Belki pek çok kişi pentatlon sporunu onun sayesinde duydu. İlham veren hikayesi pek çok kişiyi etkiledi. İlke Özyüksel doğduğunda damar çokluğu (hemanjiom) rahatsızlığına yakalandı. Uzun bir tedavi sürecinden sonra rahatsızlığını atlattı ve kendisine kariyer olarak oldukça zor bir spor dalını seçti. İlke 5 farklı spor branşından oluşan (yüzme, koşu, eskrim, atıcılık, binicilik) pentatlon kariyerindeki en büyük destekçisi olarak da annesini gösteriyor. Görme engelli olan annesi İlke’nin en büyük ilham kaynağı oldu.
Kariyerine pek çok Dünya ve Avrupa şampiyonluğu sığdıran İlke, ilk dünya şampiyonluğunu 9 yaşında elde etti. 2016 yılında Rio’daki Olimpiyat Oyunları’na katılan ve Olimpiyatlarda pentatlonda yarışan ilk Türk pentatlet olan İlke, 2019 yılında Londra’da düzenlenen Avrupa Modern Pentatlon Şampiyonası’nda kombinasyonda dünya rekoru kırdı.
Modern pentatlonun Türkiye’deki öncüsü İlke Özyüksel ile konuştuk:
Çocukluğunuzdan itibaren paten, yüzme gibi pek çok sporu denemişsiniz. Sonrasında nasıl pentatlonda yarışmaya karar verdiniz?
Karar verme gibi bir şey olmadı. Okulum ile birlikte devam etmek için bir branş seçmem gerekiyordu. Ben de suyu çok sevdiğim için yüzmeyi seçtim. O zaman 6-7 yaşında falandım. Sonra yüzme branşıyla devam ettim. Daha sonra kulübüm pentatlona başladı ve beni pentatlonla tanıştırdı. O zaman 5 branş olduğunu bilmiyorduk. Sadece koşup yüzüyorduk. Atış, eskrim eklenmeye başladıkça 5 branş olduğunu öğrendik. Başarı geldikçe devam ettim. Bilinçli, uzun vadeli hayalim ya da hedefim yoktu. Yarışıp kazanmak istiyordum. Severek yapıyordum. Sonra da mesleğim oldu.
İlke kariyerinin başlarında Türkiye’deki yetersiz imkanlardan dolayı Macaristan’a gitti. Gittiği ilk zamanlar dil engeli ve ailesinden uzak olmasının yanı sıra, başarılarıyla birlikte Macar antrenörlerin ona daha az ilgi göstermesi İlke’yi oldukça zorladı.
‘Motivasyonum Başarı’
Pentatlon oldukça yorucu ve pahalı da bir spor. Antrenman yapabilmek için Macaristan’a gitmişsiniz orada zorluklar yaşamışsınız. Sizin rahatsızlığınız, annenizin rahatsızlığı derken böylesi sıkıntılı bir süreçte pentatlonda kalmak için sizi motive eden şey neydi?
Seviyordum, bir de başarılıydım. Tek motivasyon başarı. Başarı güzel geliyor ve devam etmek istiyorsunuz.
Pentatlonda 5 branş var. Her birinin antrenmanı şekli farklı. Hepsinde başarılı olabilmek için neler yapıyorsunuz?
Hepsine özel çalışıyoruz, antrenmanlara yoğunlaşıyoruz. Ne eksik varsa onu gidermeye çalışıyoruz. Hepsinde olabildiğince mükemmeli yakalamaya çalışıyoruz.
Bir günkü antrenman süreciniz nasıl?
Sabah genelde eskrimle başlıyorum. Yüzme antrenmanı ile devam ediyorum. Arkasından kuvvet antrenmanım oluyor. Binicilik antrenmanım oluyor. Koşu ve atış antrenmanım oluyor. Günde 4-6 antrenman arasında yapıyorum. Minimum 4 maksimum 6 antrenmanım oluyor. Bu da 8 saat 10 saati bulabiliyor.
‘Çok Zorluk Yaşadım Ama Pes Etmedim’
Pentatlonda ilklere imza attınız. Bir branşın öncüsü olmanın zorlukları var mıydı?
Olmaz mı, hala var. Her şeyin ilki ve öncüsü olmak zordur. Çok zorluk yaşadık tabi. Ama şansım da yaver gitti. Yardım eden insanlar çok fazlaydı. Ve çok da istedim. Israrcıydım, inatçıydım. Pes de etmedim, buralara gelebildim.
Ne gibi zorluklar yaşadınız biraz bahsedebilir misiniz?
O zamanki antrenörler pentatlonu hiç bilmiyorlardı. Türkiye’ye yeni gelmiş bir şeydi. Çoklu disiplinde antrenman programı hazırlamayı bilmiyorlardı, nasıl yapılır bilmiyorlardı. Tamamen bilinmezliğin içinde şans eseri çıkıp şampiyon olan birini düşünün.. Ve hiçbir şekilde sistem yok. Onun dışında o zamanlar federasyon sıkıntıydı. Başarısız olmanızı isteyen bir çok insan vardı, sizi kıskananlar vardı. Bir de dediğim gibi pahalı. Maddi yönden çok sıkıntılıydı. Şimdi her durumda her yönden çok daha iyiyiz.
Bu sıkıntıları nasıl aştınız?
Hiçbir zaman para için yapmadım. Her zaman başarı için yaptığımdan dolayı böyle şeylere çok odaklanmamaya çalıştım. Hep ‘sen madalyanı al, kazan her şey sana gelecek’ dedim. ‘Zamanı geldiğinde her şey olacak.’ Öyle de oldu.
Şu an yeterince destek görüyor musunuz?
Tabi. Sağolsunlar. Federasyondan, kulüpten, bakanlıktan, Milli Olimpiyat Komitesi’nden, sponsorlarımdan… Ne gerekiyorsa başarımız ve ülkemiz için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar.
Hedef Olimpiyatlarda Madalya
Henüz 19 yaşındayken 2016 Rio Olimpiyat Oyunları için kota alan İlke, binicilik dalında attan düştü ve 978 puanla 35. oldu. Ancak bu süreç onun için çok eğiticiydi.
2016 Rio Olimpiyatlarına katıldınız. O süreç size neler kattı?
Rio özellikle yaşım gereği zaten madalya için çok erken bir yarıştı. Ama bizim 2020’de madalya alabilmemiz için orayı görebilmemiz gerekiyordu. O atmosferi bilmemiz gerekiyordu. Onun için katılım çok önemliydi. Kota için çok çalıştık sonra da aldık. Gittim. Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. 2020’ye hazırlıktı. Nelerle karşılaşacağımı bilmeye çalıştım. Güzel bir süreçti. Olimpiyat çok farklı. Sporcuların, ‘ olimpik sporcu’ diye ayrılmasının nedenini orada daha iyi anladım.
Pandemi süreciniz nasıl geçti?
Pandemi süreci benim için gerçekten çok zorluyorum. 5 branşta günde 10 saat dışarda hareket halinde olan, antrenman yapan biri için evde kalmak inanılmaz zorlayıcısı. Çok sıkıldım. Yarışmaların iptal olması beni çok üzdü. Yani psikolojik olarak zor bir süreçti. Kilo aldım. Kiloları vermekle uğraştım. Kesinlikle sporu çok sevdiğimi ve bu sürecin asla yaşamak istemediğim bir hayat olduğunu gördüm. Olumlu yönleri de olmadı değil. Annemle vakit geçirdik. Yemek yapmayı öğrendim. Örgü ördüm. Org çaldım.
Olimpiyatların ertelenmesi sizi nasıl etkiledi?
Gelişimim açısından çok iyi oldu. Daha fazla çalışma şansımız oldu. Madalya şansımız daha çok arttı.
Bundan sonraki hedefiniz nedir?
Öncelikle önüme çıkan yarışmaları kazanmak. Ama en büyük hedef ve kilitlendiğimiz nokta olimpiyatlar. Olimpiyatlardaki hedef de madalya.