Esin Kıratlı 2015 yılında Wimbledon’da çizgi hakemi olarak seçildi ve Grand Slam turnuvalarında hakemlik yapan ilk Türkiyeli isim oldu. Daha sonrasında 4 Grand Slam’in hepsinde finallerde görev aldı. Son olarak 2020 Tokyo Olimpiyatları’nda da final yapan Kıratlı 4 Grand Slam’in yanı sıra Olimpiyatlarda da finale çıkarak Golden Slam yapmış oldu.

Esin Kıratlı ile hakemlik kariyerini, teniste hakemlere karşı sergilenen davranışları ve Türkiye tenisini konuştuk.

Siz 4 Grand Slam’de de görev aldınız. Hem erkeklerde hem de kadınlarda Grand Slam finalleri yönettiniz. Böylesine başarılı bir kariyerin başlangıcı nasıl oldu? Hekemliğe nasıl başladınız? Grand Slam’de maça çıkacak seviyeye nasıl geldiniz?

Uzun bir yol aslında. Konya Selçuk Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu mezunuyum. Tenis benim yardımcı uzmanlığımdı. Hem oyuncu hem antrenör olarak yer aldım, son olarak da hakem olarak devam ettiriyorum. Konya’da açılan bir hakemlik kursuna katılıp o eğitimimi tamamladıktan sonra hakem oldum. Konya’da önemli bir yaş grubu turnuvası vardı. İlk hakemlik deneyimimim de oradaydı. Sonrasında bolca Fed Cup’larda (şu an Billie Jean Cup olarak adlandırılıyor) çizgi hakemliği yaptım. Çizgi hakemliğimin en önemli turnuvalarından bir tanesi 2005’te İzmir’de düzenlenen Universiade’dı. Çok güzel bir turnuva geçirdik. Sonrasında orada bulunan Merkez Hakem Kurulu üyelerinden birkaç tanesi turnuvanın benim için çok iyi geçtiğini, daha fazla turnuvada görevlendirmek istediklerini söylediler. İvmelenme ve gerçekten çizgi hakemliği neymiş anlama ise 2011-2013 yılları arasında İstanbul’da düzenlenen en iyi 8 sporcunun oynadığı WTA Championships’tir (şu anki ismi WTA Finalleri diye geçiyor). Wimbledon hakem şefinin orada yer almasıyla sadece benim için değil Türk hakemliğine Wimbledon kapılarını açtı. 2015’te Wimbledon ana tablosuna ilk defa seçildiğimde gerçekten çizgi hakemliği yolculuğunun benim için başladığını düşünüyorum. Wimbledon ana tablodan sonra diğer Grand Slam’ler ve büyük turnuvalar da arka arkaya geldi. 4 Grand Slam’de de final yaptım. Artı Tokyo’da da erkekler finali de yaparak Golden Slam’imi tamamlamış oldum. Bu da dünyada herkese nasip olan bir şey değil. Birkaç kişiyiz galiba dünyada Golden Slam’i tamamlayan.

Olimpiyat sürecinizi de merak ediyorum. Sizin için 2020 Tokyo nasıl geçti?

Benim ilk Olimpiyatlarım değildi. 2016 Rio’da da çalışmıştım. Tabii ki o zaman çok farkına varamamıştım. Her zaman söylüyorum ilk olimpiyatınız inanılmaz bir heyecanla geçiyor. Kariyerinizin çok çok büyük turnuvası. Olimpiyatlar 4 yılda bir düzenleniyor ve çok özel. Oradaki o anı yaşamak o turnuvada bulunmak gerçekten çok güzeldi. Ama Tokyo her ne kadar pandemiyle birlikte olmuş olsa da yani biraz negatif yanları olsa da benim için de Golden Slam’i tamamlamak anlamında çok güzel oldu. Aslında her bir turnuva özel, güzel. Tekrar tekrar yapsak bile her zaman ayrı bir özellikte oluyor diyebilirim.

En Sevdiğiniz turnuva hangisi? Görev aldığınız maçlar arasında sizi en çok heyecanlandıran hangisiydi?

Grand Slam’ler benim için gerçekten çok özel ve önemli. Çim kortta çalışmayı çok sevdiğim için en favori kortlarımdan bir tanesi Wimbledon. 2019’da yaptığım Federer-Nadal yarı final karşılaşması benim kariyerimin en önemli maçlarından bir tanesi. Çünkü artık herhalde sık göremeyeceğiz bir eşleşme. Yavaş yavaş onlar da tenis kariyerlerinin sonlarına gelirken 2019’da yaptığım o maçı herhalde hiç unutmayacağım. O benim için çok özel.

