Ülkemizde yeni yeni gelişmekte olan modern pentatlon branşının, gelecek vaat eden önemli genç yeteneklerinden bir tanesi Sıdal Aslan. Büyükler kategorisinde bu sene ilk yılını geçiren 21 yaşındaki milli atlet, gençler kategorisinde elde ettiği başarıları büyükler kategorisinde de sürdürmek istiyor. Sıdal Aslan ile kariyerine nasıl başladığını, en zorlandığı anları ve gelecekteki büyük hedeflerini konuştuk.

Sizi biraz tanıyabilir miyiz? Pentatlona nasıl başladınız?

Spor yapmaya 7 yaşında yüzme branşıyla başladım. Tek amacımız o yaşta spor yapmamdı. Önce 6 yaşındayken cimnastiğe gittim ama hem ‘kemik yapısı uzun, boyu uzar’ hem de ‘yaşı biraz geç’ dediler ve beni almadılar. Ondan sonra buz patenine gittik. Buz patenine gittiğimizde de nedenini bilmiyorum ama istemedim. Sonra bir şekilde yüzmeyle tanıştım. Pentatlon dediğimiz branş eskiden genelde yüzme kulüplerinin yan branşıydı. Hem yüzerler hem koşarlar ve küçük yaşta sadece iki branş yapılır. Ben de yüzme branşında 2 sene 3 sene yarışlara gittim. Ama pek başarılı olamadım. Çok zayıftım. Antrenörüm ‘hiç hırsı yok, çok güçsüz’ diye kızardı. Sonra koşmaya başlayalım, pentatlonun ikili branşı biatlon yapalım dedik. Sonrasında biatlon yarışına girdik. Yüzmemdeki açığımı koşum kapatınca daha ilk yarışımda Türkiye ikincisi oldum ve böylelikle başlamış oldum.

Pentatlon 5 branştan oluşuyor. Çoklu disiplinde yarışıyor olmanın zorlukları neler? Ya da avantajları var mı?

Biz bir kere bütün sporları profesyonel anlamda yapmak ve belli bir düzeyde olmak zorundayız. Hepsinden azar azar antrenman yaparak bir şeyleri kapatamıyoruz. Bir atlet nasıl antrenman yapıyorsa, bir yüzücü nasıl antrenman yapıyorsa biz de o şekilde antrenman yapıyoruz. En zor yanı da bu. Çünkü günün yaklaşık 6-7 saatini sadece antrenmanlara ayırılıyoruz. Bir de çok tesisimiz olmadığı için sürekli git-gel’ler oluyor. Gün boyu sabah 6, akşam 8 antrenmanlardayız. En büyük zorluğu bu oluyor.

En sevdiğiniz ve en zorlandığınız branşlar hangileri?

Küçükken en zorlandığım branş yüzmeydi. Ama 18 yaşından sonra biniciliğin girmesiyle binicilik branşında baya zorlandım. Çünkü binicilik diğer hiçbir branşa benzemiyor. Altımızda başka bir canlı olması bambaşka bir duygu. Bir de bizim branşımızın şöyle bir zorluğu var; biz kendi kulübümüzde bindiğimiz ve antrenman yaptığımız atlarla yarışamıyoruz. Gittiğimiz ülkede kura çekiliyor. Kurada çıkan ata biniyoruz. Kurada çıkan atın huyu suyu nasıl bilmediğimizden en büyük zorluğu ve beni en çok geren nokta o oluyor. Onun dışında en sevdiğim branş da eskrim. Galiba en iyi branşım olduğu için seviyorum.

Her gün beş branşın antrenmanını da yapıyor musunuz? Yoksa antrenmanlar haftaya mı yayılıyor?

Genelde dünyada bütün sporcular bir gün dinleniyor. Bu da genelde Pazar günü oluyor. Tabi sporcudan sporcuya da değişir. Onun dışında benim haftanın 5 günü yüzmem, 6 günü koşum, 4-5 günü eskrimim, 4-5 günü atış antrenmanım var. Bunları günde 2-3 antrenman, bazı günler 4 antrenman şeklinde bölüyoruz.

‘En Büyük Zorluk Sponsor Eksikliği’

Pentatlon gibi ülkemizde yeni yeni gelişmekte olan bir spor dalında yarışıyor olmanın zorlukları var mı?

Öncesinde insanlar pentatlonun ne olduğunu bilmiyordu. Gerçekten yeni yeni tanınmaya başlıyorlar. Artık pentatlon dediğimizde insanlar öğrenmeye başladı. En büyük zorluğu amatör bir branş olduğu için diğer branşlar kadar destek göremiyoruz. Ama aynı zamanda benim takım arkadaşım da olan İlke Özyüksel’in Olimpiyata gitmesi ve pentatlonda bir kadın olarak ilk Olimpik sporcu olması bizim önümüzü açıyor. Aynı zamanda pentatlonun tanımasına ve bu zorlukları aşmamıza biraz daha yardım ediyor.

Peki bir kadın olarak pentatlon yarışıyor olmanın bir zorluğu var mı?

Bazen tepkiler alıyoruz. ‘5 branşı ne yapacaksınız’, ‘güzel bir okul okusaydınız’, ‘atış yaparken silahı nasıl kullanıyorsunuz’ gibi. Ama artık eskisi kadar çok olmuyor.

Sizin sponsor desteğiniz var mı?

Sponsor desteği sorunu da çok yaşıyoruz. Çünkü pentatlon bilinmediği için büyük sponsorlardan destek de alamıyoruz. Senede 2-3 tane milli takım seçmesine giriyoruz. Federasyon, milli takım bünyesindeki sporcuları dünya şampiyonlarına, Avrupa şampiyonalarına ve turnuvalara götürüyor. Ama Türkiye’deki yarışlara, nerede olursa olsun, biz kendi imkanlarımızla katılıyoruz. Onun dışında milli sporculara federasyonumuz gerektiği sürece malzeme yardımı da yapmaya çalışıyor. Ama çok fazla sporcumuz var. Hangisine ne kadar yardım edilebilirse… Ama çok büyük bir sponsor eksikliği var.

Sıdal Aslan, 2014-2015 sezonunun sonlarına doğru büyük bir sakatlık yaşayarak spordan uzak kalmış. Performansında gerileme olması, tekrar spora başlama konusunda da isteğini kırmış. Fakat spor sevgisi insanın içine işlediği zaman tamamen kopmak kolay değil. Nitekim o da spordan çok fazla ayrı kalamamış ve yaklaşık 1 buçuk senenin sonunda tekrar başlamış. Böylesine sıkıntılı geçen bir dönem pandemi sürecinde kendisine avantaj olarak dönmüş.

Pandemi uzun bir süre tüm spor müsabakalarının ve antrenmanların durdurulmasına sebep oldu. Siz müsabaka ve antrenman eksikliğini nasıl kapattınız?

Aslında benim çok öncesinde bir sporu bırakma geçmişim oldu. Ayağımı kırmıştım. Sonrasında uzun süre başlayamadım ve başladığım zaman çok zorlandım. Ben bu konuda bilinçli olduğum için pandemi süreci boyunca yüzemesem de bunu kuvvet çalışmalarıyla, koşamasam da yine kuvvetlerle, evimin bahçesinde atış yaparak, antrenörlerimle online olarak antrenman yaparak kapatmaya çalıştım. Tekrar gerileme riskini göze almak ve aynı şeyleri bir daha yaşamak istemedim. Çünkü sporu bırakıp başlamanın gerçekten bambaşka bir zorluğu var. Aynı hisleri yaşamak istemediğim için karantina süreci boyunca yine 6 gün antrenman yaptım. Her şeye düzenli olarak devam ettim. O yüzden tekrar antrenmanlara döndüğümde hiç zorlanmadım. Müsabaka eksikliği de şöyle; bir yıl sonra Kasım ayında ilk müsabakamıza gittik. Herkeste çok büyük bir heyecan vardı. Hepimiz yarışmaya açtık. Bütün sporcular öyleydi. Bazılarımız çok iyi sonuç aldı. Benim için iyi bir başlangıç oldu. Ama hazır olmayıp çok kötü sonuç alanlar da vardı. Yani herkes için farklı bir duyguydu.

Gelecekteki hedefleriniz neler?

Benim büyüklerdeki ilk senem. Öncelikli hedefim ilk senemde World Cup’larda finale kalabilmek. Sonrasında dünyada ve Avrupa’da güzel yerlere gelebilmek ve tabi ki 2024 Olimpiyatları.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir