Hemen her alanda olduğu gibi spor alanında da kadınlar toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle mücadele ediyor. Peki bu mücadele sonucunda spor dünyasında feminizm gerçekten de güçleniyor diyebilir miyiz? Kadın görünürlüğünün spor dünyasında arttığı bir dönemin içine girdik dememiz gerçekten mümkün mü? Veriler bu iyileşmeyi göz önüne seriyor mu? Organizasyonlar toplumsal cinsiyet eşitliğine ne oranda dikkat ediyor? İşte bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla bu konuya odaklanacağız ve bu sorulara birlikte yanıt arayacağız.
Bu sorulardan hareketle hemen sizleri Tokyo 2020 olimpiyatlarına götürmek istiyorum. Bu yazının da çıkış noktası olan ve umut veren bu organizasyon neden bu kadar önemli? Belki de başlıkta da sorduğumuz üzere Spor Dünyasında Feminist Bakış Güçleniyor mu? sorusuna en umut verici yanıt bu olimpiyatlar. Nedenine gelecek olursak…
Son yıllarda kadınların spora katılımı ve Olimpik-Paralimpik Oyunlara katılım alanlarında önemli bir ilerleme kaydedildiği söylenebilir. Diğer taraftan yapılan çalışmalar sonucu raporlanan veriler, spor kurumlarının karar alma mekanizmalarında kadınların temsilinin çok yetersiz olduğunu ve bu alanda acil şekilde bir eylem planının geliştirilip uygulanması gerektiğini ortaya koyuyor. Ama Tokyo 2020 olimpiyatları bu anlamda ciddi anlamda umut verici bir organizasyon oldu. Çünkü Tokyo 2020 Olimpiyatları, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda önemli bir örnek teşkil etti. Öyle ki yapılan ilk modern olimpiyatlarda hiç kadın sporcu temsili yokken, 1900’deki Olimpiyatlarda bu temsil oranı sadece %2,2 ile sınırlıydı. O nedenle Tokyo 2020 Olimpiyatları gerçekten bu konuda atılmış en büyük adım ve çok değerli bir örnek oldu. Peki bu olimpiyatları toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamada öne çıkaran o örnekler ne miydi?
Öncelikle kadın sporcuların katılımı… Tokyo 2020 olimpiyatları, kadın sporcuların katılımını teşvik ederek kadınların sayısının erkeklerle eşit olduğu ilk olimpiyatlar oldu. Bu, kadın sporcuların başarılarına daha fazla odaklanılmasına ve genç kızlara ilham verilmesine yardımcı oldu. Diğer yandan toplumsal cinsiyet eşitliği mesajları… Olimpiyatlar sırasında yapılan etkinlikler ve törenlerde, toplumsal cinsiyet eşitliği mesajları vurgulandı. Cinsiyet ayrımcılığına karşı duruş sergilendi ve farkındalık yaratıldı. Yani özetle Tokyo 2020, gerçekten cinsiyet duyarlılığına sahip bir organizasyondu. Örneğin, sporcuların kıyafetleri ve spor alanları cinsiyet eşitliği gözetilerek tasarlanmıştı. Bu bile başlı başına çok önemli bir detaydı.
Bununla da kalınmadı elbette ve bu organizasyonda Transgender sporcuların katılımı da gözetildi. Böylece, olimpiyatlarda transgender sporcuların katılımını da gözetildiği için toplumsal cinsiyet çeşitliliğine saygı gösterildiği açıkça beyan edilmiş oldu. Sadece bu da değil kapanış törenindeki mesaj da çok etkileyiciydi. Kapanış töreninde, Japonya İmparatoru Naruhito, “Barış ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” gözeten mesajlar verdi. Bu mesajlar, Olimpiyatların toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki taahhüdünü bir kez daha vurgulamış oldu.
Peki temsiliyet oranları nasıldı?
Tokyo 2020 Olimpiyatları, toplumsal cinsiyet eşitliği açısından önemli bir dönüm noktası oldu. Bu olimpiyatların kadın ve erkek sporcu oranları bu nedenle oldukça eşitlikçiydi. Kadın sporcuların katılım oranı yaklaşık olarak yüzde 48.8 oldu. Kadınlar, 46 branşta yarışırken erkekler ise 45 branşta yarıştı. Türkiye adına yarışacak olan kadın sporcu oranı da 50 kadın sporcu ile yüzde 46 oldu. Bu nedenle Tokyo 2020 Olimpiyatları, olimpiyat tarihinde cinsiyet eşitliğinin en yüksek düzeyde sağlandığı oyunlar olarak kabul edilir. Bu sayede, kadınların spor alanında daha fazla temsil edildiği ve genç kızlara ilham veren bir platform yaratılmış oldu.
Türk sporunu 2022 yılında kadın sporcular taşıdı demek mümkün…
Tüm bu nedenlerle, Tokyo 2020 Olimpiyatları, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda önemli bir kilometre taşı olarak kabul ediliyor ve bize de Spor Dünyasında Feminist Bakış Güçleniyor mu? sorusunu sorduracak kadar umut veriyor. Evet, elbette güçleniyor. Bu örnekten anlaşılacağı üzere global çapta kesinlikle bir ilerleme söz konusu. Bir diğer iyi örnek de Türk sporcuların 2022’de dünya şampiyonalarında kazandığı 551 madalyanın 337’sinin kadın sporcular tarafından kazanılması. Bu, madalyaların yüzde 61’inin kadın sporcular tarafından kazanıldığı anlamına geliyor. Böylece Türk sporunu 2022 yılında kadın sporcular taşıdı demek çok yerinde olacak. Keza, Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın 2022 verilerine göre lisanslı 13,57 milyon sporcunun 5 milyon 566 bini kadın sporcu, 8 milyon 962’si ise erkek sporcudan oluşuyor. Bu oran elbette daha da artırılmalı ama buna rağmen kadın sporcuların başarı oranının erkeklere oranla ne kadar yüksek olduğunu da görmek mümkün. Çünkü sadece dünya şampiyonalarında değil Avrupa şampiyonalarında da kadın sporcularımız öne çıkıyor. 2022 yılı verilerine göre Avrupa şampiyonalarında madalyaların 521’ini kadın sporcular 427’sini erkek sporcular aldı.
Dolayısıyla bu konuda önceki dönemler gibi çok pesimist olmamak gerekse de bu gelişmelerin yeterli olup olmadığını sorgulamak da yine hepimize düşüyor. O zaman soralım… Bu başarılar medyada ne kadar yer bulabiliyor? Bu gelişmeler gerçekten yeterli mi? Yeterli olmayacak ki 2021 yılında 4 kadın sporcu; Alex Morgan, Sue Bird, Simone Manuel ve Chloe Kim medyanın kadın sporculara ayırdığı alanın çok yetersiz olduğunu ve spor dünyasında kadınların hala cinsiyetçi ötekileştirmelere maruz kalmasına bir tepki olarak Togethxt medya şirketini kurdular ve kadın sporcuların medyada daha fazla temsili için alan açarken tasvir edilme şekillerini de değiştirmeyi umdular. Haklılardı da… Çünkü her ne kadar organizasyonlar özelinde birtakım iyileşmelere şahit olsak ve genel çerçevede rakamsal veriler gelişmeyi gösterse de hala ne kadar geride kaldığımıza da işaret ediyor. Çünkü birçok alanda olduğu gibi spor alanında da Birleşmiş Milletler’in HeForShe girişimi gibi girişimlerini görmek mümkün olsa bile sayıları bir elin parmaklarını maalesef geçemiyor.
Kadınlar savunma ve dövüş sanatlarında öne çıkıyor
Kadınlar için Spor ve Fiziksel Aktivite Derneği’nin en son hazırladığı “Türkiye’de Sporda Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Raporu-2021”e göre Türkiye’deki 62 spor federasyonunun verileri incelenmiş. Federasyona kayıtlı toplam lisanslı sporcu sayısında kadın sporcu oranı yüzde 34,84 olarak açıklanmış. Her ne kadar erkek sporcuların ağırlıklı olduğu dallar olarak düşünülse de faal kadın sporcu sayısının en yüksek olduğu beş spor dalı ağırlıklı olarak dövüş ve savunma sanatları sporlarından oluşuyor; Kick Boks, Karate, Taekwondo, Atletizm ve Voleybol… Yine bu rapora göre 2021 yılında 61 spor federasyonu başkanlarının yüzde 95,08’i erkek, yüzde 4,923’ü kadın. Kadın başkanları Briç, Satranç ve Yelken federasyonunda görüyoruz. Yani yönetimdeki kadın sporcu sayısı ciddi anlamda yok denecek düzeyde. Dolayısıyla bir puzzle düşünecek olursak her parçası yerine oturmadan tamamlanmış saymamız nasıl mümkün olmayacaksa iyi örnekleri söylerken eksik kaldığımız yanları fark edip geliştirmemek de o puzzle’ı tamamlamamış olduğumuz ve aslında gerçek anlamda bir gelişme görmediğimiz anlamına da çıkacaktır.
HeForShe, olimpiyatlar, cinsiyet kotası uygulayarak kadın sporcuların katılımını teşvik eden çalışmalar yapan Norveç Olimpik ve Paralimpik Komitesi ve Spor Konfederasyonu gibi iyi örnekler bizi motive ederken yukarıda verileri paylaşırken eksikliği ortaya çıkan iyileştirilmesi gereken kısımlar için de mutlaka harekete geçirilmeli, bir eylem planı yapılmalı, spor alanında kadın başarısının görünürlüğü ve kadının varlığı da güçlendirilmeli. Sadece 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde değil her zaman kadınların başarısını kutlayacak ve görünür kılarak destekleyecek faaliyetler ve düzenlemeler gerçekleştirilmeli.