“Dikkat Dağınıklığı Gibi Bir Lüksümüz Yok”

Biz tenis severlerin hayranlıkla izlediği sporcuları siz yakından görüyorsunuz ve maçlarında görev alıyorsunuz. Federer, Nadal, Serena Williams gibi çok büyük sporcuların maçlarında yer alırken heyecanlanıyor musunuz ya da dikkatinizin dağılması gibi durumlar oluyor mu?

Dikkat dağınıklığı gibi bir lüksümüz ne yazık ki yok. Ama tabii ki bir heyecan oluyor. Birçok turnuvada saydığınız oyuncuların maçlarında görev aldım. Dolasıyla artık sadece görev gibi geliyor. Oyuncuların isminden ya da çalıştığımız turnuvadan çok orada kimin oynadığı değil de sizin orada nasıl iş çıkardığınız çok önemli olmaya başlıyor. Tabii ki çok özeller. Hiç hayal edemeyeceğim maçlarda hayal edemeyeceğim turnuvalarda hayal edemeyeceğim kortlarda çalıştım. Ama sadece maçın ve iyi iş çıkarabilmenin stresi dışında sonrasında çok çok heyecanlanma durumunu ya da dikkat dağınıklığı olmadı.

Çim korttan bahsettiniz. ‘En sevdiğim turnuva Wimbledon’ dediniz. Sporcular için kort zemininin çok önemli olduğunu biliyoruz. Hakemler için toprak, çim ya da sert zemin olması farklı bir durum yaratıyor mu?

Evet, topun hızı, top takibi itibariyle farklı oluyor. Mesela şöyle bir şey var, çim turnuvası sadece Wimbledon serisi turnuvalarında, Wimbledon başlangıcından Wibledon’a kadar olan turnuvalar halinde oluyor. Çok fazla çim kort turnuvası göremiyoruz dünyada. Toprak kort, sert zemin turnuvaları genelde daha yaygın ve fazla. En alışık olduğum turnuva sert zemin turnuvası en zorlandığım turnuvalar da toprak diyebilirim. Bir yandan kolay. Biliyorsunuz toprakta topun izini görebiliyorsunuz ama bir yandan da çok zor. Güneşin açısı, rüzgarın oluşu, toprağın kuru ya da ıslak oluşu… Yağmur yağarken de oynatabildiğiniz toprak kort turnuvaları var. Yağmurun hızına ve kortun etkilenişine bağlı. Bazı avantajları olmasına rağmen evet en çok çalıştığım turnuvalardan bir tanesi de toprak kort turnuvası. Fark derken mesela çim kortta top çok daha hızlı çünkü yere değdiği zaman kayganlaşıyor ve hızlanıyor. Ama tebeşire çarptığında onu görmek onu hissetmek biraz da kolaylık sağlıyor diyebilirim. Böyle değişik özellikleri ve zevkleri var.

“Teknolojiyi Tehdit Olarak Görmüyorum”

Gelişen teknoloji ile beraber ‘şahin gözü’ sistemiyle topun nereye düştüğünün takibi yapılabiliyor. Fakat bu sisteme yalnızca oyuncular karara itiraz ettiğinde başvuruluyor. Pandeminin çıkmasıyla beraber de Amerika Açık ve Avustralya Açık tüm karşılaşmaları çizgi hakemleri yerine şahin gözü sistemiyle oynattı.

Avustralya Açık’ta çizgi hakemlerini artık görmüyoruz. Teknolojinin oyunun içine bu kadar dahil olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Mesleğinizin geleceğini sizce nasıl etkileyecek?

Şöyle pandemiyle birlikte ilk Amerika Açık şahin gözü sistemiyle turnuva yapmaya başladı. Zaten pandemi gelmeseydi bile Amerika’nın özellikle öncesindeki Miami, Indian Wells gibi seri turnuvalarda deneyecekleri söyleniyordu. Amerika bir şekilde buna geçiş istiyordu. Çünkü Amerika teknolojiyi gerçekten sporda en yakından takip eden ülkelerden bir tanesi. Sonrasında da Avustralya Açık pandemide devletin katı kuralları nedeniyle bu sistemle çalışmak zorunda kaldı. Ama 2023’de Avustralya tekrar çizgi hakemi alacak gibi bir söylenti var. Umarım alırlar. Gerçekten çok güzel keyifli bir turnuva. Ben herhangi bir tehdit olarak görmüyorum açıkçası. Şu an sistem çok pahalı. Grand Slam’ler evet sponsorlarıyla ve bütçeleriyle bu sisteme yer veriyor olabilirler ama çoğu turnuva hala çizgi hakemi alıyor ve en az 5 yıl daha, ben öyle düşünüyorum, almaya devam edecektir. Büyük bir tehdit altında değiliz, öyle hissetmiyorum kendimi. Olması gerekiyorsa olur zaten. Bu da ayrı bir renk belki. Hem oyuncuların daha rahat olması için de iyi olabilir. Teknolojik gelişmeler bence güzel gelişmeler. Bu bizim işimizi de sonlandırabilir ama önemli olan tenise ve spora yaptığı katkı bence.

“Servis Çizgisinde Kadınların Çalışmasını Tercih Etmiyorlar”

Teniste kadın erkek eşitliğine dair çok büyük adımlar atıldı. Özellikle Billie Jean King gibi bir figürün teniste olması bence tenis adına çok büyük bir şans. Onun başlattığı mücadelenin öncülüğünde artık turnuvalarda eşit ücretler alınıyor. Tenis hakemliğinde durum nasıl? Eşit haklara sahip misiniz? Kadın hakem olmanın zorluklarını hiç yaşadınız mı?

Billie Jean King benim için de gerçekten tenis dünyasının en önemli figürlerinden bir tanesi. Birçok turnuvada yakından görme fırsatı da buldum. Ve verdiği savaş, WTA’in kurulmasındaki öncülüğü bence çok takdire şayan. Ücretler anlamında biz hakemlerin öyle bir ücret farklılığı yok. Turnuvalarda verilen ücretler her zaman eşit. Verilen şanslar anlamında da açıkçası Tokyo hazırlıkları düzenlenirken 2020-2021 yılında kadın-erkek eşitliğine yönelik bir sürü çalışma yapıldı. 2021 Wimbledon’da erkekler finaline ilk kez seçildiğimde kule hakemi de Marija Cicak’tı. İlk defa erkek finalini yapan kadın olarak o da tarihe geçti. Ve onunla aynı kortta çalışmak benim için çok büyük bir keyifti. Şu an gerçekten eşitlik anlamında kadına destek çok daha fazla devam ediyor. Verilen finaller, kadın finalleri-erkek finalleri, dünya çapında turnuvalara atanan kadın hakemlerin sayısının artması dikkati çekiyor. En son İsviçre’deki ATP Challenge turnuvasına gitmiştim orada da kadın çizgi hakemi sayısı erkek çizgi hakemi sayısından fazlaydı. Bunu da görmek çok güzeldi. Böyle çok değerli çalışmalar yapılıyor. Ben de elimden geldiği kadar bunu dillendirmeye çalışıyorum Umarım sayımız artarak devam eder ve kortlarda iyi işler çıkarırız. Karşılaştığım zorluklar derken evet kadına bakış hala biraz farklı. Hemen yaşadığım bir olayı anladığım. Dubai’de yılını hatırlamıyorum 2017 ya da 2018 olabilir. ben çokça servis çizgisinde ve baseline çizgisinde hakemlik yapıyorum. En zor iki tane çizgi. Servis çizgisi bazılarının çok zor diye adlandırdığı bir çizgi ve genelde servis çizgisinde kadınların çalışmasını çok tercih etmiyorlar. Özellikle Dubai’de turnuvanın şefi benim servis çizgisinde görev alacağımı öğrendiğinde ’emin misiniz? bir kadın servis çizgisinde çalışabilir mi?’ dedi. Çünkü şöyle bir durum var erkeklerin ve bazı kadınların attığı servisler 200 km/s’i geçiyor. Bunları bakmak, bunları görmek çok da kolay değil diye değerlendiriyorlar. O turnuvada böyle bir ön yargıyla karşılaşmıştım. Beni destekleyen birkaç tane hakem olmuştu ‘herhalde Esin’i tanımıyorsunuz, Esin birçok turnuvada servis çizgisinde hakem olarak çalışmıştı’ diye ve ben o turnuvada finali servis çizgisinde bitirdim. Finalde seçildim ve servis çizgisinde görev yaptım. Ondan sonra da o dönemki turnuva şefiyle iyi bir iletişimimiz oldu ve her zaman benden bahsetmiştir toplantılarında. Böyle bir olay yaşandı ama artık gönül rahatlığıyla servis çizgisine kadınları koyabileceğini söylemiştir. Şöyle söyleyeyim bakış açısı olarak biraz tabii ki zorlanıyoruz. Diğerlerine kendinizi kanıtlamazsanız eğer ki daha önceden sizi tanımıyorlarsa bir ön yargı her zaman oluyor. Ama sizinle ne zaman çalışıyorlar ve performansınızı kortta görüyorlar o zaman kabullenmeye çalışıyorlar. Ama hala kendinizi kanıtlama durumunuz söz konusu oluyor bu da çok hoş değil açıkçası.

Sporun herhangi bir alanında kadınların her şekilde kendini kanıtlaması bekleniyor. Medya alanında da öyle. Ben de hayatım boyunca spor bilgimin sorgulanmasıyla karşılaştım. Anlattığınız hikaye de çok değerli. Çünkü böyle anlar değişimi, dönüşümü sağlıyor. Siz de çok güzel bir etkiye yol açmışsınız. Paylaştığınız için teşekkür ederim.

Son dönemde özellikle erkek tenis oyuncuları hakemlere karşı sergiledikleri tavırla gündeme gelmeye başladı. Son birkaç ay içerisinde Medvedev maç sırasında kule hakemine hakaret dolu sözler sarf etti, Zverev ise kule hakeminin sandalyesine saldırdı. Zverev 8 haftalık men ve 25 bin dolar para cezası alırken Medvedev ise 12bin dolarlık ceza aldı.

“Sporcular Eğitilmeli”

Tenis oyuncularının hakemlere karşı hoş olmayan davranışlarını görebiliyoruz. Bu konuyu sormak istiyorum çünkü ben iyi bir tenis izleyiciyim ve tenisi çok seviyorum fakat böyle olaylar beni soğutuyor. Hakemlere de haksızlık edildiğini düşünüyorum çünkü bu tip olaylara çok caydırıcı cezalar verilmiyor. Bu konuyla ilgili yeni bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunu düşünüyor musunuz? Sizin bu konudaki fikrinizi merak ediyorum.

Biz etik gereği oyuncu üzerinden ya da yaşanmış olaylar üzerinden konuşamıyoruz. Ama ben de bu konu hakkında gerçekten bir şeyler söylemek istiyorum. Tatsız olaylar oluyor kortlarda özellikle hakeme karşı hakarete varan sözler, söylemler, davranışlar gerçekten hiç hoş değil. Bence oyuncular bu anlamda eğitilmeli ya da kendilerini eğitmeliler. Ya da eğitim alabilecekleri seminerler ya da farklı etkinlikler düzenlenmeli. Bu durumu aşmaları gerekiyor. Açıkçası teniste seyirci profili de biraz değişti onu çok fark ediyorum. Biraz da böyle şova yönelik olaylar istiyor insanlar ve sanki bu olay insanların hoşuna gidiyor hatta , bu tarz olayları destekliyorlar. Çünkü insanlar için bu eğlence ama çok yanlış. Tabii ki bu tarz davranışlara karşı cezalar var ama bence de bu cezaların çok daha ağır çok daha caydırıcı olması için düzenlenmesi gerekiyor. Katılıyorum.

Peki hakemlerin bir topluluğu ya da sendikası gibi birlikte hareket edebildikleri bir organizasyonu var mı?

Yok. Onun için bir çalışma yapılması konuşulmuştu. Ama üç ayrı birliğin olması, Grand Slamleri düzenleyen ITF aşağısında Erkek Tenis Birliği (ATP) ve Kadın Tenis Birliği (WTA)… Üçünün de ayrı ayrı kontratlı hakemleri var. Galiba bu anlamda durumu çok fazla eşitleyemediler ama yapabiliriz herhalde. Uluslararası Tenis Federasyonu böyle bir platform oluşturabilirler. Bir çalışması vardı ama sonlandıramadılar, umarım yapabilirler.

Sanki hakemleri savunacak böyle bir organizasyona ihtiyaç var gibi.

Kesinlikle.

Bu sene Billie Jean Cup Türkiye’ye geliyor. Daha önce WTA Finalleri İstanbul’da olmuştu. Başak Eraydın ile yaptığımız röportajda Türkiye’de düzenlenen böyle büyük turnuvaların genç sporcular için çok önemli olduğunu, bu turnuvalar sayesinde Türkiye’den sporcuların uluslararası turnuvada oynama deneyimi kazanabildiğini söylemişti. Hakemler açısında da galiba biraz öyle. Siz de İstanbul’daki WTA Finals’ın kariyerinizde çok büyük sıçramaya neden olduğunu söylediniz. Türkiye’ye gelen böylesi önemli turnuvaların ülke tenisi için önemini nasıl değerlendirirsiniz?

Evet, gerçekten çok önemli. Billie Jean King Cup bu yıl üç tane ayrı faaliyetle Türkiye’de olacak. İki tane grup, bildiğim kadarıyla dünyada ilk defa böyle bir şey oluyor. Belarus-Belçika arasındaki yükselme maçları da yine Antalya’da olacak. Çok değerli bir turnuva, Türkiye için çok önemli gerçekten. Umarım seyretmeye gidenler olur. Tam seyirlik bir turnuva olacağını düşünüyorum. Zaten yapılacak kort birçok turnuvanın düzenlendiği bir yer. Çok büyük katkıları olacak Türkiye tenisine eminim. Zaten Türkiye Tenis Federasyonu çok güzel organizasyonlara imza atıyor. Çok güzel projeleri çok güzel işleri var. Tabii ki sporcuların da düşündüğü gibi hem sporculara katkısı çok büyük hem hakemlere katkısı çok büyük. Bizim oralarda çalışarak kazandığımız tecrübeler gerçekten dünyanın başka bir yerinde kazandığımız tecrübelerle eş değer. Bir şekilde bize yurtdışı kapılarını da açıyor. Başak’ın söylediği gibi hem hakemlere hem de sporculara yurtdışı kapılarını açıyor. Çok önemli organizasyonlar. Ben çok mutluyum bu turnuvanın Türkiye’de düzenleneceği için. Türk Kadın Milli Takımımıza da orada başarılar dilerim, umarım güzel maçlar olur.

“Amacım Türk Kadınını İyi Bir Şekilde Temsil Etmek”

Sorularım bitti sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Çok teşekkür ediyorum. Şundan bahsedeyim biraz; hakemlik benim yolcuğum. Biraz şans mı yoksa gittiğim turnuvalarda kendimi motive edişimden mi kaynaklanıyor bilmiyorum ama son 7 yıldır böyle bir ortamın içerisindeyim. Dünyanın en çok çalışılmak istenen turnuvalara katılmak oralardan davet almak benim için çok değerli. Benim için önemli olan şu anda Türkiye’yi, Türk hakemlerini, federasyonumu ve Türk kadınlarını iyi bir şekilde temsil etmek. Bunu başardığımı inanıyorum ki bunun birçok psikolojik ağırlığı da var. Çünkü iyi iş çıkardığınızda o iyi iş sizden sürekli bekleniyor. Sözleriyle bekliyorlar, davranışlarıyla bekliyorlar. Herhangi bir turnuvaya gidip de ‘aa buradaki oyuncular şöyle çok ünlü’ ‘a biraz da maç izlerim’ gibi şeylerden çok işi daha başarılı yaparız stresi var ve sürekli yaptığınız işe konsantre ve motive olmak zorundasınız. O yönden de gerçekten zor yanları var. Ama elimden geldiği kadar pozisyonumu korumaya, başarılarımı devam ettirmeye çalışıyorum. Umarım güzel bir şekilde de devam eder, ben de güzel bir temsiliyet koymaya devam ederim.

Sizin açtığınız bu yolda gelecek çok insan olduğunu düşünüyorum. Yani sizin çektiğiniz zorlukların bir sonraki hakemler için yardımı çok büyük olacaktır. Türkiye’deki tenis hakemlerini de sorayım. Türkiye’deki kadın hakemlerle ilgili bilgi verebilir misiniz? Sizden başka uluslararası turnuvalarda görev alan hakemler var mı?

Tabii. Yani sayımız çok fazla olmasa da uluslararası organizasyonlarda görev alan kadın arkadaşlarım var. Herhalde 5-6 kişiyi çok fazla geçmeyiz. Ama şöyle de bir durum var; Türkiye’deki organizasyonlardan çıkıp dışarıdaki turnuvalara seçilmek zorluyor bizi. O yüzden federasyonumuz devreye giriyor ve değişim programı uyguluyor. O bizim için çok büyük kapılar açıyor. Kadınlar da bu şekilde destekleniyor. Ben de bunun yolunu açmak için gittiğim turnuvalarda ismini verdiğim ve desteklenmesini istediğim kadın arkadaşlarım oluyor. Onlara desteğimi sürdürüyorum. Ama dediğim gibi önemli olan kortun için de iyi çalışmak ve iyi bir performans göstermek. Kaç turnuvaya giderseniz gidin bu çok önemli. O turnuvaya tekrar gitmek istiyorsanız güzel bir performans göstermeniz gerekiyor. O performansı da gösterdiğiniz zaman o turnuvaya tekrar gidişiniz seçilme durumunuz ya da tekrar davet edilme durumunuz kolaylaşıyor. Dolasıyla sayımızın artması gerekiyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir