Çağla Akın, Türkiye voleybolunun yetiştirdiği önemli sporculardan bir tanesi. Vakıfbank, Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray gibi pek çok önemli takımda oynayan Çağla, 100 kez de milli takım forması giyme başarısı gösterdi. 2018 yılından beri Galatasaray için oynayan milli voleybolcu gelecek sezon için Nilüfer Belediyesi ile anlaştı. Kariyerinde hem kulüpler hem de Milli Takımlar seviyesinde pek çok başarı yakalamış olan Çağla Akın ile kariyerini, Türkiye voleybolunu ve gelecek sezondan beklentilerini konuştuk.
Röportaja ilk ailenizle başlamak istiyorum. Siz sporcu bir aileden geliyorsunuz. Anneniz ve babanız eski hentbol oyuncuları. Sporcu bir aileden gelmenin size avantajı oldu mu? Ya da bir dezavantajı var mıydı?
Sporcu bir ailem olduğu için zaten salonlarda doğdum. O yüzden sporcu olmam kaçınılmazdı. Yani annem, babam sporcu olmasaydı sporla tanışmam da belki çok daha zor olurdu. Ben dezavantajından çok avantajını yaşadığımı hissediyorum. Çünkü onlar da sporcu olduğu için işin psikolojik boyutunda bana normal bir ebeveyne göre çok daha destek olabiliyorlar bence. Sahada yaşadığım ya da antrenmanlarda yaşadığım sıkıntıları çok daha rahat anlayabiliyorlar. Mesela onlarla paylaştığım zaman bana sporcu gözüyle önerilerde bulunabiliyorlar. Belki normal ebeveynler o şekilde göremeyebilir ama sporcu oldukları için ve tecrübelerini düşünerek bana çok daha rahat cevap verebiliyorlar ve daha çok yardımcı olabiliyorlar. Dezavantajı da şöyle bazen çok bastırabiliyorlar ama o da iyiliğim için o da dezavantaj sayılmaz aslında.
Siz de söylediniz spor salonlarında büyümüşsünüz. Çok farklı sporlar denemişsiniz. Voleybol karar kılmanızı sağlayan şey ne oldu?
Ben aslında çok küçükken basketbol oynuyordum. Keyifli geliyordu bana. Sonra ailem beni voleybola yönlendirdi. İlk başlarda basketbol daha zevkli geliyordu ama antrenmanlara devam ettikçe voleybol daha keyifli geldi. Ona daha yetenekli olduğumu fark ettim. Yetenekli olduğumu fark edince daha da keyif almaya başladım. Çünkü daha iyi yapabiliyordum. Yani o şekilde voleybolda kaldım.
‘A Takım Seviyesinde İşler Çok Daha Zor’
Çağla Akın’ın da yer aldığı Yıldız ve Genç Voleybol Milli Takımları, dünya şampiyonlukları ve Avrupa şampiyonlukları elde etti. Bu büyük başarıların yanı sıra Balkan Şampiyonası ve Yaz Oyunları Festivali gibi turnuvalarda da derecelikler geldi. Tüm bu başarılardan dolayı Çağla’nın de bulunduğu jenerasyon, voleybolun altın jenerasyonu olarak anılmaya başlandı.
Altın jenerasyon olarak anılan bir jenerasyonun parçasısınız. Yıldız ve gençler seviyesinde çok büyük başarılar elde ettiniz. Bu durum A takım düzeyine geldiğinizde bir baskı yarattı mı?
Yok baskısı olmadı aslında. Herkes hep gururla bahsetti bizden. Ama sadece şöyle bir şey var tabi ki, A takım düzeyiyle alt yapı düzeyi arasında dağlar kadar fark var. Bunu o yaşlardayken çok fark edemiyorduk. Tabi ki başardığımız şey çok büyük bir başarı. Ama A takım seviyesine geldiğimiz zaman işler daha da zorlaşıyor. Yani alt yapıda kazandığımız başarı tabi ki de kolay başardığımızı söylemiyorum. Sonuçta o yaşta o zorluktaydı. Ama dediğim gibi A takım seviyesinde seviye çok daha yüksek olduğu için orada işler çok daha zor. Ama bunun bir baskısını yaşamadık hiçbir zaman.
‘Seyirci Eksikliğini Çok Yaşadık’
Bir pandemi süreci içerisindeyiz. Bu durum da çok büyük değişikliklere yol açtı. Siz de hiç alışık olmadığınız bir düzende oynamak zorunda kaldınız. Örneğin maçlar seyircisiz oynandı. Seyircisiz maça çıkmak nasıl bir histi?
Gerçekten çok kötü ve çok zordu. Geçen sezon ben Galatasaray spor kulübünde oynadım. Özellikle Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray gibi kulüpler için seyircisiz oynamak gerçekten çok zor. Çünkü bizim diğer kulüplere göre çok daha kalabalık seyirci kitlemiz vardı. Genelde bütün maçlarımızda salonlar dolu oluyordu. Ama bu sene maalesef bunun eksikliğini çok yaşadık. O yüzden ilk başlarda çok zorlandık. Yani özellikle bizim Fener maçlarımız, Beşiktaş maçlarımız normalinden çok daha kalabalık olurdu ve seyircinin de bizim gibi bir oyuncu gibi bir etkisi oluyordu. O yüzden ilk başlarda çok zorlanmıştık ama alışıyoruz maalesef. Umarım seneye düzelir, seyirciler gelir ve onun artısını tekrar yaşayabiliriz.
Bir de bu sezon normalinden çok daha yoğun geçti. Maçlar çok üst üste geldi. Bu yoğunlukla peki nasıl baş ettiniz?
İlk başlarda gerçekten çok zorluydu. Çünkü üç günde bir maç oynuyoruz. İşte çok yoğun antrenman temposu… Önceki senelerde haftada bir maç oluyordu. Ne zaman tatil olacağı, hangi gün kaç antrenman yapacağımız belli oluyordu. Ama şimdi pandeminden dolayı sürekli maç yapıyoruz. Covid çıktığı zaman maç erteleniyor. Federasyon şöyle bir kural koydu 4 sporcu korona olduğu zaman maçı erteleyebiliyorduk. Takımlarda da sürekli korona çıktığı için maç erteleme durumları oldu. Maçlar ertelendikçe antrenörlerimiz, kondisyonerlerimiz antrenman programı hazırlamakta gerçekten zorlandılar. Ne zaman yüklenecekler, ne zaman daha hafif geçecek falan… O yüzden gerçekten alışması zordu. Ama sonuçta hepimiz aynı şartlarda olduğumuz için herkes için zordu. Ama sonradan 3 günde bir maç yapmaya alıştık. Hatta son zamanlarında haftada bir maça dönünce böyle bir boşluğa düştük. İnsanoğlu alışıyor. Onun üzerine çalıştığın zaman, sürekli aynı şeyi yaptığın zaman alışıyorsun. Seneye bakalım nasıl olacak onu da alışacağız.
Çağla Akın’lı Galatasaray bu sezon CEV Kupası Finali oynadı. Finalde kaybeden Galatasaray, CEV Kupası’nı ikinci tamamladı.
Kariyerinizde hem alt yapılarda hem de A takım seviyesinde çok büyük maçlara çıktınız. İşte en son CEV Kupası finaline çıktınız. Böyle büyük maçlardan önceki gece ve sonraki gece neler oluyor çok merak ediyorum. Neler yapıyorsunuz, nasıl uyuyorsunuz? Kazansanız nasıl geçiriyorsunuz sonraki geceyi kaybetseniz nasıl geçiriyorsunuz?
Benim maç ayırt etmeksizin zaten istisnasız her maç öncesinde heyecanım hep olur. Ne maçı olduğu fark etmez. Ama CEV Kupası finalini spesifik olarak ele alırsam çok heyecanlıydım, o bir hafta iki hafta boyunca baya heyecanlıydım. O maç üstüne çalışmaya başladığımız andan itibaren heyecanlıydım aslında. Böyle hafif problemler yaşarım, kalbimde böyle kelebekler, bir hafif mide bulantısı, kalpte böyle ufak şeyler falan… Ama sahaya çıktığım an geçiyor. Bu ısınma evresinde falan da heyecanlıyım. Ama maça çıktığım an tamamen hepsi geçiyor. Ve gerçekten kendini hazır hissettiğin zaman o heyecanı kontrol edebiliyorsun. Ama kendini fiziksel olarak veya mental olarak hazır hissetmediğin zaman o heyecan oyuna da yansıyor aslında. Kötü anlamda yansıyor. Bence kendini hazırladığın zaman o heyecan sana bence pozitif etki sağlıyor sahada.
‘Maçları Hep Kafamda Canlandırırım’
Pek çok voleybol oyuncusunun totemi olduğunuz biliyoruz. Sizin bir toteminiz var mı?
Benim aslında küçükken vardı. İşte aynı şeyleri giyeyim, aynı tokaları takayım gibi şeylerim vardı ama son zamanlarda gerçekten yok. Sadece maçlardan önce yaptığım rutin şeylerim var. İşte aynı şeyleri yerim genelde, klasiktir zaten. Mental olarak yaptığım şeyler var. Maçı kafamda canlandırırım, kendi yaptıklarımı… İşler kötü giderse ki planım hazır olur, veya işler iyi giderken neler yapabilirim, arkadaşlarım kötü giderken onlara nasıl yardım edebilirim… Bunları kafamda canlandırmaya çalışırım. Tam totem değil de ritüellerim var genelde maç öncesi.
Kadın voleybolu Türkiye’nin en başarılı takım sporu. Bunu yaratan faktör siz ne? Böylesi büyük başarıların gelmesini sağlayan faktör ne oldu?
Başarı. Yani şöyle alt yapılar seviyesinde başladı bu başarı. Çok iyi bir jenerasyon yakaladık. Bunu meyvelerini de şampiyon olarak yedik. Sonra A takımlar düzeyinde de bir antrenör değişikliğiyle de, Giovanni geldi başına, bir sistem oturtarak yavaş yavaş başarı gelmeye başladı. Dediğim gibi alt yapıdan gelme bir başarıyla, çorap söküğü gibi A takım düzeyine de ulaştı.
Başarıyı getiren alt yapılara iyi yatırımlar yapılması, doğru adımlar atılması mıydı?
Şöyle A takım düzeyinde, kulüpler bazında konuşuyorum, çok fazla başarılar elde edilmeye başlandıkça insanlar bence çocuklarını voleybola yönlendirmeye başladı. Popülaritesi arttı voleybolun. Başarı artınca daha profesyonel hareket edilmeye başlandı bence. Alt yapılarda da başarı elde edildikçe işin ciddiyeti arttı ve dediler ki; alt yapıya daha önem vermeye başlarsak sonuçta A takıma daha iyi oyuncular çıkarılabilir. O yüzden küçük takımlara daha önem verilmeye başlandı bence.
‘Nilüfer Belediyesi’yle Çalışacağım İçin Mutlu ve Heyecanlıyım’
2018’den bu yana Galatasaray forması giyiyordunuz. Gelecek sezon Nilüfer Belediyesi’nde oynayacaksınız. Sizin için yeni bir sayfa açılacak. Beklentileriniz neler?
Nilüfer belediyesi bu sene ligi 5. sırada bitirdi ve seneye Avrupa’da oynamaya hak kazandı. O yüzden tekrar Avrupa’da oynayan bir takımda olacağım için mutluyum açıkçası. İlk defa İstanbul dışına çıkıyorum benim için çok farklı bir tecrübe olacak, o yüzden de biraz heyecanlıyım. Antrenörü ile daha önce Vakıfbank Güneş Sigorta’da çalışmıştım, o yüzden tanıdığım da bir insan. İki senedir yaşadığı başarıları görüyorum. Önceki sene Yeşilyurt’taydı, geçen sene de Nilüfer’de. Gerçekten çok başarı iki sezon geçirdi. Oynadıkları voleybol kalitesi çok üst düzeyde. O yüzden de Nilüfer Belediyesi’ne gitme isteğim çok fazla vardı. Onlarla çalışacağım için mutlu ve heyecanlıyım. Sezonun bir an önce başlamasını istiyorum.
Peki son olarak sizin kariyer hedefleriniz neler? Neleri başarmadan kariyerimi noktalamak istemem dersiniz?
Çok klişe olacak belki ama bence her sporcu Olimpiyat’a gitmek ister, ilk hedefi budur. Sonuçta daha üst seviye yok. Ben de tabi ki olimpiyat görmek isterim. Onun haricinde dünyadaki en lig Türkiye’de evet, ama kariyerim bitmeden bir yurtdışı tecrübesi de yaşamak istiyorum. Kısa vadeli hedeflerim arasında yok ama ilerleyen zamanlarda umarım bir yurtdışında forma giyme şansı bulabilirim.
‘Giovanni’yi Diğer Antrenörlerden Ayıran Şey Mental Yönü’
O zaman bitirmeden A Milli Kadın Voleybol Takımı’nın Olimpiyatlar’da neler yapabileceğini de size sorayım? Siz neler bekliyorsunuz?
Olimpiyat elemesinde ve Avrupa Şampiyonası’nda gösterdikleri performansla dünya sıralamasında nerede olduğumuzu herkese gösterdiğimizi düşünüyorum. Ve başındaki antrenör Giovanni çok, çok iyi bir antrenör. Onun şu zamana kadar el atıp da başaramadığı bir şey yok. O yüzden Olimpiyatlar’da da çok güzel şeyler yapacaklarına inanıyorum ben kızların.
Giovanni Guidetti’den bahsettiniz onu da sormadan bitirmek istemiyorum. Guidetti etkisini merak ediyorum gerçekten. Kadın ve kız çocuklarına ne kadar büyük katkılar verdiğini dışardan takip ediyoruz. İçeriden biri olarak onun katkısıyla ilgili bir şeyler söylemek ister misiniz?
Ben onunla Vakıfbank’ta üç sene çalıştım ve milli takımlar düzeyinde çalıştım. Tarif edebileceğim bir antrenör değil. Çünkü işini gerçekten hakkıyla yapan, voleybolla yatıp voleybolla kalkan bir adam. Teknik taktik anlamda zaten çok üst düzey, o konuda asla hiçbir şey söyleyemem. Antrenman yaptığımız taktiklerin ne kadar üst seviyede olduğuna inanamazsınız. Ama bence Giovanni’yi diğer antrenörlerden ayıran başka bir şey de mental anlamda seni çok iyi hazırlıyor olması. Bence çoğu antrenör bunu çok iyi yapamıyor. Ama o gerçekten bu konuda çok çok yetenekli. Fiziksel anlamda seni evet üst seviyeye hazırlıyor ama mental açıdan da inanılmaz bir mentör gibi. O yüzden bence diğer antrenörlerden ayıran en önemli özelliği de bu. Çok çalışan bir insan, çok çalışkan bir antrenör. Antrenör böyle olunca sporcunun çalışmama gibi bir şansı da çok kalmıyor zaten. O yüzden de çok başarılı bir antrenör.