Bikini fitness şampiyonlar şampiyonu olarak tanıdığımız Elif Ece Aras’la gerçekleştirdiğimiz röportajımızda bedenin imgeleştirilmesini ve sektördeki kadın erkek ayrımcılığı konuştuk.

Elif Ece Aras şu an Yeşilköy’de özel bir zincir spor salonunun işletmeciliğini yapmakta. Aynı zamanda işletmenin sahibi Dr. Hasan Mert’in ekibinde yarışmacıların antrenörlüğünü yapıyor. Antrenörlüğünü yaptığı sporcuların Türkiye’de ve Dünya’da bikini fitness yarışmalarının hazırlık aşamasını yönetip koordine ediyor. Esasen hemşirelik mezunu olan Aras, çocukluğundan beri profesyonel sporcu olmasının getirisiyle sektör değiştirmiş ve uzun yıllardır fitness alanında çalışıyor. Sağlıkçı geçmişiyle fitnessın kesiştiği medikal egzersiz alanına ilgisi fitness sektöründeki başarısına başarı katmış durumda. Fitnessda elde ettiği başarıyı, sektördeki handikapları ve bu alandaki kadın erkek ayrımcılığına dair gözlemlerini samimiyetle bizlerle paylaştı.

“Kadınsan eğer ya bir taciz vakası yaşıyorsun ya da mobing görüyorsun”

Kadın bir işletmeci olarak bu noktaya gelene kadar hangi süreçlerden geçtiğini bizlerle paylaşan Elif Ece Aras, hemşirelik yaptığı dönemlerde erkeklerden de hemcinslerinden de çeşitli konularda mobing ve baskı gördüğünü belirterek; “Bana sorarsan Türkiye şartlarında ne iş yaparsan yap kadınsan eğer ya bir taciz vakası yaşıyorsun bu fiziksel, sözel her çeşit olabilir. Ya da mobing görüyorsun. Lise ve üniversite öğrenimimi hemşirelik üzerinden aldım. Hemşireliği, lise üçte stajyer olarak başlayarak üniversiteden sonra iki yılın sonunda bıraktım” dedi.

Yaşı genç kadınların hastane ortamında erkek çalışanlara oranla çok daha fazla ezildiğini belirten Aras: “Kadının kadına uyguladığı baskı çok ciddi boyutta ama erkeğin uyguladığı başka bir kategori. Hastanede benden en az 15 yaş büyük olan bir kişi, beni göz hapsinde tutuyor, giriş çıkış saatlerimi takip ediyordu. Benimle aynı dönem işe başlayan erkek hemşireler böyle problemler yaşamıyorken, ben kadın olduğum için bunu yaşıyordum” 

“‘Kadın spordan ne anlar’ dediler”

Fitness sektöründe yaşadığı deneyimleri anlatan Aras, fiziksel olarak kadın eğitmenlerin sektörde çok fazla baskı gördüğünü, eğitimli ve teorik bilgileriyle ön plana çıkamadıklarını anlatıyor: “‘Kadın spordan ne anlar, kadın fitness yapamaz, ağırlık kaldıramaz. Ne kadar ağırlık kaldırdın ki’ gibi cümleler duyuyorduk. Benim ise çok iyi yarıştığım, kuvvetli olduğum dönemlerdi. Bir erkeğin çalıştığı ağırlıklarda çalışabiliyordum. Görselim gayet kaslıydı. Haliyle erkeklerin bu karşılaştırmalarının önü kesilmiş oluyordu. Tabii bu benim avantajım olabilir, kadın eğitmenler tarafından bakarsak teorik bilgisi çok iyi olan, eğitimini almış ama fiziksel olarak kaslı görünmeyen bir kadın ciddi mobinge uğruyor. Sadece eğitmenler değil, danışanlar tarafından da bu baskı uygulanıyordu. ‘Kadın ne anlar, kendine ne yapmışta bana faydası olsun, erkek daha iyi anlar sonuçta konu fitness’ gibi bir algı var. Büyük bir ayrımcılık söz konusu”

“Bir kadına bu kadar kas yakışır mı”

Bikini fitness yarışmasına hazırlandığı dönemde çevresinden aldığı tepkileri sorduğum Elif Ece Aras en çok duyduğu söylemin “Bir kadına bu kadar kas yakışır mı” olduğunu söyleyerek başlıyor söze: “Sanki insanlar doğuştan kadın ve erkek bedeniyle ilgili bir algıya sahip gibi benim tercih ettiğim bedenle ilgili yorumlarda bulunuyorlardı.  Benim bedenim bir erkek kadar vücudunun limitlerini zorlayabiliyorsa demek ki doğamızda bu var”

Yarışmaya hazırlık sürecinde spor kıyafetlerine yönelik ön yargılardan rahatsızlığını belirten Aras, “Sıkı spor yaptığımız, yarışmaya hazırlandığımız dönemlerde daha ferah ve rahat hissetmek için giydiğimiz kıyafetler bile çok farklı algılanıyor. Kasımızı göstermek için giydiğimiz söyleniyor. Mesela iş mülakatına gittiğimde ön yargılar oluşmaması için giyimime dikkat etmek zorunda kaldığım olmuştu” dedi.

“Şampiyonluğu kazandığımda hiçbir şey hissetmedim”

Bikini fitness yarışması için Antalya’ya gittiği günü eğlenmek için gitmiştim şeklinde ifade eden Aras, “Büyükler sıkletinde yarışacaktım ve yarışmada 10-15 yıldır yarışan kadınlar vardı. Benim sıkletimde benden önceki yıllarda yarışmış 4 şampiyon vardı gerisi de yıllardır bu sıklette yarışıyordu. İlk altıya girersem başarı olarak kabul edecektim. Podyumdan birinci olarak indim. Ben sonuca şok olmuştum. Diğer kadınlardan açık ara öndeydim” diyor.

Türkiye şampiyonluğunun ardından owerall unvanı için tekrar podyuma çıkan Aras, bu başarıyı da hiç beklemediğini ifade ediyor: “Şampiyonlar şampiyonluğu için tekrar podyuma çıkacağım zaman arka tarafta birisi gelip bana ‘Bence çıkma’ demişti. Nedenini sorduğumda ‘Owerall olursan eğer doping testi alırlar’ dedi. Büyük bir ön yargıyla benim ilaç kullandığımı düşünüyordu. Podyuma çıktım ve herkes şaşırıyor ama ben owerall olmayı da beklemiyordum. Kazanmamın tek sebebi eğlenmek için orda bulunuyor olmamdı. Kupaları alıp çıkana kadar üçyüz kişiyle fotoğraf çektirmiştim. Telefonumda bir sürü bildirim vardı, tanıdığım tanımadığım bir sürü kişiden mesajlar geliyordu. Çıktığımda kupalarımla bir kolonun önüne oturdum. İçimde büyük bir boşluk hissi vardı. Heyecan yok, mutluluk yok durup içimden bu böyle olmamalıydı diye geçirdiğimi hatırlıyorum. Sonradan hislerimle ilgili düşününce benim için tek önemli konunun benim kendi bedenime duyduğum saygı olduğunu anladım. Ben kendime o kadar saygı duyuyordum ki başkalarının bana verdiği taktir benim için bir anlam ifade etmiyordu. Şimdi yarışma alanlarına gittiğimde senin gibi bir owerallı ne senden önce ne de senden sonra görmedik diyorlar. Bu beni çok onurlandırıyor”

Fitnessın bilinirliği arttıkça kadın ve erkek yarışmacıların sayısı artıyor

Bikini fitness yarışmalarına dair fitnessın bilinirliği arttıkça sayıların hem kadın hem de erkeklerde artış gösterdiğini belirten Aras, “2010 yıllarında erkek yarışmacılar bile çok az sayıdaydı, her sıklette 5-10 erkek yarışmacımız vardı. 2013-2014 yılları arasında ise erkek yarışmacıların artmasının yanı sıra kadın yarışmacıları da podyumda görmeye başladık. 2016-17 yıllarında ise artık yarışmalar İstanbul’da Tüyap Spor Fuarı’nın içinde yapılmaya başlandı. Dolayısıyla daha göz önünde yapılınca kadında da erkekte de sayılar ikiye üçe katlandı. Üç kişinin katıldığı kadın sıkletlerinde 15 kadın yarışmacı yer almaya başladı. Sayıları karşılaştıracak olursak erkeklerde bir sıklette 50 yarışmacı varsa kadınlarda ise en yoğun katılımın olduğu sıkletlerde en az 20 yarışmacı bulunuyor bu önceki yıllara göre çok iyi bir katılım oranı” diyor.

“Kadınların spor salonuna gidebilmesine mucize gözüyle baktığımız dönemler oldu”

“Kadınlar bikini fitness yarışmalarında ayrımcılığa uğruyor mu” sorusuna Aras’ın cevabı, kadınların bikini giymesinin bile büyük bir sorun olarak görüldüğü ile başlıyor: “Kadınlar yarışmada bikini giyiyor, erkekler şort, mayo, slipler giyiyor. Kadınların bikini giymesi bir erkeğin slip giymesinden daha garip karşılanıyor. Bir kadın yarışmak istediği zaman en temel olarak ailevi sorunlar ciddi şekilde baş gösteriyor. Yeni modern ailelerde bu durum kadın erkek fark etmeksizin ‘ilaç kullanma, dozunda spor yap’ şeklinde. Ancak bir önceki jenerasyonun ailelerinde kadın erkek ayrımı çok ciddi şekilde kendini gösteriyor. Kadınların aileleri kesinlikle yarışmalarına izin vermiyor hatta spor salonuna gidip ağırlık kaldırmasına bile istemiyorlar. Günümüzde bununla ilgili bir ilerleme maalesef yok. Bin kadından biri kendi isteği doğrultusunda spor salonuna gidebiliyorsa mucize gözüyle bakmak durumundayız”

“Yarışmaya hazırlanırken de sonrasında da keşke erkek olsam dedim”

Yarışmaya hazırlık sürecini bizimle paylaşan Elif Ece Aras sık sık keşke erkek olsam diye içinden geçirmiş: “Bu alanı çok sevdim ve gelişimimi görünce erkek olmayı çok istedim. İki senelik çalışmamla Türkiye’de şampiyon olabiliyorsam erkek olsam kesinlikle dağları yıkardım diyordum. O dönemde bir kadın olarak disiplinli ve planlı çalışmamla duygusal olarak, erkek olsam neler yapardım diye hep düşünmüşümdür. Kadın erkek ayrımı olarak değil bu söylediğim kesinlikle. Biyolojik olarak hormonsal bir fark mutlaka var. Kadınların vücuduna testosteron almadıkça erkek kütlesine ulaşma imkanı yok. Bu da zaten psikolojik ve fiziksel sorunlara yol açabiliyor. Bu düşüncem psikolojik olarak bu yıl içinde biraz daha değişmeye başladı”

“Benim için bu kadının bicepsi ne kadar büyük deniyordu”

Doktorların önerisiyle yaklaşık 9 aydır fitnessı çok daha az yapan Elif Ece Aras yoga ve meditasyon ile hayatına devam ediyor. Bu süreci zihinsel bir iyileşme ve algısal bir dönüşüm olarak ifade ediyor: “Yoga yapan kadınların gücünü ve vücut dengelerini gördükçe hayata dışsal başarıdan ziyade içsel başarı olarak bakmaya başladım. Son zamanlarda kadınlarla ilgili algılar değişmeye başladıkça benim de bakış açımda değişimler oldu. Yarışmasam da yarışacakmışım gibi antrenman yapıyordum. Antrenmanda hissettiğim stresi bilincim artık istemiyordu. Pandemi sebebiyle hazırlandığım yarışmalar iptal edildi. Stresin yoğun olduğu bu dönemde enfeksiyon bazlı bağışıklık sistemini düşüren rahatsızlıklar yaşadım. Geçirdiğim rahatsızlıklar tamamen stres temelli hastalıklar bunlar ve ben buna sebep olabilecek şeyin fitness olabileceğini düşünsem bile aklımdan bu düşünceyi uzaklaştırıyordum. Hayatımın bir parçası olarak gördüğüm fitness beni içten içe tüketmiş farkına varmam zaman almıştı”

Sağlığı için farklı alanlara yoğunlaşan Aras sözlerine şöyle devam ediyor: “Kendime en sonunda Olympia’ya hazırlanmadığımı bunu hedeflemediğimi, sevdiğim için yaptığımı ama kendimi de sevmem gerektiğini söylemeye başladım. O noktada beden algım değişti. İnsanlar beni görsel olarak takdir etmeyebilir, ben kendimi aynada eskisi gibi görmeyebilirim ama benim kendimi sağlıklı ve ben olduğum için sevmem gerekiyordu. Bu stresi yaşatanlardan birinin kadın beden algısı olduğunu da düşünüyorum. Çünkü beni hep öyle görmüşlerdi, benim için bu kadının bicepsi ne kadar büyük deniyordu. Benimle fotoğraf çektiriyorlardı. Kadınlarda gelişimi zor olan bacak kası bile bende lif lif görünen iyi bir bacak kasıydı. Bedenen kaybettiğim kilo sayısı beni düşürmedi ve böyle de mutlu olabildiğimi görmeye başladım. Bu dönüşümlerin ardından yogaya sardım. Gücümü kuvvetimi bu yönde kullanmaya gayret gösterdim”

“Bedeni imgeleştirmemeliyiz”

Kaslı bir kadın olmanın çeşitli sosyal ortamlarda olumsuz yorumlanmasını eleştiren Aras, bedenin imgeleştirilmemesi gerektiğinin de altını çiziyor: “Kişinin mutluluğuyla ilgili şeyler başkalarının algılarıyla şekillenmemeli. Ben de kendi yargılarımı değiştirmek için meditasyon inzivalarına katıldım. Bakış açım bu noktada bedenin çok imgesel bir şey olduğu yönünde değişti. Çok iyi yarışmacılar var bedenen tam da istedikleri gibiler ancak ruhen çökmüş durumda olabiliyorlar. Bedeni bu kadar detaylarıyla imgeleştirmek kişinin mutsuzluğuna sebep oluyor”

“Kadınların spor salonunda giyindiği kıyafetler eleştiriliyor”

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin gündelik hayatta hemen her yerde gözle görünür olduğu bir gerçek. Bunun yanında spor gibi güç gerektiren bir alan ne yazık ki toplumsal olarak erkeklere atfedilen bir ilgi alanı. Elif Ece Aras bu eşitsizlik ile ilgili spor salonlarında karşılaştığı ayrımcı söylemlerin çok fazla olduğunu en çok da kıyafetler noktasında kadınların eleştirildiğini söyleyerek sözlerine devam ediyor: “Kadınlar spor salonlarında spor için üretilmiş kıyafetleri rahatlıkla giyebilirler ve buna dair algının değiştirmesi gerekiyor. Mesela salona gelen tesettürlü kadınlar çekingen davranıyor ya da kimsenin olmadığı zamanları tercih ediyorlar. Bunun sonucunda düşünüyorum tesettürlü bir kadının spor salonunda antrenman yapamıyor olmasının sebebi ne olabilir? Tabii ki erkekler. Kapalı olmayan kadın sporcuların ne giydiğine ne yaptığına bu kadar karışan erkekler tesettürlü kadınlara ne boyutta bir psikolojik baskı hissettiriyor da gelemiyorlar? Bu ayrımın kadın erkek eşitsizliği ile doğrudan bağlantısı var”

Fitnessçı kadınların çoğu sektörden ayrılıyor

Kadın sporcuların Türkiye’de bunu meslek olarak yaparken çok farklı sorunlarla karşı karşıya kaldığını anlatan Aras: “Kadın ve iyi sporcu dediğim ben ve benden sonrasında gördüğüm şampiyonlukları olan, fizikleri çok iyi olan kadınların çoğu fitnessı bıraktı. Bu bence çok önemli bir istatistik ben bunun fark edildiğini düşünmüyorum. Belkide ben çok dikkat ettim bu noktaya. O zaman müthiş fizikteki, “niye yarışmıyor” dediğim kadınların neden sporu bıraktıklarını şu an anlayabiliyorum. Çoğu pilates ve yogaya yönlendi. Bence fitnessçı kadınların bu alandan ayrılması bütün bu konuştuklarımızla ilintili”

“Kadınlar Türkiye’de haklarına ne yazık ki vura vura alıyorlar”

Aras, Türkiye’de kadın sporcu olmanın zor olduğunu belirterek: “Kimse müsamaha göstermiyor, ayrıcalık tanımıyor, pozitif ayrımcılık da bir yere kadar. Her yerde her koşulda kadınlar haklarını vura vura alıyor. Mücadele ediyorlar. Kadınlara başarısı için saygı duymuyor, takdir etmiyorsak bu çok büyük bir hata. Podyumda ya da salonda kadının nasıl giyindiği nasıl hareket ettiği nasıl oturup kalktığı insanlar için sürekli yorumlanan şeyler” dedi.

Fitness yapanlar başka hobiler edinmeli

Fitnessla ilgilenen kişiler mutlaka yeni hobiler edinmesi gerektiğinin özellikle altını çizen Aras, “Fiziksel olarak ya da sanat dallarında hobi edinmeliler. Çünkü bedenleriyle ilgili görsel algılarıyla ilgili konularda takıntılar oluşmaya başlayabiliyor. Türkiye’de 3 milyon fitnessçı varsa bunun sadece 100 tanesi profesyonel olarak bunu yapıyor. Buna rağmen Olympia’ya giden 3 sporcumuz var sadece. Pro kart alan yirmi kişiden bahsedebiliriz. Bu isimlerin bile hobileri ve başka iş kolları varken, amatör olarak bu spora başlayan kişilerin özgüven eksikliklerini, aynadaki eksik gördükleri şeyleri tamamlamaları için fitnessı hayatlarının odak noktası yapmamaları gerekiyor” dedi.

Youtube’da yanlış bilgilere kulak asmayın

Kadınların doğası gereği yaşıyor olduğu menstrual döngü hakkında yanlış bilinen çok fazla bilginin olduğunu söyleyen Aras, bu tarz bilgiler yerine kadınların bedenlerini, güçlerini keşfetmesi gerektiğini söyleyerek sözlerine devam ediyor: “Denk geldiğim bir videoda antrenörlük yapan bir erkek kadınların regl döneminde spora ara verebileceklerini, bunun onlara bir şey kaybettirmeyeceğini vurgulayarak konuşuyor. Ara vermezlerse de nasıl çalışabileceklerini anlatıyor. İyi bir şey yaptığını düşünüyor ama aslında kadınların sporda en verimli olacakları zaman dilimi regl dönemidir. Buna dair bir bilgisi yok. Hareket ve egzersiz ağrıları giderir, dolaşımın hızını destekler. Çünkü tam o dönem vücudun östrojen salgılandığı haftadır. Östrojen yükseldikçe vücutta dopamin etkisi yaratır, antrenman çok verimli olur”

“Değiştirmek istediğiniz şey için mücadele edin”

Röportajımızın sonuna gelirken Elif Ece Aras okurlarımız için bir mesaj bırakıyor: “Sağlıkçı sporcu ve kadın olarak benim kız kardeşlerime söyleyebileceğim tek şey kadın mutlu olacağı koşullarda olmalı. Yüzüne botoks yaptıran kadınlar, zayıflamaya çabalayan kadınlar, partneri balık etli seviyor diye kilo alma çabasında olanlar, aşırı spor yapanlar kendilerini mutlu hissediyor mu yoksa baskı ve algılar yüzünden mi değişime ayak uyduruyorlar. Bu değişimlerin sonu yok maalesef. Bu yüzden mutlu oldukları şartlarda olmayı hedeflemelerini öneriyorum. Bir kadın aynaya baktığında hem görünüm olarak hem de içsel olarak kendini iyi hissediyorsa bu yeterli. Doğuştan bir rahatsızlığınız yoksa doğduğunuz zaman çok esneksinizdir, taklalar atarsınız, her hareketi yapabilirsiniz, hatta çok küçük yaşta bir bebek amuda bile kalkabilir. Zaman içerisinde size yüklenen sorumluluklar, ödevler, ailesel sorunlar, toplumsal baskılar stres faktörünü ortaya çıkaran her şey vücudunuzu sıkıştırmaya başlar. Dolayısıyla fiziksel olarak daha kısıtlı hareket etmeye başlarız, esnekliğimiz gider. Bunun sebebi fiziksel değişimler değildir sadece. Stresin bedeninizde bıraktığı hasarlardır. Bu yüzden kadınlara, kız kardeşlerime söyleyebileceğim şey kendinizde değiştirmek istediğiniz şey için yola çıkın mücadele edin ama bu temelde fiziksel dış görüntünüzle ilgili olmasın”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir