüz var çeşitli okullara.”
Medyaya da İş Düşüyor
Korfbol hak ettiği yerlere gelebilmesi için medyaya da büyük sorumluluk düşüyor. Özellikle alınan başarıların medyada yer bulması oldukça önemli. Aybike bu durumun önemini şu şekilde aktarıyor: “Daha iyi yerlere gelebilmek için tabii ki de öncelikle sporun bilinirliğini arttırmak gerek. Bunun için yerel ve ulusal spor kanallarında maç yayınları yapılabilir, alınan başarılar gazetelerde yayınlanabilir.”