Yüzmeye çok küçük yaşlarda başlayan, sporculuk kariyerinde önemli başarılara imza attıktan sonra master yüzücüsü olan ve antrenörlük kariyerinde de Türkiye’deki en önemli milli yüzücülerin yetişmesine küçük yaşlardan itibaren katkı sunan Esra Önen ile hem sporculuk ve antrenörlük kariyerini hem de kurucusu olduğu Frekans Yüzme Akademisini konuştuk. 

1977 yılında Ankara’da doğan Önen, 6-7 yaşlarında ailesinin yönlendirmesiyle, Mrs. Oleg antrenörlüğünde, dönemin en köklü kulüplerinden olan Petrol Ofisi Spor Kulübü’nde yüzme hayatına başlamış. Rus ekolüyle büyümüş olmanın kendisine apayrı bir disiplin kattığını belirten Esra Önen şu sıralar hem master yüzme yarışlarına katılıyor hem de sporcular yetiştiriyor. 

Antrenörlüğe nasıl başladınız peki? Antrenörlüğe geçiş süreciniz nasıl oldu? 

Aslında aklımda böyle bir şey yoktu. Ben 18-19 yaşındayken antrenörüm olan Bedri Abi, ‘sana 1. Kademe antrenörlük belgesi de alalım dursun’ demişti. O zamanlar çok gençtim. Belgemi aldım ama yıllarca kullanmadım. Başbakanlıkta çalışmaya başladım. Spordan uzaklaşmıştım. Oradan ayrıldıktan sonra ikinci kademe antrenörlük kursuna gittim. Ankara Üniversitesi Spor Kulübü’ne koordinatör olarak davet edildim. Orada 6 yıla yakın çalıştım. Asıl antrenörlük hikayem orada başladı. Sonrasında master yüzmeye de başladım. Yüzücülerle tekrar ilişkiler kurmaya başladım. Ondan sonra aktif antrenörlüğüm başladı. 

Esra Önen Türkiye Olimpiyat Hazırlık Merkezi (TOHM)’da da uzun yıllar antrenörlük yapan ve yüzmede altın jenerasyon olarak kabul edebileceğimiz Merve Tuncel, Beril Böcekler, Deniz Ertan, Defne Taçyıldız gibi genç yeteneklerin yetişmesine katkılar sunan yardımcı antrenörlerden birisi.

Mesters yüzme yarışlarında yarışıyorsunuz. Hem sporculuk kariyeriniz devam ediyor hem de antrenörlük yapıyorsunuz. Masters ve Triatlet yüzücülere antrenörlük yapıyorsunuz. Sporculuk ve antrenörlük dengesini nasıl tutturuyorsunuz?

Aslında dengeyi çok tutturamıyorum. Ben hareketli bir antrenörüm. 50 metre havuzda sürekli yürüyorum, konuşuyorum. Biraz takıntılıyım, sürekli sporcuları düzeltiyorum. Çünkü özellikle master ve triatletler çok istekli. Aslında çok yüzme antrenmanı yapamıyorum, az yapıyorum. Ama yine de İstanbul Boğazı, Aquamasters gibi bütün açık sular ve havuz yarışlarına katılıyorum. Derecelerim de iyi geliyor ama dengeyi pek tutturamıyorum. Çok yoruluyorum. Çok seyahat ediyorum. Sürekli yarışlar oluyor ve Hep seyahatlerle geçiyor, o da yoruyor. 

Hem açık su hem havuzda yüzüyor ve antrenörlük yapıyorsunuz. İkisinin bambaşka koşulları var. Havuzda koşullar daha belirgin, pek değişken yok. Denizde suyun derecesi değişebiliyor, dalga olabiliyor, deniz canlısı çıkabiliyor. Sizden de farkların neler olduğunu duymak isterim. Antrenman programları farklı mı? 

İkisi farklı tabii. Hatta göl bile daha farklı.  Her şeyden önce deniz tuzlu su havuz tatlı su. Bu bile fark ediyor. Tuzlu su çok daha fazla kaldırıyor. Göl daha ağırdır, durağandır. Farklılıklar buradan başlıyor. Tabii ki antrenman programları da farklı. Havuz yarışçılarının dört teknik bilmesi gerekiyor. Kelebek, sırt, kurbağalama, serbest. Antrenman sistemi de bellidir. Açık su yarışına katılacak olanlara da aslında aynı tarz antrenman yaptırıyoruz. Serbest yüzecekler diye başka stil yüzmemezlik yapmıyorlar. Onların mesafeleri daha fazla 5-10km yüzeceklerse antrenmanları daha farklı olabiliyor. Günde çift antrenman yapmaları gerekebiliyor. Ama havuz yarışlarında daha çok teknik çalışıyoruz. Çünkü havuz yarışlarında depar, dönüş, su altı, bitiriş, yandaki rakibini görme çok önemli. Açık su için daha çok uzun mesafe antrenmanları yapıyoruz. Sporcunun çok antrenmanlı olması gerekiyor. Negatif bir şey çıktığı zaman son kilometrelerinde cebinde gücü olması gerekiyor. Ama bazen de avantajlı oluyor. Deniz tuzlu su olduğu için seni kaldırıyor ya da önünde giden biri varsa onun draftına girebiliyorsun. Yıllardır havuz yüzmüş biri olarak açık suyun gerçekten çok eğlenceli olduğunu söyleyebilirim. İlk başta ön yargılıydım, korkuyordum. İlk yarışım 2008-2009 yıllarında İstanbul Boğazı oldu. Onda da yaş kategorimde birinci olmuştum. Şimdi açık su hastasıyım. Hiç korkulacak bir şey yok. Türkiye bu konuda cennet. Her köşesinde muhteşem denizler var. Çok da güzel organizasyonlarımız da var. 

Sizin favori yarışınız hangisi? 

Aqua Challange. 24-26 Mayıs’ta ona katılacağız. Avrupa düzeyinde bir yarış düzenliyorlar. Master ve triatletlerin hepsini oraya davet ediyorum, hazırlıyorum. Hatta Hollanda büyükelçimiz de bu sene katılacak. Yüzücü olan, olmayan, yeni başlayan, çekinen korkan herkesi davet ediyorum. 

Yüzme bireysel bir spor. Tek başınasınız, kimseyle iletişim kuramıyorsunuz. Sıkıcı da olabilir. Master bir de uzun mesafeleri barındırıyor. Yüzücüler nasıl motive kalabiliyor? 

Buna bir yüzücü değil antrenör olarak cevap vereyim. Toplu antrenmanlarda sporcular birbirini destekliyor. Çünkü triatlet ve mastersar beyaz yakalı ya da çalışan insanlar. Evliler, çocukları var, ailelerine işyerlerine sorumlulukları var ve zor zaman ayırıyorlar. Birlikte antrenman yaptıklarında da daha motive oluyorlar. Çoğu sporcu da şöyle bir şey var; biriyle rekabet ediyorlarsa daha hızlı yüzebiliyor. İnsanın doğasında yarış var. O yüzden toplu antrenman yapmak çok önemli. Antrenman partnerleri çok kıymetli bu uzun mesafelerde. 

Esra Önen 2015-2023 yılları arasında Türkiye Olimpiyat Hazırlık Merkezin’de görev yaptı.

Siz Frekans Yüzme Akademisinin kurucusunuz. Biraz Akademi’nizden bahsedebilir misiniz? 

2015 yıllıyla 2022-2023 yılları arasında TMOK’ta sporcularla çalıştım. Hatta Merve, Beril, Deniz, Defne gibi sporcularımız olimpiyatlara gitti. Onlar bize 9-10 yaşında geldiler. Küçücüklerdi, büyüdüler Olimpiyata gittiler. Şimdi hepsi Amerika’dan burs aldı. Orada uzun yıllar çalıştıktan sonra emeklilik hakkım doğdu. Zaten sporcular da büyüdü. O yüzden kendi isteğimle emekli olma kararı aldım. Sonra hayalim olan Frekans Yüzme Akademisini kurdum. Çünkü ben masterlar ve triatletlerle çalışmayı çok seviyorum. Hepsi ayrı bir renk. O yaşta spora gönül verip buna zaman ayıran insanlar kötü olamıyor. Çünkü kötülük düşünecek vakitleri yok. Bisiklete bin, yüz, koş… Ben de Frekans Yüzme Akademisini kurdum ve bunun daha çok masters için olmasını istedim. Çünkü artık ben de 47-48 yaşındayım, bundan sonra istediğim yolda gitmek istedim. Şu anda Akademi’de 70 sporcum var. Çoğu iş kadını, doktor, beyin cerrahı, organ nakli yapanlar. Çok kaliteli bir takım oldu. Eski yüzücü olduğum için de kendi yaşım eski yüzücüler, Türkiye rekortmenleri de benim takımımda. TOHM’da çalıştığım için Hilal Zeyneb Saraç ya da Merve (Tuncel) gibi genç jenerasyonu da yakaladım. Yurtdışında bu master yüzmeye çok önem veriyorlar. Çünkü insanların yaşam kalitesini, iş kalitesini de arttırıyor. Eskiden yüzücüler 10 yaşlarında ‘biz de büyüyünce master yüzücü olacağız’ diyorlardı. Çünkü onların antrenman yaptığı havuzlarda yarışlarımız olurdu. Onlar havuzdan çıkıyordu ben giriyordum, bana tezahürat ediyorlardı. Bence onlara güzel bir örnek oldu. 40lı-50li yaşlarda yüzülüyor mu diye şaşırıyorlardı. Şu anda da Frekans Yüzme yeni kurulmasına rağmen Türkiye’nin en iyi üç takımı arasında. Ben işimi severek yapıyorum, hiçbir şekilde para mevzu bahis değil. Herkesin sorusuna tek tek cevap veriyorum, federasyonla görüşüyorum. Bu organizasyonların sahiplerinin hepsini tanıyorum. Zaten parayla motive olunacak bir iş değil. Bazen bana ‘hocam sizin enerjinize yetişemiyoruz’ diyorlar. Çünkü ben bazen bir tek atlet için kaç km gidiyorum. Bundan hiç para kazanmıyorum. Ama tek kişi olmasına rağmen yüzmek istediği için gidiyorum. İnsanları, öğrencilerimi, onları mutlu etmeyi seviyorum. 

Bence zaten Mastersların en güzel yanı bir yaş sınırının olmaması. Diğer branşlarda ileri yaş kabul edilen yaşlar Masterlar için en verimli çağ olabiliyor. Yaşınız kaç olursa olsun yarışlara katılabiliyorsunuz.

Evet kesinlikle. 25 yaşını doldurmuş herkes master yüzme yarışına katılabilir. Bizim takımımızda da 90lı yaşlarında Metin Atamer diye bir sporcumuz var. Ben de yardım ediyorum. Elimden destek alarak depar taşına çıkıyor. Hatta 4 kişi bayrak yüzdüler ve rekor kırdılar. Geçen gün bana yine mesaj attı ‘İstanbul Boğaz yarışı evraklarımı nereye yükleyim’ diye. Bunu sadece yüzme olarak düşünmeyin.Farklı yerlerde yarışlar oluyor, seyahat ediyoruz. Orada yeni insanlarla tanışıyoruz. Türkiye’de master yüzme çok eğlenceli. Hem spor yapıyor hem sosyalleşip yeni insanlarla tanışıyorsun. Ben çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ve herkesin de illa eski milli yüzücü olmasına gerek yok. Bizim takım ikiye ayrılıyor. Sosyal olarak gelen ve eski millileri. Bizim için en önemli başarı mutluluk ve sağlık. Rekorlar, birincilik, ikincilik bunlar tabi tadı tuzu ama bunlar geçici, sağlık çok önemli. 

Esra Önen, Olimpiyat kotası almak için Aykut Çelik önderliğinde yarışlara hazırlanan Merve Tuncel’in Ankara’da bulunduğu süre zarfında antrenmanlarını yaptırıyor ve onun Olimpiyatlara hazırlanmasına destek oluyor. 

Türkiye’de son yıllarda yüzme konusunda çok önemli bir jenerasyon yakalandı. Özellikle genç yaş kategorilerinde çok başarılı sonuçlar alınmaya başlandı. Bu sporcularla çalışmış biri olarak sizce başarının altında yakan etken nedir? Bir şeylerin doğru yapıldığı çok açık. Bunlar neler? 

Ankara gibi bazı şehirlerde oteli, 50 metrelik havuzları, yemekhanesi olan Olimpiyat Hazırlık Merkezleri kuruldu. Devletin en güzel yaptığı şeylerden birisi bu. Maaş ve ekipman sağlandı. Bir yüzücünün boş, güzel bir havuzda antrenman yapıp 5 dakika içinde yağı, tuzu ayarlanmış bir yemekle beslenebilmesi çok önemli. Bunu herkes bulamıyor. İnsanlar kalabalık havuzlarda yüzüyorlar, sonra arabayla 2 saat evine dönüyor ve doğru beslenemeyebiliyor. İkincisi bu olimpiyat merkezleri 2014 yıllında ilk kurulduğunda takım takım yarışlar seyredildi. Bir tek ben değil tabii ki bütün antrenörler seyretti. Sporcular tek tek seçildi. Zaten merkezin amacı da buydu. Buraya seçilenler geldi. Farklı şehirlerden de gelen sporcular oldu. Tabi Gjon Shyti gibi bir baş antrenör geldi. Aslında onun eseri bunların hepsi. Yetenekli bütün çocukları aynı antrenman içinde yüzdürdük. Bütün antrenmanlar yarış gibi geçti. Her şeyden önce Ankara TOHM çok başarılı oldu. Yani iyi sporcuların seçilip iyi antrenörlerle çalışmasıyla beraber hepsi birleşti. Çoğu insan havuz bulamıyor, biz 50 metrelik havuzda yüzdürdük. Çünkü 25 metrelik havuz yüzücüyü çok geliştirmiyor. Dönüşlerde takla at, itekle kayıyorsun. 50 metre hep yüzmek zorundasın. O zamanlar şans Ankara’dan yanaydı. Baş antrenör sert disiplinliydi. Her türlü imkanın yanı sıra çocukların ruhları çok iyiydi. Hepsi çok iyi aile çocukları. Pandemide bile açtık ayrı ayrı kulvarlarda yüzdük. Özel iznimiz vardı. Oradaki çocuklar Olimpiyatlara katıldılar. 

Bu sene Olimpiyat senesi. Yüzmede de yukarıya doğru çıkan bir başarı ivmesi var. Olimpiyatlardan biz seyirciler olarak sporculardan neler beklemeliyiz? 

Olimpiyata bu sene daha az kişiyle katılacağız. Ama sürprizle baraj geçenlerimiz olacak. Türkiye’de okul sisteminde sorun var. Çocuklar orta okula geliyor tam milli yüzücü olacak ya bir yıl sınav için ara veriyorlar ya da çift antrenmana gelemiyorlar. Hadi LGS’yi atlatıyoruz üniversitesi. Çünkü herkesin bir gelecek kaygısı var.  Herkes Amerika’ya gidemiyor. Giden sporcular ultra iyi yüzücü olduğu için Amerika bursu alabildi. İnsanlar üniversite derdine düşüyor. Belki 20 kişi Olimpiyatlara katılacaktı ve başarılı olacaktı. Final yüzüp madalya alacaktı. Çok zor oluyor bu sistemle. Onun dışında final yüzmek ana hedef şu anda. Olimpiyata barajı geçip gitmemiz bile bizim için önemli. Önümüzdeki yıllarda final yüzüp madalya alma şanı olacak bizim için. Ama Türkiye şu anda başarılı bir şekilde çıkışta. Yüzme yarışları gayet güzel gidiyor. 

Frekans Yüzme Akademisi’nin kadın yüzücüleri

Sizin bundan sonraki hedefleriniz neler?

Zamanında da çok çalıştığım için şu anda eğlenerek çalışmak istiyorum. Her zaman eski sporcularıma, şimdi de olduğu gibi, evim de kalbim de açık. Her yerde master, triatletlerin ve beyaz yakalıların spor yapmasını savunacağım. Bilmiyorlarsa bile yüzme öğrensinler. Amacım masterları ve triatletlerin spor hayatında aktif olmaları. İş yerleriyle gidip görüşeceğim. Eğer onlara 1-2 saat antrenman için ya da yarışlara gitmek için izin verirseniz bu size kat be kat dönecek. Çünkü bu kişi mutlu biri olacak daha sağlıklı olacak ve daha çok çalışacak. Bundan sonraki hedeflerim bu. 24-26 Mayısta Aqua Challenge yarışlarına gideceğiz. Ben de yüzeceğim orada takımımı da götüreceğim. Gençleri de açıksu yarışlarına katılmaya davet ediyorum. Herkesi İstanbul Boğaz yarışına sokmaya çalışıyorum. Yani tuttuğumu yüzdürüyorum. İlle rekor kırıp dereceye gireceksiniz diye bir şey yok. Mesela bayrak yarışı var, yavaş bile gelseniz diğer arkadaşınızın eline vurup devam edip gidiyor. Yani öyle hırs dolu değil. İnsanlar gözlerinde büyütüyor. Benim hiç yüzmeyle alakası olmayan sporcum var. Geldi geliştirdi kendini yarışlara giriyor. Spor yaptıkça gelişebilen bir şey.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Bir insan olarak bu yorumu yapacağım. Instagram’da elit sporcuların başarıları paylaşıldığında altına çok üzücü yorumlar yapılıyor. Yüzücülerin motivasyonları bozuluyor. Yüzme çok zor bir branş, yüzmeyen kesinlikle anlayamaz. Bir gün grip oldunuz ve antrenmana gitmediniz iki ay geriye gidiyorsunuz. Diğer branşlar gibi hızlıca toparlanma şansı olmuyor. Yani seyircilerden istediğimiz tek şey bu zorbalıkları yapmasınlar. Sporcular sporun zorluğunun yanı sıra bu tür zorbalıklarla uğraşıyor. Onun dışında yüzme de diğer branşlar gibi göz önünde olmalı. Yüzme elit bir spor ve futbol kadar konuşulması gerekiyor. Çoğu zaman başarılar önemsizmiş gibi davranılıyor. Ana haberlere bu başarılar çıkmalı. Avrupa’da üçüncü olmak Türkiye’nin sisteminde çok zor. Bu başarılar daha çok konuşulmalı. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir