Bir ay, iki ülke, 32 takım, 64 maç, 164 gol ve iki milyona yakın biletli taraftar… Kadınlarda bir majör turnuva ilk kez bu kadar büyük sayılar gördü. Zorlamadan, yapmış olmak için yapmadan… Doğrusunu söylemek gerekirse çeşitli zorlamalar oldu, kabul. Avustralya’daki açılış maçına “tahmin edilenden” çok ilgi gelmesi üzerine, karşılaşma daha büyük kapasiteli bir stadyuma taşındı örneğin. Tatlı bir zorlama diyebiliriz buna. Bazı insanlar önünde apaçık olanı görmekte zorlanabiliyor nasılsa. Yoksa Gianni Infantino’nun finalden önce FIFA’nın kadın futbolu üzerine düzenlediği kongrede bahsettiği “Kapıları zorlayın, biz erkekleri ikna edin” çıkışı bununla mı alakalıydı? Neyse, oraya da geleceğiz.
2023 Dünya Kupası’ndan çıkarabileceğimiz birçok pozitif nokta var. Öncelikle halk arası tabirle, futbola doyduk. Birbirinden farklı taktik anlayışları, kaliteli ayakların şovları, yıldızlarla dolu popüler takımlara kompakt futbolun disiplinli savaşçılarından oluşan ekiplerin kafa tutuşu, geçmiş rekabetlerin rövanşı, yeni meydan okumalar… Hepsi de bu alanda, son yıllarda yeşil sahada izlediğimiz en üst seviye karşılaşmalardı.
Kırılan televizyon yayını rekorları ve tribündeki taraftar coşkusu da bu turnuvanın başrolü oldu. Yarı final gören Matildalar’ın tüm Avustralya’da edindiği şöhretin boyutu sokaklardan, kafelerden, hatta uçak seferlerinden paylaşılan viral videolarla tüm dünyaya sunuldu.
Düzenlenen her büyük turnuva, yıllar geçtikçe, gelişim ve değişimin öncüsü oluyor. Kadın futbolu ve oyun çehresi de, farklı görüş ve kültürlerin güvenle barındığı kapsayıcı bir alan olmasıyla bu gelişim ve değişimin vazgeçilemez bir parçası. Bu alanda elde edilen her başarının ardında, futbol topuna el sürmesi uzun yıllar yasaklanmış kadınların, çok geç başladıkları mücadelede ait olduğu seviyeye ulaşmalarının yorucu ve azimli hikâyeleri var. İngiltere kaptanı Leah Williamson’ın, takımın finaldeki gümüş madalya başarısının ardından söylediklerini tüm kadın futbolu emekçileri adına dillendirebiliriz aslında: “Bu kızlar peri masalları ile süslenen prensesler değil, onlar birer savaşçı.”
En İyi Ev Sahipleri
Yeni Zelanda ve Avustralya, Kadınlar Dünya Kupası’na aynı anda ev sahipliği yapan ilk ülkeler oldu. Yeni Zelanda grup aşamasını geçememiş olsa da turnuvada ilk galibiyetini alıp ihtişamlı “all black” forması ve kaptanı Ali Riley ile gönüllere taht kurmayı başarabildi. 35 yaşındaki defans oyuncusunun turnuvanın açılış maçında Norveç’e karşı aldıkları galibiyetin ardından röportaj verdiği sırada görülen gökkuşağı renkleriyle bezediği ojeli tırnakları sosyal medyada gündem olmuştu. Bundan birkaç gün sonra göz yaşları içinde anlattığı hikâye, dünyaya ses getirebilecek güçteki futbolcuların küçük gibi görülebilecek eylemlerinin bile ne kadar değerli olduğunu kanıtladı. Kimliği ve yönelimiyle ilgili baskılara dayanamayıp kendi canına kıymaya kalkan bir çocuğun, hastane odasında Riley’den özenip tırnaklarını gökkuşağı renklerine boyadığını öğrendik. Futbolda temsiliyet ve kapsayıcılığın önemi en çok bu gibi örneklerle açıklanabiliyor. Oysaki Ali Riley’nin yaptığı şey “OneLove” kol bandının yasaklanmasına yönelik kendince bir eylemdi sadece. Sonuçta kime nasıl etki edeceğini o da bilmiyordu.
Diğer ev sahibi Avustralya turnuvanın tartışmasız en gözde takımı oldu. Yarı finale kadar giden yol kimileri için peri masalı gibi anlatıldı. En ve belki de tek büyük yıldızı Sam Kerr olmadan çeyrek finale kadar yükselen takımda alınan galibiyetler ve hissedilen coşku, aslında bahsedilen peri masalına çok uyuyordu. Ancak bunun arkasında 2015’teki turnuvanın ardından daha çok yatırım ve eşit şartlar adına, kendi federasyonlarına karşı yaptıkları eylem vardı. Başarılı olan başkaldırı, o günden bugüne yapılan doğru yatırımlarla takıma yarı finali getirdi. Bir ay boyunca futbolla yatıp kalkan bir Avustralya çıkardı ortaya. Turnuva dördüncülüğünün ardından kaptan Sam Kerr bu yaşadıklarının sadece bir başlangıç olduğunu aktardı. Daha çok yatırımla daha fazla çocuğa futbol olanakları sunulmasının elzemini kendi ülkesine ve dünyaya iletti.
Avustralya’nın da gözle görülür başarısıyla turnuvaya ilginin her geçen gün arttığı 30 günde, stadyum ve çevresi, sokaklar, sosyal alanlar ve dünyanın dört bir köşesinde ekran başındakiler de turnuvanın coşkusunu yakından hissetti. Futbolcular da aldıkları geri dönüşün minnettarlığını veda mesajlarıyla iletmekten çekinmedi. Avrupa’nın birçok yerinde maç saatleri açısından endişeler yaşansa da, bu problem turnuvanın önüne geçmedi. Takip etmek isteyen gece de olsa ilk düdüğü bekledi. Rekabetin zirvesinin yaşandığı turnuvaya bakmayı es geçirenler de tarih yazacak bir treni daha kaçırmış oldular.
Bir Devrin Sonu
Amerika Birleşik Devletleri ve İsveç, bir dönemin vazgeçilmez kadın futbolu ülkeleriydi. Zirvedeki ligleriyle üst düzey oyuncuları kendilerine çekiyor, aynı zamanda kendi kahramanlarını oluşturuyorlardı. Amerika hâlâ lig kalitesi ve oyuncu yetiştirme açısından üst sıralarda. Ancak şu anki rakipleri hiç olmadığı kadar güçlü. İsveç’te ise lig eski şaşaalı günlerini mumla arıyor. Artık yıldız oyuncular orayı tercih etmiyor, gençler yerel ligi Avrupa takımlarına gidebilmek için basamak olarak kullanıyor. 2023 Dünya Kupası, bu iki ülkenin dünyanın zirvesinde oturdukları görkemli yılları geride bırakan jenerasyonlarının vedasına sahne oldu.
İsveç, efsane kaptanları Caroline Seger ve hırçın yıldızları Asllani ile birlikte turnuvadan bronz madalyayla ayrıldı. Amerika Birleşik Devletleri ise kafası karışık bir turnuva geçirdi. Koç Vlatko Andonovski bir türlü doğru kadroyu bulamayıp eleştiriler altında Yeni Zelanda’ya veda etti. Birkaç gün aradan sonra da Amerikalı menajerin görevinden ayrıldığı duyuruldu.
Brezilyalı Marta ve Kanadalı Sinclair gibi Dünya Kupası sahnesine son kez adım atan Amerikalı efsane Megan Rapinoe da buruk bir veda yaşadı. Geriye kazandığı madalyalar, unutulmaz goller, renkli saçlar ve en önemlisi de temsil ettiği ve desteklediği şeyler adına unutulmaz mücadelesini bıraktı. Somut başarının bir mücadelenin en büyük aracı olduğunu da kanıtlamış oldu.
En Ağır Madalya
Nefes kesici turnuvanın finali iki futbol devi İspanya ve İngiltere arasında oynandı. İspanya kadro derinliği ve yeni jenerasyondan yıldızların ön plana çıkmasıyla şampiyonluk ararken İngiltere semalarından “It’s coming home” nidaları yükseliyordu. Bir yandan da tarihin en başarılı kadın teknik direktörü Sarina Wiegman’la, belki de en nefret edileni Jorge Vilda karşılaşacaktı. 90 dakika sonunda üstün bir oyunla kazanıp kupayı evine götüren İspanya oldu. Toksik ve tacizci oluşlarıyla alenen suçlanan teknik direktör Vilda ve federasyon başkanı Luis Rubiales de pastadan payını aldı.
Geçtiğimiz sonbaharda Avrupa Şampiyonası’ndaki yenilginin ardından federasyona ve özellikle Rubiales ve Vilda’ya yönelik eleştirilerin bulunduğu bir mektup gönderen 15 kişilik oyuncu grubu, isteklerinin karşılanmasına kadar fiziksel ve mental sağlıklarını korumak için milli takım kadrosuna girmeyeceklerini duyurmuştu. Oyuncuların düşük kalitedeki idmanlardan şikâyet etmesi, takımdaki sağlık personelinin yeterli olmaması, en ufak başarısızlıkta federasyon ve teknik direktörün medya önünde onları suçlu göstermesi gibi sebepler ilk konuşulan problemler oldu. Ardından takıma yakın kaynaklardan edinilen bilgilere göre yaşananların çok genel ve yüzeysel aktarıldığı öğrenildi. Yıldız forvet Jenni Hermoso’nun Jorge Vilda yönetimi altında yapılan antrenmanlardan ağlayarak ayrıldığı, oyuncuların kamp sırasında otel odalarının kapısını kilitlemesinin yasaklandığı ve dışarıdan gelenlerin çantalarının arandığı zehirli bir ortam oluşmuştu İspanya tarafında.
Yayınlanan mektubun hemen ardından İspanya Kraliyet Futbol Federasyonu’nun “Las 15” denilen boykotçu oyuncu grubuna verdiği cevap sert ve tehditvari oldu. Federasyon Jorge Vilda’ya tam desteğini açıklayıp özür dilemeyen oyuncuların milli takıma geri alınmayacağını belirterek cezalandırabileceklerini söyledi. 15 oyuncu arasından üç kişi dışarıda bırakılarak federasyonla kapalı kapılar ardında bazı müzakereler yapıldı. Barcelonalı yıldızlar Mapi Leon, Patri Guijarro ve Claudia Pina sözlerinden geri dönmedi. Sonuç olarak 2023 Dünya Kupası öncesi tüm problemler üç güçlü eksikle arkada bırakıldı. Ya da askıya alındı. Belki de hasıraltı edildi…
Final gününe ve kupa anına gelindiğinde doğal olarak herkesin dilinde bu kadar problemin gölgesinde İspanya’nın İngiltere’ye karşı nasıl da muhteşem ve domine bir oyun sergilediği vardı. İspanya gerçekten de üstün bir oyun çıkarmıştı. Finale kadar kulübeden gelip takıma galibiyeti kazandıran 19 yaşındaki Barcelonalı Salma Paralluelo bu sefer maça ilk 11’de başlayıp İngiltere defansını oldukça zorlamıştı. Golü de Real Madridli genç yıldız Olga Carmona ile bulup sonrasında İngiltere’ye hiç şans tanımamışlardı.
Turnuva boyunca maçların ardından sahada genellikle tek başına galibiyeti kutlayan Jorge Vilda ve ondan uzak durarak beraber görüntü vermemeye özen gösteren futbolcular, final sonrası belki de şampiyonluğun verdiği enerjiyle İspanyol teknik adamla yakın gözüktü. Kupa seremonisinde madalyalar tek tek dağıtılırken ise federasyon başkanı Luis Rubiales’in, Jenni Hermoso’yu izinsiz olarak dudağından öpmesiyle takımın üstündeki kara bulutlar tekrar sağanağa dönüştü. Seremoni sonrası olaydan hoşlanmadığını belirten oyuncu, soyunma odasında da farklı bir tacizle karşılaştı. Paralluelo’nun sosyal medyadan canlı yayın yaptığı sırada arkada geçen diyalog, Rubiales’in takımı İbiza’ya tatile götüreceği sırada Hermoso’yla evleneceğini söylemesinin ardından teknik ekipten birinin onu öperken dilini kullanıp kullanmadığını sorup eğlenmesine kadar iğrençleşti. Olayların ardından özellikle Katalan basınından büyük eleştiriler geldi.
İspanya’nın kazandığı şampiyonluk, ülkelerinin sürekli gelişen jenerasyonlarının ve çok derin futbolcu havuzunun bir sonucu. Halihazırda 17 ve 20 yaş dünya şampiyonluğunu da taşıyorlar. Ancak kazanılan bu kupa takım elbiseli güç sahibi adamların varlığının sürdürülmesine ve onlara karşı çıkanların susturulmasına yol açması ihtimaliyle biraz da lekeli bir kupa. İki kez yılın futbolcusu seçilen Alexia Putellas’ın da, canından çok sevdiğini söylediği takım arkadaşı Mapi Leon’un ve haklı davalarında geride kalanların verdiği yükle boynuna taktığı en ağır madalyalardan biri olabilir.
Gianni Infantino’dan Tavsiye
FIFA başkanı Gianni Infantino kendince motivasyonel konuşmalarıyla ünlüdür. Katar Dünya Kupası’nın açılışında “Bugün güçlü duygular içindeyim. Bugün Katarlı hissediyorum, Arap hissediyorum, gay biri gibi hissediyorum, engelli biri gibi hissediyorum, göçmen bir işçi gibi hissediyorum” cümlesiyle söze başlamıştı. Katar’daki işçi haklarının ihmali ve göçmenlerin katline kadar giden suçlamaların ardından stadyumlarda ve yeşil sahada queer temsiliyetine de izin vermeyip ikiyüzlü damgası yemişti.
Dünya Kupası finalinden birkaç gün önce FIFA tarafından düzenlenen kadın futbolu kongresinde de Katar’dakinin altında kalmayacak sözlerde bulundu. Dört kızının olduğunu belirterek “kız babası” olduğunu da aktarıp başladığı konuşmasına “Kadınlar, değiştirme gücüne sahipsiniz. Doğru dövüşleri seçin.” cümleleriyle devam etti. “Biz erkekleri ikna etme gücüne sahipsiniz. Sadece bunu yapın. Siz yapın. Sadece yapın. FIFA’da açık kapılar bulacaksınız, sadece onları itin.” diyerek de konuşmasına son verdi.
Yani Infantino, Katar’da son resmi maçını 2014’te yapan kadın futbolcuların mücadelesini es geçerek orada devasa yatırımlarla bir Dünya Kupası düzenleyen ya da kimlikler ve benlikler hakkında “katı” ve ikiyüzlü görüşleri olan FIFA’yı ve oradaki adamları kadınların ikna etmeleri gerektiğinden söz etti.
FIFA başkanının bu konuşmasının ardından Ada Hegerberg ve Vivianne Miedema gibi yıldız oyunculardan tepki yağarken İngiltere ile finale çıkan Lucy Bronze, madalya seremonisinde Infantino’nun elini sıkmamayı tercih etti.
Sonuç olarak 2023 Dünya Kupası yaşanan son olaylarla birlikte bir şeyi daha kanıtlamış oldu. Kadın futbolu FIFA sayesinde değil, FIFA’ya rağmen ayakta. Tıpkı İspanya takımının Vilda’ya rağmen olduğu gibi…