Türkiye’nin ilk kadın kar leoparı Esin Handal… Dünyada ise bunu başarabilen 6. kadın sporcu… Kar leoparı unvanını almanın ne demek olduğunu birçok kişi önceden duymamış olabilir. Eski Sovyet Rusya sınırları içerisinde bulunan 7000 metreden yüksek 5 tane dağın hepsine çıkan kişiler bu unvanı alıyor. Bu dağlar: Lenin Dağı (7134 m), Korjenevskaya Dağı (7105 m), Somoni Dağı (7495 m), Khan Tengri Dağı (7010 m) ve Popeda Dağı (7439 m). 5 yılda tüm dağları tırmanmayı başaran Esin Handal 2019 yılında Kar Leoparı unvanını aldı. Esin Handal ile bu zorlu sürece nasıl başladığını ve nasıl tamamladığını konuştuk.

Öncelikle merak ettiğim konu dağcılık ile başlayan ve daha sonrasında kar leoparlığına giden bu süreç nasıl başladı?

Aslında dağcı olmak için yola çıkmadım. Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü mezunuyum. Bir Holding’te işe başlamıştım ve müdür olma hayalini kuruyordum. Sonra çok tesadüf eseri bir trekking programına katıldım. Çalıştığım holding motivasyon amacıyla götürmüştü. Ve ben 21 yaşında ilk kez bir trekkinge katılmış oldum. Dağlarla tanıştım. Orada yürüyüş yaptım ve ilk zirveme çıktım. Bu işi çok sevdiğime ve ben aslında bu işi yapmak istediğime karar verdim. Ve sonrasında istifa edip biraz daha spora yönelik yaşamaya başladım. Türkiye Dağcılık Federasyonu’ndan eğitimlerimi aldım ve onların sporcusu oldum. Daha doğrusu Türkiye Dağcılık Federasyonu bu proje için beni davet etti. ‘Lenin (5 dağ içerisinde en kolay olduğu için ilk Lenin Dağı’na çıkılır) tırmanışı yapacağız ve senin de federasyonun tek kadın davetlisi olarak gelmeni istiyoruz’ dediler ve öyle başladı hayallerim. Sonrasında Türkiye Dağcılık Federasyonu yönetimi değişti ve politik değişiklikler oldu. Ama yine seçmeler ve milli takım seçmeleri yapıldı. O sene de güçlü bulunup ve sağlık taramasını geçip ekibe katıldım. Bu 5 dağın 3 tanesini Türkiye Dağcılık Federasyonu’nun katkılarıyla yaptım aslında. Ama son Popeda Dağı, ki bu en zorudur ve ölüm riski en yüksek olandır, onu kendi çabalarım ve kendi ekibimle yaptım.

Diğer iki dağ için sponsor desteğiniz yoktu o zaman, öyle anlıyorum.

Aslında hiç yoktu. Yani federasyon bize destek oldu ve bir kısmını karşıladı. Ama onun dışında destek yoktu. Bizim yarışmamız yok. Çıkarken her şeyi kameraya çekemiyoruz. Çok zor koşullarda çıkıyoruz. Ben 7500 metreye çıkıyorum. Eksi 50 dereceye de çıkıyoruz. Kameralar, cep telefonları hepsi donuyor zaten. İşte seyredemedikleri ve reklam olarak kullanamadıkları için doğal olarak şirketler sponsorluğa çok sıcak bakmıyor diye düşünüyorum.

‘Deneyen 3 Kişiden Birisi Ölüyor’

Bu süreçte antrenman programınız nasıldı?

İş hayatımdan istifa ettikten sonra hakikaten çok ciddi bir şekilde spora başladım. Tırmanış hakemi oldum. Rafting antrenörü ve hakemi oldum. Türkiye raftingte kadınlarda derece kazandım. Sonrasında mağaracılık eğitimleri aldım. Yani sporu hep eğitim alarak yaptım. Son 5 yıldır da bu proje için kendi antrenman programımı hazırladım. Popeda Dağı dediğim gibi çok zordur. Oraya çıkmaya çalışan her 3 kişiden birisi ölüyor. İstatistikler böyledir. Oraya gitmeden önce çok iyi antrenman yapmak zorundasınız. Ben de 3 yıl önce eşimin iş durumundan dolayı Almanya’ya taşındım. Ve orada postacılık yapmaya başladım. Çünkü orada postacılar her sabah 5 buçukta dışarı çıkarlar, yaz-kış demeden 5 saat boyunca 50 kilogram ağırlığındaki bisikleti sürerler. Ben aslında bunun için işe girmiştim. Sabahları onu yapıyordum. Sonrasında antrenman olarak koşu, yüzme, bisiklet hepsini uyguladım.

Dağcılık için Fitness salonlarında kondisyon ya da tırmanış antrenmanları da yapılıyor mu?

Bu tamamen kişiye kalmış bir şey ama ben hepsini yapıyordum. Çünkü hem kol kasınız, hem bacak kasınız, hem buz tırmanışınız hem kaya tırmanışınız… her konuda iyi olmak zorundasınız. 7000 ve 8000 metrelik dağlarda sadece yazın çıkarım diyemiyorsunuz. Karşınıza hangi koşul çıkarsa geçmek zorundasınız. Ben fitness stüdyolarına da üyeydim. Orada da kondisyon amaçlı spor yapıyordum. Ama onun yanında tırmanış duvarlarına da gidiyordum. Hepsini yaptım açıkçası.

’10 Kat Fazla Güçte Oluyorum’

Aslında biraz bahsettiniz, tehlikeli ve zorlu bir spor. Siz de dediniz Popeda Dağı’na çıkmaya çalışan her 3 kişiden birisi yaşamını yitiriyor. Siz bu hikayeleri biliyorsunuz ve yaşıyorsunuz? Tüm bunların arasında, durmadan devam etme motivasyonunuz neydi?

Evet dağcılık halk arasında çok riskli bir spor olarak addediliyor. Aslında hiç birimizin ailesi bu sporu yapmamızı istemiyor. Ama bana çok riskli gelmiyor. Bu işin eğitimini alıyorsanız, doğru malzemeyi kullanıyorsanız, doğru koşulda gidiyorsanız hakikaten size kalmış oluyor. Bir de tabi dönmeniz gereken yeri bileceksiniz. Doğayla kavga olmaz. Ama bunlardaki motivasyonum neydi? Çok seviyorum dağları. Orada hep şunu düşünüyorum; normalde kadınsınız işte güçsüz görülüyorsunuz. Toplum şehirde bize ne kadar narin gözüyle bakıyorsa dağda aslında ben onun 10 kat fazlası güçte oluyorum. Bu duyguyu yaşamak, hissetmek beni daha çok güçlendiriyor. Eskiden bana ’30 kilo çanta taşıyacaksın, günde 12 saat yürüyeceksin’ ya da ‘eksi 50 derecede uyumak zorunda kalacaksın’ deselerdi hayatta yapamam, vücudum kaldıramaz derdim. Ama işte 7000 metrede dağlarda hayatta kalıyoruz ve mutlu oluyorum çünkü gücümü biliyorum. Şehirde bunları kullanamadığımız için belki kapasitemizin farkında değiliz. Yoklukta ya da sorunlarda psikolojik olarak çok güçlü olmanız gerekiyor. İşte bunları kendimde görünce daha çok yapmak istedim hep. Bu projede de aslında kar leoparı olacağım diye yola çıkmadım. Birkaç tanesini yapayım bana hatıra kalır diye başladım. Sonra o kadar sevdim ve o kadar zevk aldım ki. Çünkü orada her şey gül pembe gitmiyor tabi. Dağa gidiyorsunuz dudaklarınız yara oluyor. Benim gözüm dondu bir sefer, kar körü oldum. Çığdan kurtuluyorsunuz, yanınızda ölen dağcılar oluyor. Her koşulda hayatta kalabiliyorsunuz ve mental gücünüz yüksekse bütün zorlukları aşabiliyorsunuz. Yani kendime güvenim arttı dağa gittiğimde ve bu duygu beni mutlu ediyor.

Dağcılıkta kadın olmanın bir dezavantajı var mı?

Tam tersi ben avantaj olduğunu düşünüyorum. Çünkü kesinlikle kadınlar çok daha dayanıklı. Yani bizim acı eşimizin daha yüksek olduğunu düşünüyorum. Sonuçta anneyiz, doğum yapıyoruz, bir çok şeyin sorumluluklarını yükleniyoruz. Bir de toplumsal olarak da aile kurma, bir arada tutma gibi birçok şeyi bizim genlerimize kodluyorlar. Dağda bu oluyor. Siz orada hayatta kalmak zorundasınız. Ayrıca kadın olarak benim tansiyonum erkeklerden 2 derece kadar düşük ve birçok kadın arkadaşımda da bunun böyle olduğunu duydum. Mesela bu dağda bir avantaj. Yükseğe çıktıkça kalp atışınız hızlandığı için tansiyonunuz yükselir. Bizim zaten düşük olduğu için normal seviyeye geliyor.

‘Benim İçin Gülmek Çok Önemli’

Kar leoparı olmak için gerekli şeyler neler? Örneğin bir grupla mı dağa çıkmak gerekiyor?

Aslında bu da size kalmış bir şey. Kar leoparı olmak için  sadece o 5 dağı tırmanmış ve geri dönmüş olmanız gerekiyor. Ama bunu kaç yılda ve kiminle yaptığınızın hiçbir önemi yok. Ben hep ekiple tırmandım. Tek tırmanmayı sevmiyorum. Çünkü onu riskli buluyorum ve mutlu olamıyorum. Konuşmayı seven bir insanım. Orada yemek pişirmek ya da soğukta kalmak bile benim için zevkli ama biriyle paylaşınca zevkli. Çünkü benim için bir işi yaparken gülmek önemli. Bu yüzden hep ekiple tırmandım ama farklı ekiple tırmandım.

Esin Handal 7000 metreden fazla yüksekliği olan bir dağa çıkmanın 30-35 gün sürdüğünden bahsediyor. Bu süre şehirden çıkıp şehre geri dönmeyi içeriyor. Vücudun o kadar yüksekliği kaldırabilmesi için belirli bir yüksekliğe çıkıp geri inmek gerekiyor. Bu durum da tırmanış süresini uzatıyor.

Peki gerekli ekipmanlar neler? Hem sıcak hava hem de soğuk hava için mi ekipman almanız gerekiyor?

Aslında bizde hiç sıcak hava olmuyor. Bu tırmanışların sezonu yazın. Kış da olabilir ama Türkiye’de bunu başlatan birisi çıkmadı henüz. Hep Ağustos-Temmuz aylarında yapılıyor. Ama biz orada eksi 50 derecede hep buzların, karların içerisinde kalıyoruz. Çünkü Temmuz ayında bile 4000 metreden sonra buzlar hiç erimiyor. Ekipman olarak bu çok güzel bir soru çünkü 7000 metreye çıkıyorsanız ayrı, 8000 metre için ayrı ya da 3000 metrelik dağ için başka bir ekipman alıyorsunuz. Ve Türkiye’de bu ekipmanları almak o dağa çıkmaktan daha pahalı. Sponsor desteği ile çıkmak en ideali. Ama oturup sponsoru bekleyemezdim. Çünkü kondisyon gidiyor. Ben son 5 yılımı buna adadım. Postacı olarak çalıştım ve tüm kazancımı Popeda’ya çıkmak için harcadım. 5 yıldır tatile gitmedim. 5 yıldır kocam 2 ay benim yüzümü bile görmedi. Sponsor bekleseydim biraz daha uzun sürebilirdi.

‘Şehirde Kaybolduğunuz Noktada Dağda Kendinizi Buluyorsunuz’

Tedx konuşmanızda dağcılık sporunun kadın ve kız çocuklarını güçlendirdiğinden bahsediyorsunuz? Dağcılık gerçekten bunu sağlıyor mu?

Şöyle söylüyorum ben çok ciddi anlamda özgüven kazandım. Kendimi bu kadar rahat ifade edemiyordum. Ben adrenalin için bu sporu yapmıyorum. Outdoor sporları yapanlar biraz böyle düşünülür ama ben dağda çok huzurlu hissediyorum. Orası inanılmaz sessiz ve özünüzle buluştuğunuz yer. Şehirde kaybolduğunuz noktada dağda kendinizi buluyorsunuz. İşte o huzurdan dolayı da aslında içinize dönüp daha güçlü oluyorsunuz. Özellikle kız çocukları erken yaşta başlarlarsa bize kodlanmış olan ya da toplumun bize empoze ettiği bilinçaltı duygularımızı aşabilirler. Mesela kadınlar erkeklere göre daha titizdir. Ama dağa gittiğinizde böyle bir şansınız yok. Ben 7000liğe çıkarken 10 hatta 20 günde bir sefer yıkanma hakkına sahip oluyorum. O koşullarda kalkıp ben illa yıkanacağım dersem ya hasta olurum ya da başka bir sorun olur. Ya da hayatta hiç ağzıma sürmediğim şeyleri dağda yiyorum . Çünkü hayatta kalmak için bunları yapmak zorundasınız. Olmazsa olmazlarımız ya da takıntılı olarak hayatımızı yaşamamızı engelleyen şeylerden kurtulmuş olduğumuzu düşünüyorum. Kız çocuklarımız da erken yaşta bunları yaparsa hem güçlerine inanıyorlar hem özgüven sahibi oluyorlar. Bir de toplumumuzda aileler de istemiyor. Size dedim ya benim annem de tabi şu an gurur duyuyor ama hala sorsam ‘ne olur yapma kızım’ der. Çok normal, biz onların canlarıyız ve endişe ediyorlar. Ama benim İstanbul’da otobüse binmemden daha fazla bir tehlike yok. Ki o otobüse bindiğim zaman kaderim otobüs şoförünün elinde oluyor. Ama dağa çıktığım zaman bütün kaderim benim elimde. Ben yanlış adım atmadığım sürece, yanlış karar vermediğim sürece hiçbir tehlikesi olmadığını düşünüyorum.

‘7 Kıtanın 7 En Yüksek Zirvesine Çıkmak İstiyorum’

Bundan sonraki hedefiniz neler?

Aslında 8000liklere gitmek istiyorum tabi. 8000lik dağlara çıkmak istiyorum ama bunun fiyatları inanılmaz yüksek olduğu için bunu sponsorsuz yapamam. Bir de benim her kıtanın en yüksek zirvesine çıkma projem vardı. Yıllar önce ilk buna başlamıştım. Yani 7 kıtanın 7 zirvesine. Bunların 3 ya da 4 tanesini yaptım. Ama diğerleri kalmıştı. Belki onları yaparım. Ama şu an pandemi sürecinin geçmesini bekliyoruz. Bir de bu sporun başka güzel yanı da şu; ben 21 yaşında başladım. Normalde bir spor için ya da böyle bir başarı için çok geç bir yaş. Ben 21 yaşında spora başladığımda daha önce ne spor disiplinim vardı ne vücudumun kas oranı bu kadar iyiydi. Ama dağcılıkta vücudunuzu geliştirdiğiniz antrenmanınızı yaptığınız sürece 70 ya da 80 kaç yaşında olduğunuzun hiçbir önemi yok. İstediğiniz yaşta istediğiniz dağa sağlınız el verdiği sürece çıkabiliyorsunuz. Bu da işime geldi benim.

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Umarım kimse dağcılıktan korkmaz ya da riskli bulmaz. Çünkü bunun insanı kendine getiren bir şey olduğunu düşünüyorum. Ve daha çok özgüvenli daha mutlu bir şekilde şehre dönüyorsunuz. Orada zorlukları görünce şehre geldiğinizde hem çevrenize hem de ailenize daha mutlu bir kişilik sergiliyorsunuz. Doğa sporları her zaman candır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir