Kaya tırmanışının, dünyanın en zor spor dallarından birisi olduğunu hepimiz biliyoruz. Genel anlamıyla doğal kaya oluşumlarına ve yapay kaya duvarlara yapılan tırmanışlar bu kategoride yer alır. Genellikle bir veya daha fazla partnerle yapılan kaya tırmanışlarında uzun süreli bir eğitim ve bilgi birikimine ihtiyaç duyulur.
Ancak bu spor alanıyla ilgili yaygın bir düşünce vardır: “İnsan doğasına aykırı hareketler içermesi nedeniyle kaya tırmanışında kadınlara nazaran erkekler daha başarılıdır.”
Oysa kaya tırmanışı dahil zorluk derecesi bir hayli yüksek doğa sporlarında güç, dayanıklılık, denge ve zihinsel kontrol gibi etmenler ön plandadır. Bir bakıma, bu sporun zorluk derecesi ile cinsiyet arasında doğrudan bir bağ kurmamız doğru olmaz.
O halde kaya tırmanışının zorlu dünyasından ve bu alanda başarılı olan kadın sporculardan bahsetmeden önce “doğa sporları” kategorisini ve bu alandaki temel dinamikleri genel hatlarıyla hatırlayalım…
Doğa Sporları ve Dağcılık
“Tırmanışta sonsuz bir kişisel başarı yelpazesi olduğu ve bunun fiziksel ve zihinsel olarak güç gerektiren bir spor olduğu gerçeğine aşık oldum.”
Sasha DiGiulian, Tırmanışçı ve Dağcı
Doğa sporlarının ne olduğuna dair genel bir değerlendirme yapmamız gerekirse ilk aşamada insanın sahip olduğu beceriden, bilgiden ve kondisyondan bahsetmemiz gerekiyor. Çünkü bir insanın doğada var olan zorluk ve risklere karşı mücadele edebilmesi, dışarıdan hiçbir destek almadan tehlikeleri saf dışı bırakabilmesi demek özel bir donanımın gerekliliğine işaret ediyor.
Dağcılık ise doğa sporlarının bir parçasıdır ve barındırdığı tehlikeler sebebiyle oldukça riskli ekstrem sporlar arasında yer alır. UIAA (Uluslararası Dağcılık Federasyonları Birliği) ise dağcılığı şöyle tanımlar: “Dağların zirvesine ve/veya tanımlanmış bir noktasına tırmanarak ulaşılmasıdır.” İçerisinde yürüyüş, tırmanış ve kampçılık gibi alt kategorileri barındıran bu sporun, özel bir eğitim veya uzman kişilerin gözetimi olmadan yapılması ise oldukça tehlikelidir.
Zor bir alan olan dağcılığın, psikolojik açıdan değerlendirmesini yapmamız gerekirse, karşımıza insanların doğayı ve kendini tanıması, fiziksel ve zihinsel sınırlarını keşfetmesi gibi noktalar çıkıyor. Özellikle dağcılığın sadece “yukarı/zirveye tırmanmakla” ilişkili olmadığına; aksine dağın doğasını tanımanın, zorluklarla mücadele edebilmenin ve var olan riskleri doğru kavramanın önemine de dikkat çekebiliriz. Daha net bir ifadeyle, doğa sporlarını yapabilmek için sadece kas gücü yeterli olmayacaktır.
Bu bilgiler ışığında kadınların kadınlar özelinde yapılan bir araştırmaya bakacak olursak; 2010–2011 yılında Antalya ve çevresinde doğa yürüyüşü, dağcılık ve tırmanış yapan bireyler arasındaki bir araştırmanın sonucundaki şu detaylar karşımıza çıkıyor:
“Birçok çalışmada cinsiyetin rekreasyonel motivasyonu etkilediği ve erkeklerin bu konuda aile, iş, toplumsal alışkanlıklar gibi sosyal kurumların da desteklediği yapılardan dolayı daha aktif ve rahat olduğu sonucuna varılmıştır. Son yıllarda kadınlar ve erkekler arasındaki katılım oranlarındaki açıklıkta bir yakınlaşma olsa da farklılık hala erkeklerin lehinedir.”
Yine başka bir bilimsel araştırmada “cinsiyet ile arzulanan sporlar arasındaki ilişki” bağlamının incelendiğini görüyoruz. Profesyonel anlamda sporcu kimliğine sahip olmayan ancak sporla ilgilenen ve 15 yaş üzerindeki 570 kişiyle yapılan görüşmelerde katılımcıların 267’si kadın ve 303’ü erkektir. Sağlıklı yaşamak, haz almak, stres atmak veya eğlenmek gibi amaçlarla sporla ilgilenen bu kişilerin “arzuladıkları spor dallarına” dair verdiği cevaplar doğrultusunda şöyle bir sonuca ulaşılıyor:
“Kadınların yüzme, yürüyüş, pilates, step-aerobik, voleybol, jimnastik, binicilik, tenis, bisiklet, buz pateni sporlarını daha fazla arzuladığı görülürken; erkeklerin atletizm, futbol, basketbol, güreş, kayak, atıcılık, dağcılık, boks, vücut geliştirme gibi sporları daha fazla arzuladığı görülmektedir.”
Yukarıdaki iki farklı araştırmanın bize gösterdiği tablo, dağcılık gibi doğa-insan odaklı sporlara karşı toplumsal cinsiyet kalıp yargılarının devreye girdiğidir. Bir bakıma dağcılığın kadınlar tarafından arzu edilen spor dallarından biri olmaması veya erkeklerin, güç gerektiren sporlara karşı daha uygun olduğunun düşünülmesi, spordaki cinsiyet eşitliğinin önündeki engellerden birisidir.
Kaya Tırmanışının Arkasındaki Zihinsel Güç
“914 metrelik El Capitan’a tırmanmak destansı bir savaştı ve tırmanış boyunca çok savaşmak zorunda kaldım. Zihinsel, fiziksel ve diğer her şey tamamen yorucuydu. Panik yapmamayı hatırlamam gerekiyordu ve çok sıkı mücadele ettiğimi hissettim.”
Emily Harrington, Kaya Tırmanışçısı
İçerisinde kamp veya yürüme gibi daha az riskli alanlar barındıran dağcılıkta, toplumsal cinsiyet kalıp yargılarını belki de en çok hissettiğimiz alan kaya tırmanışıdır. İster yapay isterse doğal olsun, yüksek kayaların üzerindeki ufacık çıkıntılara ve çatlaklara tutunarak, bazen de vücutlarını ufacık bir alana sıkıştırarak tırmanmak çoğu insan için imkansızlıkla eşdeğerdir. Oldukça ciddi bir fiziksel ve teknik güç gerektiren kaya tırmanışının hayati tehlikeleri ise oldukça yüksektir.
Zihinsel dayanıklılık konusuna gelecek olursak, son yıllardaki spor-performans çalışmalarının artmasıyla fiziksel güç kadar zihinsel kontrolün de önemli olduğu bilimsel olarak kanıtlamaya başlanmıştır. Tırmanış gibi zor bir spor dalını seçmenin, eğitim almanın, kendini geliştirmenin ve yaşanacak zorluklara rağmen pes etmemenin arkasındaki itici güçlerden birisinin zihinsel dayanıklılık olduğu aşikardır.
Bu denli önemli bir kavramı, spor ve bilim dünyasına kazandıran isimse bir spor psikoloğu olan James Loehr’tir. Olumsuz durumlar karşısında kişinin uyum sağlaması şeklinde özetlediği zihinsel dayanıklılığı, neredeyse tüm spor dallarının vazgeçilmez bir parçası olarak görür. Yine bu konuda yapılan başka araştırmalar, zihinsel dayanıklılığın sporcunun sonradan kazanacağı bir beceri olduğu gibi doğuştan da gelebileceğini ifade ediyorlar. Ayrıca bilgi birikimi, deneyim ve zorluklarla karşılaşma oranının da zihinsel dayanıklılığı etkilediği yadsınamaz bir gerçek…
Sporda, zihinsel dayanıklılık üzerine yayınlanmış ilk çalışmanın 2001 yılı gibi yakın bir tarih olması ise aslında şaşırtıcıdır. Fouire ve Potgieter isimli araştırmacılar tarafından yapılan analizlerin sonucunda sporcunun odaklanma, uyum, sorunlarla baş etme, bilişsel beceri, disiplin, etik ve inanç gibi konularda gelişmesinin zihinsel dayanıklılıkla paralellik gösterdiğini kanıtlamışlardır.
Sonuç olarak da günümüzde dünyanın en popüler sporlarından birisi olan kaya tırmanışlarında, bu sporla ilgilenenlerin veya alanında uzman insanların birleştiği ortak görüş, zihinsel dayanıklılığın en az fiziksel dayanıklılık kadar önemli olduğudur. Hatta kaya tırmanışının bir spordan daha fazlası olduğu; deyim yerindeyse kişinin kendini araması gibi felsefi bir katmandan da bahsedebiliriz.
Peki, bu spor dalının itici gücü diyebileceğimiz zihinsel dayanıklılık nasıl ortaya çıkıyor?
Birinci aşamada kaya tırmanışının arkasında güçlü bir motivasyon olmalıdır. Belirli bir zirveyi hedeflemek veya duygusal bir bağ kurmak bunlardan birisidir. Motivasyonu güçlü bir sporcunun, tırmanış sırasında karşılaşabileceği beklenmedik sorunlarla mücadele edebilmesi çok daha kolay olacaktır. Çünkü dikkat ve istek, zihinsel bir sürecin olmazsa olmaz parçalarıdır.
İkinci olarak, tırmanış öncesinde veya tırmanırken sporcunun birçok stres faktörü ile karşılaşması olağandır. Örneğin zor bir aşamada tırmanışı gerçekleştiren sporcunun yaralanması, önemli bir ekipmanının zarar görmesi, hava koşullarının aniden değişmesi veya yırtıcı bir kuşun saldırısı ciddi anlamda strese neden olabilir. Zihinsel dayanıklılıksa tam olarak böyle anlarda, sporcunun dikkatini toplayarak tırmanışa devam etmesinde veya çözüm bulmasında etkili olacaktır.
Kaya tırmanışı gibi doğa sporlarının bireyde yarattığı risk, heyecan ve duygu değişimleri ise zihinsel dayanıklılığın üçüncül sırasındadır. Sporcuların sadece heyecan seven veya macera olsun diye kaya tırmanışı yapmadıkları; aksine bu sporun bir yaşam biçimiyle desteklendiğini görebiliriz. Kişi, kaya tırmanışının düşünsel zeminini ne kadar güçlü kurarsa zihinsel dayanıklılığı da o derece güçlenecektir.
Dördüncü sırada ise sporcunun yaş değişkenliğinin zihinsel performans açısından önemli olduğunu belirtebiliriz. Bir sporcunun yaşının ilerlemesiyle orantılı olarak zihinsel dayanıklılığının da arttığı gözlemlenmiştir. Birçok sporcunun, ilk yıllarına nazaran ilerleyen zamanlarda daha kararlı, kontrollü, dirençli ve güvenli olduğu görülür.
Elbette son aşamada, zihinsel açıdan dayanıklılığın merkezine eğitimi alabiliriz. Bir sporcunun eğitimi ne kadar iyiyse kendine güveni de o doğrultuda yükselecektir. Riskleri farkında olmak, bir sorun karşısında alternatif üretmek ve daha birçok etmen, eğitimle ilişkilendirilebilir.
Görüldüğü üzere, kaya tırmanışı gibi oldukça riskli ve zor bir spor dalının, zihinsel dayanıklılık açısından değerlendirilmesinde hiçbir cinsiyet ayrımına rastlamıyoruz. Motivasyon, yaş, eğitim gibi alt başlıkların tamamı, cinsiyetten bağımsız olarak ele alınıyor.
Kaya Tırmanışının Zirvesindeki İki Sporcu: Sasha DiGiulian ve Emily Harrington
Dünyanın en zorlu ve riskli spor dallarından tırmanışın herhangi bir cinsiyete özgü olmadığını daha iyi anlatabilmek amacıyla size profesyonel iki dağcıdan bahsetmek istiyoruz: Sasha DiGiulian ve Emily Harrington. Kaya tırmanışı da dahil dağcılık alanındaki inanılmaz başarıları ve bu başarıları taçlandıran ödülleri ile onlara yaşayan efsaneler demek abartı sayılmaz.
Altı yaşından beri tırmanışla ilgilenen Sasha DiGiulian Amerikalı bir sporcu. 1992 yılında Alexandria, Virginia’da dünyaya gelen Sasha, yaşadığı bölgedeki bir spor salonunda başladığı tırmanış tutkusunu 20 yıldan fazladır devam ettiriyor. Aynı zamanda artistik buz pateniyle de ilgilenen Sasha’nın henüz 11 yaşındayken kıta şampiyonu olur ve “namağlup” bir noktadan tırmanışın riskli dünyasına adım arar.
2011 yılında Uluslararası Spor Tırmanışı Dünya Şampiyonası Federasyonu’nda kazandığı altın madalyanın yanı sıra üç defa Amerika Ulusal Şampiyonu olur. Üniversite eğitiminin ardından çok sayıda zor tırmanış gerçekleştiren Sasha DiGiulian, 2017 yılında Yosemite Ulusal Parkı’nın 518 metrelik Puslu Duvarı’na tırmanır. Bu tırmanışı tamamlamak toplamda 14,5 saat sürüyordur ve dünyanın en zorlu tırmanışlarından birisi kabul edilir. Bir başka önemli tırmanışını ise 2019 yılında, Afrika kıtasının batısındaki Sao Tomé & Principe adasındaki Pico Cão Grande’de gerçekleştirir.
Ancak en zorlu tırmanışlarından birisini Kanada Rocky Dağları’nın Büyük Duvar denilen kısmında gerçekleştirir. Büyük Duvar’a tırmanan ilk ve ikinci kadın olmasını anlatan olağanüstü süreci ise Amazon Prime (Dış TV) platformundaki “The Trilogy” belgeselinde detaylı bir şekilde anlatılır.
Emily Harrington de tıpkı Sasha DiGiulian gibi küçük yaşlardan itibaren tırmanış ve dağcılıkla profesyonel olarak ilgilenmeye başlar. 1986 yılında Boulder, Colorado’da dünyaya gelen Emily de en az Sasha kadar zorluk derecesi oldukça yüksek tırmanışlar gerçekleştirir.
Bunlardan bazıları; 2012 yılında Everest Dağı’nın zirvesine çıkış, 2015 yılında Amerika’daki Yosemite Doğal Parkı’nın El Capitan dağındaki 914 metrelik Golden Gate tırmanışı ve 2020 yılında, yine El Capitan’da gerçekleştirdiği bir günlük serbest tırmanıştır. Bu zorlu deneyimler ise Emily Harrington’un 5 defa ABD Ulusal Spor Tırmanma Şampiyonu, 2 defa Kuzey Amerika Spor Tırmanma Şampiyonu ve 2005 Dünya Şampiyonu İkinciliği kazanmasına neden olur.
Bahsedilen bu rotaların ve tırmanışların tamamı, erkek veya kadın sporcu olarak ayırt edilmeksizin dünyanın en zorlu ve riskli kulvarları olarak kabul edilir. Hatta Emily, Pik Slesova’daki American Way isimli rotaya serbest tırmanan ilk kişidir -ki serbest tırmanışta yardımcı hiçbir ekipman kullanılmadığının altını çizmek isteriz.
Kaya tırmanışının tüm olumsuz süreçlerine rağmen, zihinsel dayanıklılıkları inanılmaz derece güçlü olan bu iki sporcunun yukarıda bahsettiğimiz eğitim, deneyim, yaş, motivasyon gibi özelliklere sahip olduklarını rahatlıkla görebiliriz. Örneğin Emily Harrington, 2023 yılı itibari ile El Capitan’ın Golden Gate rotasına bir günde serbest tırmanan ilk kadın ve yalnızca dördüncü kişidir. Kişisel YouTube kanalındaki belgesellerinde Emily’nin bu ölümcül riskleri olan tırmanışın zorluk, bilgi, birikim ve motivasyon derecesini şu sözlerle ifade ediyor:
“El Capitan’ın doğasında çok fazla belirsizlik var ama denemek zorundasın. Öyle bir noktaya geliyoruz ki devam edemeyiz dediğinde gidip hareketler üzerinde çalışıyorsunuz… Kendimi hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum ve kendimi hayal kırıklığına uğratmayacağım. Çünkü bu benim hayalimdi. … Bu tırmanışı gerçekleştirmek için çok fazla deneyime ve çok fazla bilgiye sahip olmalısın.”
Emily Harrington’ın El Capitan’daki serbest tırmanıştan birkaç yıl önce gerçekleştirdiği Golden Gate tırmanışında, “El Capitan’da başarılı olmak için çok yönlü bir dağcı olmalısınız” derken haklıdır. Çünkü tırmandığı duvar 914 metrelik çok yüksek ve neredeyse düz bir granit dev bloktur. Tırmanış sürecinde defalarca düşüyor, yaralanıyor, sırtında ve dirseğinde çok sayıda ciddi yara oluşuyor ama buna rağmen pes etmiyor. Tırmanış sırasında Emily’nin ortağı Adrian Ballinger ise “Emily’i bu noktaya getiren şey zihinsel dayanıklılığı ve acının üstesinden gelebilmesiydi” diye ekliyor.
Dünyanın birçok ülkesinde, özellikle kaya tırmanışı gibi zorlu sporlarda kadınların farkındalığını arttırmak için ilham veren Sasha DiGiulian, yaptığı bir konuşmada: “İlk yıllarda, tırmanışın profesyonel bir spor olduğunu bile bilmiyordum. Erkek kardeşimin, yerel bir spor salonunda bulunan tırmanma salonundaki doğum günü kutlamasına gitmiştim. Oradaki tek kız bendim” diyerek aslında tırmanış alanındaki önyargıların en iyi örneği olduğunu bize gösteriyor.
Günümüzde, dağcılık ve onun zorlu alt dalları içinde yer alan kaya tırmanışında, çok sayıda başarılı tırmanış gerçekleştirmiş kadına rastlayabiliyoruz. Tırmanmanın, fiziksel güçten fazlası olduğunu ve zihinsel dayanıklılığın, erkek veya kadın fark etmez her tırmanışçının en büyük gücü olduğunu kanıtlıyorlar adeta…
Kaynaklar
- Emily Harington Resmi Web Sitesi: http://emilyharrington.com/
- Sasha Digiulian – Resmi Web Sitesi: http://sashadigiulian.com/
- Ayşe Kaplan & Faik Ardahan, “Doğa Sporları Yapan Bireylerin Profilleri, Doğa Sporu Yapma Nedenleri ve Elde Ettikleri Faydalar: Antalya Örneği”, Karadeniz Sosyal Bilimler Dergisi , Sayı: 5 / 8, Sayfa: 93-114, 2013. Link: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/149898
- Faik Ardahan, “Duygusal Zekâ ve Yaşam Doyumu Arasındaki İlişkinin Doğa Sporu Yapanlar Örneğinde İncelenmesi”, Pamukkale Journal of Sport Sciences , Sayı: 3/3, Sayfa: 20-33, 2012. Link: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/191783
- Ayşegül Yılmaz, “Sporda Zihinsel Dayanıklılık”, Uluslararası Dağcılık ve Tırmanış Dergisi , Sayı: 4 / 2, Sayfa: 23-42, 2021. Link: http://dergi.tdf.gov.tr/tr/download/article-file/1894320
- The North Face, “El Capitan’s Golden Gate ft. Emily Harrington” belgeseli… Link: https://www.youtube.com/watch?v=ccPYyF-plQY
- Murat Yüksel, “Cinsiyet ve Spor”, Journal of History School, Yıl: 7, Sayı: 19, Eylül 2014. Link: https://d1wqtxts1xzle7.cloudfront.net/46504618/Cinsiyet_ve_Spor-libre.pdf?1465987325=&response-content-disposition=inline%3B+filename%3DCinsiyet_ve_Spor.pdf&Expires=1678818739&Signature=RD1H1~vBt9wNEwCzwjkKJ7yWIL~dD6-RSv7tqbOB6wfpoIuV7YOWGiBzH6gaVy3t3sW495ZtNzfkoGFBMjf3aF9BHoIgQr3AYJiRSn5uvyi81s46WYSVz10z4V2oUDAJ2pjZQWV-5AX9nKDdPQOzevvecDAgu0Alpq4iV3oU1AWp5MjzF3-dExlBEbzmufrajs9RgEDz8jGCoyXWtAO4tBAg–tJ2WnQu2tl8314-FjYTck1UcAnfXFDuagvgtGjPwf6YH2EVvK7xN2T9mMg6ufoDBlplmIESVTh7DK-s412xraUJuTeHX0jpI73e8QK54eDBUUyiUQNKQw6rejSNw__&Key-Pair-Id=APKAJLOHF5GGSLRBV4ZA