Pek çok başarıya imza atan ve Türkiye’ye ilkleri yaşatan Neslihan Yiğit, badminton denilince akla gelen isimlerin başında geliyor. Mersin 2013 ve Tarragona 2018 Akdeniz Oyunları’nda altın madalya kazanmayı başaran Neslihan, 2015 yılında da Bakü Avrupa Şampiyonası’nda Özge Bayrak ile çiftlerde bronz madalya kazanmıştı. Milli sporcu aynı zamanda 2012 Londra Olimpiyat Oyunları’na da katılarak badmintonda Olimpiyatlar’da mücadele eden ilk Türkiyeli sporcu da oldu.
Avrupa Badminton Şampiyonası için Kiev’de bulunan Neslihan Yiğit ile turnuva öncesi kariyerinin tüm detaylarını konuştuk.
Badmintonla o zamanki beden eğitimi öğretmenin, şimdi de antrenörün olan Çağatay Taşdemir sayesinde tanışmışsın. Biraz o süreci anlatabilir misin?
Badminton bildiğim bir branş değildi. Sadece okulda beden eğitimi dersinde öğretmenin elimize verdiği, ‘hadi oynayın’ dediği bir dersken birden 17 senedir yaptığım bir branş haline geldi. Tesadüfi bir şekilde seçildim diyebilirim. Çünkü şu anki antrenörüm aslında beden eğitimi öğretmenimizin eşiydi. Okula gelip seçmeler yapması bizim beden eğitimi dersimize denk geldi ve hani ‘bir koşun, bir bakayım hızlı mı koşuyorsunuz, yavaş mı koşuyorsunuz’ derken bana ‘iyi koşuyorsun, yarın bir gel, deneyelim nasıl olacak’ dedi ve öyle bir başladık. Birlikte bugünlere geldik.
Beden eğitimi dersinin ve öğretmenin ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz aslında. Bununla ilgili bir şeyler söylemek ister misin?
Kesinlikle gerçekten öyle. O zaman başlamamış olsaydım, başka bir yerde olurdum. Belki hiçbir sporla da ilgilenmiyor olabilirdim. Başka bir şekilde de olabilirdi. Bazı insanlar bir bakışta anlayıp veya ufacık bir noktayı yakalayıp bizi bugüne getirebiliyor. Böyle insanlar iyi ki var. Gerçekten onlar sayesinde buraya geldik ve bu benim hayatımda dönüm noktası diyebilirim. Çünkü şunu düşünüyorum, eskiden annem beni badmintona gönderir miydi? Hayır. İsmini bile zor telaffuz ederdi. Hani belki ‘O ne Neslihan?’ derdi. Ki ilk başladığım zamanda da tanıdığım çevrem ‘O nasıl bir branş?’ derdi. Genellikle tenise benziyor diye anlatırdım. Çünkü tenisi herkes biliyor ama badmintona kimse bilmiyordu.
Badmintonda Olimpiyat Oyunları’na katılan ilk Türkiyeli sporcusun. Bir konuda ilk olmanın avantajları ya da dezavantajları var mı?
Şöyle aslında avantajlarını çok büyük. Çünkü sonuçta ilk giden sensin ve herkes seni hatırlıyor. Tarihe imzanı atıyorsun. Dezavantajı var mı? Yani zaman zaman olabiliyor. Şöyle ki, bir model oluyorsun, artık herkes seni örnek alıyor ve o seviyeden aşağı düşmemen gerekiyor. Yaptığın her davranış, her başarı ve ondan sonra atacağın her adım herkes tarafından örnek alınacak ve idol bir kişi olunacaksan o şekilde ilerlemen gerekiyor. Her adımın planlı olması gerekiyor. Ki ondan sonra 2012’den sonra hep hedefler koyarak yükselişe geçmeye çalıştım. Çünkü düştüğünde, zaman zaman şöyle bir şey oluyor; ‘acaba mı?’ Her sporda oluyor. Tabi ki inişlerimiz çıkışlarımız olur ama her zaman belli bir seviyeyi korumak zorundayız diyebilirim.
‘Şu Anki Hedefim Olimpiyatlara Katılmak Değil Çeyrek Final Oynamak’
Neslihan Yiğit, Olimpiyat Oyunlarına katıldığında henüz 17 yaşındaydı. Artık çok daha tecrübeli bir sporcu olan Neslihan’ın hedefleri de çok daha büyük.
Henüz 17 yaşındayken 2012 Londra Olimpiyatları’na katıldın. O günden bugüne neler değişti? O Olimpiyat tecrübesinin bugüne yansımaları neler?
Bir kere o zaman gerçekten bilinçli bir sporcu değildim. Bunu açık yüreklilikle söyleyebilirim. Şu anki seviyede değildim. Olimpiyatlara hazırlanırken bile şunu söylemiştim, gittiğimde ‘ben daha önceden açıp hiç Olimpiyat izlememişim’ dedim. Ufaktım ve gerçekten önümde büyükler vardı. Onlarla birlikte maça gitmek için oynuyordum. Benim hedefim olan bir süreç değildi. Olimpiyatlara hazırlanmak için de katılmıyordum zaten maçlara. Ama bir maça gidip dereceye girdiğimde ‘bu nasıl büyük bir haz’ dedim. Herkes tarafından tebrik ediliyorsun, herkes seni takdir ediyor. Ondan sonra da bir yükselişe geçtim ve 2012 Londra Olimpiyatları’na gittim. Gittiğim dönemden bugüne kadar tabi ki hayatımdaki her şey değişti diyebilirim. Daha bilinçli bir sporcu oldum. Hedeflerim var. Şu anki hedefimiz mesela Olimpiyatlara katılmak değil. O zaman sadece Olimpiyatlara katılmayı hedeflerken şu an artık diyoruz ki çeyrek final oynayalım, gruptan çıkalım. İnşallah tabi ki de madalya da istiyorum. Büyük konuşmak istemiyorum, böyle totemlerim var (gülüyor). Yani şu anki hedeflerimiz çok daha farklı. Olimpiyatlara katılmaktan daha büyük hedeflerimiz var diyebilirim.
Türkiye’de badminton hangi seviyede?
Avrupa’da değerlendirecek olursam Avrupa ülkeleri arasında Türkiye’yi ilk 8 içinde sayabilirim. Çünkü gerçekten onlar arasında yer edindik. Dünya çapında sayacak olursam da tek kadınlarda ben ve birkaç arkadaşım artık tanınan seviyedeyiz. Ve üst seviyedeki turnuvalarda onlarla mücadele edebiliyoruz. Çiftlerle birlikte badminton 5 kategoriden oluşuyor. Maalesef henüz tam 5 kategoride de bunların içine sızmış değiliz. Sadece tek kadınlarda öncülük ediyoruz. Ülke çapında bakacak olursak da Türkiye’de en fazla lisanslı sporcunun olduğu ikinci federasyonuz diye biliyorum. Sadece bu belli bir seviyeden sonra, lise veya üniversite başlangıç seviyesinden sonra, birçok sporcunun bırakmasıyla ilerleyemiyor. Pek fazla yol kat ettiğimizi düşünmüyorum.
‘Bir Sporcu Ne Kadar Desteklenirse O Kadar İleri Gider’
Bu nasıl aşılır peki?
Öncelikle antrenör ve antrenörün doğru yönlendirmesi çok önemli. Çünkü çoğu zaman aileler şu tereddütte kapılıyorlar; okulla sporun aynı anda gitmeyeceği… Veya eğitimin önde geldiği… bence ikisi de yapabilir. Bir sporcu ikisini birden yürütebilir. Sadece belirli bir program çerçevesinde olması lazım. Ki devletimiz artık sporculara şöyle bir imkan da sunuyor; sporcular, milli sporcu olduğu sürece, üniversiteyi 4 sene boyunca bursla okuyabiliyor. Bu gerçekten bir lüks, şu zamanda en azından. Bu şekilde aslında desteklerle sürdürülebilirliğinin arttırmaya çalışıyorlar. Fakat dediğim gibi hani bunun önünde çok büyük etkenler var. Çalışma olsun, antrenörler olsun… Bir sporcu ne kadar desteklenirse o kadar ileriye gidiyor. Ne kadar çok kafasında soru işareti olursa da belki ‘bir sonraki sene biteceğine şimdi bitsin’ deyip eğitim hayatına yöneliyor. Böyle bir şey var. Aslında kişiden kişiye de değişiyor ama ikisinin birlikte yürütülebileceğini ben çok inanıyorum ve bunun çok örnekleri var de önümüzde.
Senin spor yaşamında zorlandığın anlar oldu mu?
Tabi ki de zorluklar yaşadık. Aile olarak da yaşadığım zorluklar vardı. Çünkü badmintona başladığımın sanırım 3. senesinde babamın Bursa’daki işleri çok kötü gitmeye başladı. Biz aslen Osmaniyeliyiz, orada da evimiz vardı. Babam ‘oraya gidelim, en azından kurulu bir düzen var. Burada zorluk çekmeye gerek yok’ dedi. Ben daha yeni spor eğitimime başlamıştım ve hani hiç maça gitmemişim. Sadece Bursa içerisinde antrenmanlara gidip geliyordum. Sonra gittim antrenörüme ‘böyle bir durum var ve ben bırakıyorum’ dedim. Antrenörüm de ‘Nereye gidiyorsun Neslihan, saçmalama’ dedi. Bu benim için çok büyük bir dönüm noktasıydı diyebilirim. Çünkü hiçbir şeyim yok. Daha kendimi gösterebileceğim bir platforma dahi çıkmamışım. Ve onun gerçekten annemi, babamı ikna etmesiyle şu günlere geldim. Ki beni çok destekledi, hem maddi hem manevi olarak. Onun hakkını gerçekten hiç ödeyemem. Ve ailem de tabi ki de bana güvendi, bana inandı. Hocamın sözüne inanarak kaldı. Ben şu duruma düştüm zaten; diyorum herkes bana inanıyor, bak Neslihan bunu yapmalısın, bunu başarmalısın’ artık sürekli kendimi buna şartlıyorum. Çok şükür ki aksi bir durum da yaşamadık.
‘İlk Kez Maça Çıkıyormuş Gibi Heyecanlıydım’
Pandemi sonrasında ilk olarak en iyilerin yarıştığı Tayland Açık’a katıldın ve çeyrek finale kadar yükselme başarısı da gösterdin. Pandemiden, o kadar büyük bir aradan sonra maça çıkmak nasıl bir duyguydu?
1 sene boyunca hiç maça çıkmadık. Hep antrenman yapıyorduk ama hangi seviyede olduğumuzu bilmiyordum. Hiç profesyonel bir şekilde maç yapmadık. Maç için ilk salona girdiğimde dedim ki ‘acaba oynayabilecek miyim?’ Çünkü ilk kez çıkıyormuş gibi heyecanlandım. Bir de direk en üst seviyedeki bir turnuvaya katılarak başladık. Salona geldiğimde antrenörüme dönüp ‘ay çok heyecanlıyım, kalbim güm güm atıyor, ne yapacağımı bilmiyorum’ dedim. Sonra maç başlayınca gerçekten o ritme ayak uyduruyorsunuz ve o şekilde devam ediyor. Orada çeyrek final oynadım ve şöyle söyleyeyim bu benim en üst seviyedeki turnuvada ilk çeyrek finalimdi. Dediğin gibi fena bir başlangıç olmadı. İyi çalışmış olduğumuzu gördüm. Bu doğrultuda eksik yanlarımızı da gördük ve şu an onları telafi etmeye çalışıyoruz.
Senin rakiplerine karşı avantaj sağladığın yönün ve daha geliştirmem gerekiyor dediğin yönün neler?
Aslında en büyük özelliğim çok geride de olabilirim çok önde de olabilirim her zaman 0-0’mış gibi maçı hiç bırakmadan devam ediyorum. Geriden çevirdiğim çok maç oldu. Onun için herkes genelde ‘ne olursa olsun kesinlikle bırakmayın’ derler. Yani benim için belli başlı tabi ki de maçlarda rahat yaptığım vuruşlar var. Her zaman onların üzerine gidiyorum. Çoğu zaman rakiplerim oraya atmamaya çalışıyor o zaman da zaten artık arada bir top gelsin de sayı alayım demeye başlıyorum (gülüyor).
‘Avrupa Şampiyonluğunu Çok İstiyorum’
Son olarak bundan sonraki hedeflerin neler? Aslında biraz bahsettin, artık yalnızca Olimpiyatlar’da yarışmak değil bundan çok daha fazlasını istiyorsun. Başka hangi hedeflerin var?
Şu zamana kadar bütün başarılara ulaştım. Hani şampiyonluk olmasa bile ikincilik, üçüncülük elde ettim. Ama şu an içinde bulunduğum turnuvada olan Avrupa Büyük Şampiyonası’nda hiç derecem yok. Şu an aslında en çok istediğim burada dereceye girebilmek. Bunu başarabilmek, en azından kariyerimde buna bir yer vermek istiyorum. Dünya şampiyonluğunu elde ettim ama Avrupa büyüklerde gerçekten bir madalya eksikliğim var. Onu gerçekten çok istiyorum. Umarım olur. Ondan sonraki hedefim de tabi ki Olimpiyatlar’a, ülkemizi çok iyi bir şekilde temsil etmeye gitmek istiyorum. Yani bu madalya olmasa bile çıkıp savaşıp, ‘evet Neslihan mücadele etti, ama olmadı’ deseler bile bu beni mutlu eder. Mücadele edemediğim maçlarda gerçekten çok üzülüyorum. Çok emek veriyoruz ve gerçekten hiç kendimi sergileyemediğimi hissettiğim anda ‘bu böyle olmamalıydı’ diyorum. En azından mücadele edip yenilmek de beni tatmin edebiliyor çoğu zaman. İnşallah ikisi de güzel geçer tek temennim bu yönde.
Not: Avrupa Badminton Şampiyonası, 27 Nisan-2 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilecek.