Avrupa Şampiyonası elemelerinde mücadele veren A Milli Kadın Hentbol Takımı tarihinde ilk kez Avrupa Şampiyonası’na gitmeye hak kazandı. Elemelerde Karadağ, Sırbistan, Bulgaristan ile mücadele veren Türkiye,  en iyi üçüncü takımlar arasında yer aldı ve adını Kasım ayında başlayacak Avrupa Şampiyonası’na yazdırarak tarihe geçti.

Biz de bu tarihi başarının arkasında hikayesini Yeliz Yılmaz ve Aslı İskit Çalışkan ile konuştu.

A Milli Kadın Hentbol Takımı bir ilki başardı

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yıllardır spor denilince akla futbol gelir. Biraz esnetirsek basketbol, bilhassa kadınların zorlaması ile de voleybol. Peki adını ne dünyada ne de Türkiye’de ‘popüler’ kategorisine ‘sokamayan’, duymaya pek de aşin olmadığımız hentbol? Bu sporu yapmak başlı başına başkaldırı. Kadın olmanın hali hazırda bir başkaldırı olması, şüphe gerektirmeyecek kadar açık. O halde hazırlanın Kasım sonu Aralık ayı başında Türkiye’nin kadınları hentbolda büyük başarılara imza atacak. 

Şimdi sizi iki kadınla tanıştıracağım. İlki, ömrü sporla hatta hentbol ile geçmiş, şimdi ise antrenörlükte kendini keşfeden A Milli Kadın Hentbol Takımı antrenörü Yeliz Yılmaz. Aşağıdaki satırları okuduğunuzda Yeliz Hoca’nın heyecanını satırlarda hissedeceksiniz. Bizzat yaşadım, ordan biliyorum. Bir diğeri ise yaşına rağmen birçok ülkede başarılar elde etmiş, yenileri için de hevesle emek veren Aslı İskit Çalışkan.

Aslı İskit Çalışkan

Peki kim bu kadınlar ve neden hentbolu seçtiler?  

Yeliz Yılmaz: Türkiye’de spor denilince akla hep futbol geliyor. Ki futbolda da ciddi başarılarımız olsa keşke. Galatasaray’ın UEFA şampiyonluğu bir de Milli Takımımızın dünya üçüncülüğü dışında bir başarımız yok. Gün geçtikçe değişiyorbu. Voleybol kadınlarla daha ön plana çıkıyor. Basketbol keza öyle, okçuluk, güreş, aynı zamanda cimnastik de ön plana çıkmaya başladı. Nasıl başladım? Okulumuzda beden eğitimi öğretmenimiz beni hentbol takımına seçti. Neden hentbolu tercih ettiğimi bilmiyorum ama hiçbir zaman pişman olmadım. Orta birinci sınıfa dönsem, o Yeliz’e dönsem, yine hentbol derdim.

Aslı İskit Çalışkan: Benim için hentbol demek mücadele demek. İlkokula giderken beden eğitimi öğretimimin yönlendirmesiyle hentbola başladım. İlk başta her çocuk için önemli olan oyunlar oynayarak öğrenmiştik bu sporu. Daha sonradan çok sevdim, beni ve karakterimi çok yansıtan bir spor olduğunu düşünüyorum.

Spor hikayeleri nasıl başladı?

Yeliz Yılmaz: Orta birinci sınıfta hentbol sayesinde spor ile tanışmış oldum. Uzun yıllar farklı kulüplerde oynadıktan sonra son olarak 3 yıl Yalıkavak’ta oynadım, jübilemin ardından kariyerimi noktaladım. Kıvanç Özcan benim antrenörümdü şimdi onun asistanlığını yapıyorum. 2 yıl önce hentbol antrenörlüğü ile tanışmış oldum.

Aslı İskit Çalışkan: İlkokul öğretmenimin beni yönlendirmesiyle bu spora başladım.Ailemin de bu konuda çok desteğini gördüm. Beni her zaman desteklediler. Çünkü biliyorsunuz ki o yaşlarda aile desteği çok önemli. Çocuğun aileden destek görmesi hayallerine ulaşmasına çok kolaylık sağlıyor. Ben liseyi bitirdikten sonra İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne transfer oldum ve üniversiteyi okurken böyle iyi bir takımda o yaşlarda oynama fırsatı buldum. Türkiye’nin en iyi sporcularının olduğu bir kulüpten bahsediyorum o zamanlarda. (2009/2014 sezonunda) Daha sonra Rize Ardeşen Belediyesi’ne transfer oldum ve orda takımca çok iyi bir sezon geçirdik. Bu benim evimden ilk ayrıldığım zamandı. Tabi ki herkes gibi bende bunun zorluğunu çektim. Daha sonra Antalya Muratpaşa Belediyesi’ne transfer oldum. Ondan sonra kariyerim içim çok önemli bir adım olan İsveç’in Kristianstad takımına transfer oldum ve orada iki sezon kaldım. İskandinav ülkeleri hentbol denince akla gelen ilk ülkelerden. Spora bakışlarıv ve profesyonellikleri beni gerçekten sadece hentbol anlamında geliştirmekle kalmadı, değişik kültürler değişik dünya bakışları elde etmemi sağladı. Bu anlamda sporun farklı yönlerini de deneyimlemiş oldum benim için çok güzel iki seneydi. Daha sonra kendi ülkemizde Kastamonu Belediyesi Spor Kulübüne transfer oldum. Çünkü amaçları olan bir kulüpte kendi ülkemin takımıyla Avrupa’da başarılar etmek çok istedim. Daha sonra Almanya’nın en köklü kulübü olan Thüringen takımına transfer oldum. İskandinav oyun stilinden Bundesliga deneyimi yaşamak benim için çok güzeldi. Almanya hentbol anlamında bana çok şey kattı. Takımdan ayrılırken ne kadar üzüldüğümü şu an hala hatırlıyorum ama dünyada sporun popüler olduğunu ülkeler sürekli değişiyor diyebilirim. Yatırımların olduğu ülkelerin de değişmesiyle birlikte Romanya’ya gitme kararı aldım ve Romanya’nın Magura Cisnadie takımına transfer oldum. Romanya son yıllarda hentbola çok yatırım yapan ve çok iyi sporcuların geldiği bir ülke konumunda.

Yeliz Yılmaz

Peki bu hikayelerde kendilerini hiç kısıtlanmış hissettiler mi?

Yeliz Yılmaz: Tabi ki zorlandım, hentbola başladığım dönem, kız çocuğu olarak tek başına antrenmana gidiyorum, 11 yaşındaydım. Sülalenin aile büyükleri tarafından ksııtlanma yaşadım. Kız çocuğu tek başına ne işi var mantığı ile hareket edildi. Annem babam çok büyük destek oldu, yeri geldi annem deplasmana geldi destek olmak için. Erkek kardeşim de basketbol oynuyordu üç vesaitle anrenmana giderdi, kimse sorgulamazdı. Profesyonel olduktan sonra para konusunda erkekler bir dönem hep daha fazla kazanan kişiler oldu. Erkek egemen bir camiadayız. Şimdi kadınlar daha fazla kazanıyor gibi. Türk toplumu olarak ataerkiliz. Benim yakınımdaki erkekler, hocalar bu şekilde beni sıkıntıya sokacak bir ayrımcılık yapmasalar da ataerkil bir durumla karşı karşıya kalabiliyoruz. Erkek olsaydım yöneticilerim ile rakı masasına gidebilirdim mesela ama kadın olduğum için geri planda bırakılıyorum. Yöneticilerim için söylemiyorum tabi yanlış anlaşılmasın ama erkeklerin arasına alınmayan kadın antrenörler var.

Aslı İskit Çalışkan: Tabiki de bizim ülkemizde bir kız çocuğunun özellikle spora desteklenmesiyle bir erkek çocuğun spora desteklenmesi aynı olmuyor maalesef.Ama ben kendi özelimde böyle bir zorlanma ile karşılaşmadım. Bu benim İzmir’de Urla da büyümüş olmam ile alakalı olabilir tabi. Çünkü bir sürü kız çocuğunun bir sürü zorlukla karşılaştığını ülkemizin farklı illerinde şahit oluyoruz. Bu çok üzücü ama her zaman dediğim gibi ailelere bu konuda çok iş düşüyor. O kız çocuklarının hayatını değiştirmek onların ailelerinden başlıyor. Ve gerçekten bir kız çocuğu dünyayı değiştirebilir.

Evet bir çocuk, bir kız çocuğu çok şeyi, çok insanı değiştirebilir ama nasıl? Buna cesaret edemeyen ya da bu yolda cesaretini zaman zaman kaybeden sporculara ne demek lazım?

Yeliz Yılmaz: Kız çocuklar alt yapıda artıyor. Kadın antrenör sayımız çok az. Diyebileceğim tek şey, eğer siz donanımlıysanız bir kırılma noktası olacaktır. İyi bir kariyere sahiptim ama antrenörlük bambaşka bir şey. Çömezsiniz. İstediğiniz kadar iyi olun, icra ettiğiniz işi birine öğretebilmek çok başka bir şey ki. Kendi yaptığım işe çok güveniyorum. Üst kariyerdeki oyunculuk bana artı kattı ama en önemli kısım, ben kendimi geliştiriyorum. Hentbol alanında ve kendimi kişisel gelişim anlamında. Sporculara nasıl yaklaşmam gerektiği de dahil. Bunu yaparsam insanlar benim önümde duramaz. Kadın antrenörlere ne derim? Ne olursa olsun kendi motivasyon kaynağınızı yaratın, işinizin en iyisini yapın. İnsanlar sizi sonsuza kadar görmezden gelemezler.

Aslı İskit Çalışkan: Ben hayalimi yaşıyorum ve bunun için çok mutluyum. Ülkemi her anlamda bu şekilde temsil etmek beni her zaman gururlandırıyor. Bizi televizyondan izleyen kız çocuklarına örnek olmak benim her zaman motivasyonum oldu. İlk başta herkesin çekinceleri oluyor onları çok iyi anlayorum. Şartların eşit olmadığı bir dünyada yaşıyoruz maalesef ama spor her şeye rağmen kendimizi geliştirmemiz gerektiğini öğretiyor bize. Ben her zaman spora farklı gözle baktım.Kız çocukları için spor yapmak onların özgüvenli bir birey olmalarını, kendilerini daha iyi ifade etmelerini, hayatın her alanında disiplinli olmalarını, dışadönük ve sosyal bir birey olmalarını sağlıyor. Bu yüzden sporcu kadınlar için çok da eşit olmayan bir dünyada etrafımızdaki her kız çocuğunu daha fazla desteklememiz gerektiğini düşünüyorum.

Şimdi gelelim heyecanlı kısmına. Avrupa Şampiyonasına katılıyoruz, hatta katılıyoruuuzzz. A Milli Kadın Hentbol Takımı olarak başarı nasıl geldi? 

Yeliz Yılmaz: 48 yıllık bir tarihin ilk Avrupa Şampiyonası. 25 yıl A Milli Takımlarda görev aldım. Uzun zaman boyunca büyük şampiyonaya gitme hayaliyle yaşadık. Çok direkten döndük. Üst düzey takımlarla karşılaştık. Gruplarda hiçbir zaman problem yaşamıyorduk ama play off kısmında gediklilerle karşılaşıyorduk. Bir gol, iki gol averajla bitiyordu, bu da gardımızı düşürüyordu. Bizden sonraki jenerasyon yüzümüzü güldürüyor. Bizim jenerasyonumuza da bir armağan bu. Antrenör olarak bulunmak benim için çok daha anlamlı. O kadar debelenip yapamadığımız şeyi antrenör olarak gerçekleştirebiliyorum, benim içinde bulunduğum ekip gerçekleştirebiliyor. Bu çok kıymetli. Grubumuz belli olur olmaz, strateji belirledik. En baştan itibaren çocuklara da bu işlendi, psikolojik destek aldılar. Herkesin tek hedefe odaklanmasını sağladık. Başarı bu şekilde geldi. Takım oyunu oldu, bütün federasyon istedi, teknik ekip zaten yıllardır istiyor. Herkes görevini yerine getirdiğinde, taşın altına küçük parmağını bile soktuğunda başarı geliyor, çok da güzel oldu.

Aslı İskit Çalışkan: Hentbola başladığım günden bu güne hayalini kurduğum bir başaranın parçası oldum. Bütün takım arkadaşlarım, federasyonumuz, yanımızda olan bize destek veren herkesle bu hayali gerçekleştirdik. Avrupa Şampiyonasına katılan bir takımın parçası olduğum için çok mutluyum. Bu tarihi başarıda benim de adımın tarihe geçmesi çok güzel. Aslında bu çok uzun zamanlardır hayali kurulan bir başarıydı. Bunun için çok çalışıldı. Bir kadın takımı olarak buraya gitmenin mutluluğunu size tarih edemem. Tabi ki biz bu başarının sadece kapısını araladık ama bizden sonraki sporcular için çok büyük bir şans. Çünkü bir sporcu olarak o yerde bulunmak bütün gözlerin seni izleyeceği bir turnuvaya katılmak bir sürü yurtdışında oynama hayali olan sporcunun da önünü açacak. Amacımız oraya sürekli giden bir a milli takımı olmak.

Türkiye’yi temsil etmek nasıl bir duygu?

Yeliz Yılmaz: Yıllarca Türkiye’yi temcil ettim. Sporculukta apayrıydı. Kendimle gurur duymak muhteşem bir şey. ‘Aferin Yeliz’ diyorum kendime. Öğrenecek çok şeyim var, eğitim öğretim ömür boyu. İşin içine Türkiye girdiğinde inanın her şey giriyor. Milli takım antrenörlüğü geldiğinde Yalıkavak’ta yardımcı antrenördüm. Kabul etmeme gibi bir durum asla olamaz, gururla kabul ettim. Kulübümde de sorumluluklarım var, aksatma olur mu diye başantrenörüm kaygılandı ama gerekirse iki katı çalışırım dedim. Herkes tatil yaparken ben tatil yapmadım. Arada ben milli takıma geçtim. Ki kimse bana laf gelmesin diye. Türkiye kelimesi olduğunda bu işin böyle olması gerekir. Milli takımı temsil etmek benim için gurur.

Aslı İskit Çalışkan: Ülkemi temsil etmek benim için her şeyin üstünde. Seremonide milli marşımızı söylemek kadar daha gurur verici bir şey olamaz. Bayrağını, ülkeni, şehrini temsil etmek tarifsiz bir duygu.

Okurken heyecanlanıyor insan değil mi? Kalbi hızlanıyor, gözü doluyor. Sanırım gurur duymak böyle bir şey. Son bir kulak verelim bakalım Yeliz Hoca ne mesaj veriyor?

Yeliz Yılmaz: Kadınları öne çıkarmamız lazım. Kadının başarısını daha fazla parlatmalıyız, bunu da kadınlar yapmalı. Çünkü kendimizi parlattıkça ‘burda kadınlar iyi bir şeyler yapıyo’r denecek. ‘Bizden daha iyi yaptıkları bir şey var’ denecek. Feminizmi savunuyorum ama erkeklere ‘tü kaka’ demem. Kadınlar bir olursa erkeklerin gardı düşecek. Hemcinslerimizin bazıları yüzünden erkeklere gerek kalmıyor. Tam tersi, birbirimizin başarılarını parlatmamız lazım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir