Herkese merhaba, bu yazı dizisinde Spor Bilimleri Fakültesinde okuyan kadın sporcuların başarı hikâyelerine odaklanacağız. Spor Bilimleri Fakültesinde okuyan kadın öğrencilerin hayata ve mesleklerine karşı bakış açılarını ele alarak; kadın sporcuların kişisel başarı hikâyelerini, bu yolculukta elde ettikleri deneyimleri, karşılaştıkları sorunları geleceğe dair öngörüleriyle birlikte biraz da toplumsal cinsiyet eşitliği üzerinden tartışmaya açacağız. Spor Bilimleri Fakültesinde okuyan Ebru Yücetürk ve Eslemnur Gezen ile de bu konu hakkında konuşarak yeni nesil sporcu kadınların gözünden bu alanı tüm ayrıntılarıyla birlikte anlatmaya ve anlamaya çalışacağız. Şimdiden keyifli okumalar dilerim.
Uludağ Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi 3. Sınıf öğrencisi olan Ebru Yücetürk, Spor bilimleri fakültesinde okurken yaşadığı deneyimleri bizlerle paylaştı. Küçük yaşlardan itibaren sporla iç içe büyüdüğünü söyleyen Ebru Yücetürk, spor kariyerine voleybolla başladığını belirtiyor. Sporcu ruhunun getirdiği mücadeleci tavrı hayatının her alanında yaşattığını vurgulayarak “Kendimi bildim bileli sporla iç içe büyüdüm. Çok küçük yaşlardan itibaren sporun farklı dallarıyla ilgilendim yani spor hayatımda hep vardı. Ailem ise bu konuda her zaman benim destekçim oldu. Yaşadığımız çevre biraz kötü olduğu için beni hep bu çevreden uzak tutmak istediler. İyi ki de öyle yaptılar. Sonra bir dönem voleybolu denedim ve bu benim vazgeçilmezim oldu. Devamlı olarak voleybol oynamaya başladım. Fark ettim ki hayatımın her yerinde spor olsun istiyorum. Spor lisesine başvuru yaptım. Sınava girdim ve kazandım. Bu dönemde sakatlanmalarım çok oldu. En son yaşadığım sakatlanma olayında ise ayak bileğimdeki bir bağ koptu. Ama spora olan tutkum asla değişmedi. Okuldaki bir öğretmenimin yönlendirmesiyle de başka branş denedim. Daha sonra ise Spor Bilimleri Fakültesine girdim. Şimdi, zamanında beni yönlendiren öğretmenlerim gibi güzel nesiller yetiştirmek istiyorum.” açıklamalarında bulundu.
Spor bilimleri fakültesinde okumaya karar verdiğinde yakın çevresi tarafından herhangi bir cinsiyetçi eleştiriye maruz kalıp kalmadığını Yücetürk’e sorduğumda ise “Ben küçüklükten beri sporla iç içe büyüdüğüm için ve çevremizde de kadın beden eğitimi öğretmeni olduğu için bu konuda herhangi bir cinsiyetçiliğe maruz kalmadım. Sadece zorunlu doğu görevi için ailemin biraz endişesi vardı.” dedi.
“İstemek Başarmanın Yarısıdır”
Bir kadın sporcu olarak spor bilimlerine hazırlık sürecini anlatmasını istediğimde ise “Kendi adıma çok zorlanmadım. Kendimi hep daha iyiye götürmek için çok çalıştım. Parkur koşmayı seviyordum. Notlarım iyiydi ve spor geçmişim de vardı. 5 farklı üniversitenin sınavına girdim. 5 üniversitenin de öğretmenlik bölümünü kazandım. ‘İstemek başarmanın yarısıdır.’ Sözüne çok inanıyorum.” dedi.
Spor Bilimleri Fakültesinde okumak zihinsel, fiziksel ve ruhsal açıdan her daim sağlıklı olmayı gerektiriyor. Dersler, sınavlar, yarışmalar ve çeşitli aktivitelerle öğrenciler her koşula hazır olmayı öğrenerek geleceğe yatırım yapıyorlar. Bu mücadele gerektiren ve içerisinde tatlı rekabetleri de barında bölüme ilişkin Ebru Yücetürk‘e eğitim hayatı boyunca zorlanıp zorlanmadığını sorduğumda “Spor Bilimleri Fakültesinde okumanın zor bir yanı sporu sevenler için olmaz. Bir insan sadece spor için değil, her konuda sevmediği bir şeyi yapıyorsa, ne kadar kolay olursa olsun ona çok zor gelir. Bu benim şahsi fikrim tabii ki.” dedi.
Spor Bilimleri fakültesinde okuyan öğrenci profiline baktığımızda genellikle erkek öğrenci sayısının kız öğrenci sayısına oranla daha yüksek olduğu sonucuna varıyoruz. Bu durumun dezavantaj yaratıp yaratmadığını veya bölümü okurken cinsiyetçi bir ayrımcılığa maruz kalıp kalmadığını ise Yücetürk şu şekilde yanıtlıyor “Ben kadın sporcu olarak dezavantajlı durumda olduğumuzu düşünmüyorum. Okula girerken kadın, erkek ayrı değerlendirme yapılıyor. Eğer tersi bir durum olsaydı o zaman dezavantajlı olduğumuzu söyleyebilirdim. Ve derslerde de cinsiyet ayrımı yapılacak durumlar olduğuna inanmıyorum. Bu durumlar öğretmenlerimiz tarafından çok güzel planlanıyor.”
Ebru Yücetürk, Spor Bilimleri Fakültesinde okurken kendisini her daim bir adım ileriye taşıyacak olan fırsatları kaçırmadığını ve hayatın içinde aktif sporcu bir kadın olarak yer almak istediğini vurguluyor. Yücetürk, geleceğe dair planlarını ve şu an ki çabalarını “Ben ÇAP yapıyorum. Hemen açıklayayım. Çift Anadal Projesi. Bu üniversiteler tarafından ders notları yüksek olan öğrencilere tanınan bir imkân. Yani ben şu an iki bölümü birden okuyorum. Hem öğretmenlik hem de antrenörlük okuyorum. Bu mezun olurken iki bölümden birden mezun olacağım demek oluyor. Öncelikli hedefim tabii ki de öğretmenlik daha sonra da öğretmenlik saatlerim dışında ek dersler vermek. Kısaca böyle söyleyebilirim.” şeklinde yanıt vererek düşüncelerini özetliyor.
“Kazanmayı ve Kaybetmeyi Bilmek Gerek”
Spor Bilimleri Fakültesini kimler tercih etmeli sorusunu ise “Sporu seven, spordan bir gelecek düşünen ve bu işi hakkıyla yapabileceğine inanan herkes tercih edebilir. Biz yeni nesiller yetiştirmek için eğitim alıyoruz. Kazanmayı ve kaybetmeyi bilmek, rakibi tebrik edebilmek ve bunlarla tatmin olmayı öğretmek kolay değil. Spor Bilimleri Fakültesinin farklı bölümleri de var elbette. Ama temeli saygı ve sevgi çerçevesi içerisinde eğlenmek ve mutlu vakit geçirmek.” şeklinde cevaplıyor.
Spor Bilimlerinden mezun olan öğrencilerin hangi iş fırsatlarıyla karşılaşacağı halk arasında da öğrencilere sıklıkla sorulan soruların başında geliyor. Yine bölümü okuyan erkek öğrenci sayısının oranının kız öğrenci sayısına göre fazla olmasından dolayı iş hayatında bu durumun olumsuz yönde etkileri olur mu diye sorduğumda “Spor çok büyük bir iş alanı. Öğretmenlik, antrenörlük, hakemlik, analizci vb. gibi birçok iş imkânı sunan bir alan. Bizi dezavantajlı kılan şey branş ayrımı sanırım.” diyor.
“Üniversitelerin İmkanlarından Faydalanın”
Spor Bilimleri Fakültesinde okumak isteyen kadın sporcu adaylarına tavsiyelerde bulunarak kendilerini nasıl geliştirebileceklerine ilişkin şu açıklamaları yapıyor: “Dil bilmek tavsiye edeceğim en önemli şey. Ve üniversitenin bütün imkânlarından faydalanmak. Erasmus ya da Work and Travel gibi etkinliklere katılmak. Spor bilimleri yapısı gereği isteyenler için en güzel bölümlerden birisidir. Üniversitelerin toplulukları da birçok şey kazandırıyor. Yeni bir hobi veya sosyalleşme ve eğlence aracı olarak onlar da çok önemli oluyor”
Spor bilimleri fakültesinde okumak kuşkusuz olabildiğince sağlıklı ve formda olabilmek demektir. Bölümü okurken sağlığına dikkat etmek için neler yaptığını ve günlük rutinlerini kendi perspektifinden anlatmasını istediğimde “Açıkçası ben çok yemek seçen biriyimdir. Sadece çok yemek seçmemeye dikkat ediyorum. Ve bol bol su içmeye çalışıyorum. Günlük değil ama haftalık spor düzenim var. Spor salonuna gitmesem bile evde yapıyorum.” şeklinde ifade ediyor.
Bir Spor Bilimleri öğrencisi için kondisyonunu korumanın önem derecesine ilişkin açıklamalarda bulunan Ebru Yücetürk ”Spor hayatına düzenli devam edenler için çok önemli. Ama artık sporu bırakmış kişiler içinde kondisyon önemlidir. Çünkü spor dersleri uzun ve zorlayıcı olabiliyor bazen. Kondisyon bu yüzden biraz önemli.” diyor.
Spor bilimleri Fakültesinde okumanın sosyal hayatta ve iş hayatında kişinin özgürlük alanını genişletir mi sorusuna ise şekilde cevap veriyor; Sosyal hayatta tabii ki genişletir. Fakat iş hayatında belli bir sorumluluk olduğundan, disiplin isteyen bir meslek.
“Bu Yolda İlerleyeceğim Yıllar Önce Belli Olmuştu”
Uludağ Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi 3. Sınıf öğrencisi olan Eslemnur Gezen, Beden Öğretmenliği bölümünde eğitim hayatını sürdürüyor. Bölümünün yanı sıra 10 yıl boyunca profesyonel kano sporculuğu da yapan Gezen, bu yolda ilerleyeceğini yıllar önce hissettiğini söylüyor. En büyük hedeflerinin arasında ise rekabet duygusunun getirdiği değerleri yeni nesle aşılayarak çok başarılı ve ahlaklı sporcular yetiştirebilmek. Eslemnur Gezen Spor Bilimleri Fakültesine başlama yolculuğunu şu şekilde ifade ediyor: “Uludağ Üniversitesi Beden Eğitimi Öğretmenliği bölümünde okuyorum. Benim bu yolda ilerleyeceğim yıllar önce belli olmuştu aslında. Performans sporcusu olmanın getirdiği disiplin ve spora bağlılık karar verdirmişti bana. Bu bölümü okumamı ailem hiçbir zaman istemedi. Onların gözünde spor bilimleri puanı en düşük ve en gereksiz bölümdü ama hiç öyle olmadığını zaman içerisinde onlara kanıtladığımı ve aslında ne kadar önemli ve keyifli bir meslek üzerine eğitim aldığımı onlara hissettirdiğimi düşünüyorum. Şu an onlara baktığımda ise düşüncelerini değiştirebildiğime emin oluyorum. Bu bölümde olmamın en önemli etkilerinden birisi de 10 yıl içerisinde müsabakalarda kazandığım madalyalar ve saliselerle kaybettiğim madalyaların o maç süresince hissettiğim yoğun rekabet duygusunun bana öğrettiği tüm o değerleri başka çocuklara da spor yoluyla kazandırabilmek. Umarım çok başarılı ve ahlaklı sporcular yetiştirmeyi başarabilirim.
“Fitness Yapmam Konusunda Eleştirilere Maruz Kalıyorum”
Spor Bilimleri Fakültesinde okumaya karar verdiğinde çevresinden gelen cinsiyetçi eleştirilerin olup olmadığını kendisine sorduğumda “Elbette sürekli karşılaştığım bir durum. Çevremdeki insanlardan sürekli fitness yapmam konusunda eleştiriler alıyorum. Genelde duyduğum kızlara kas hiç yakışmıyor ya da ‘kızlar sporu abartmasın ne o erkek gibi’ tarzında cümleler oluyor. Zamanla bunları görmezden gelmeye başladım ve toplumda da bunu aşmaya başladığımızı düşünüyorum artık herkes spor yaparak fizik yapmaya, sağlıklı kalmaya veya kilo vermeye çalışıyor.” diyor.
Eslemnur Gezen Spor Bilimleri Fakültesine hazırlık sürecinde karşılaştığı problemlere de değinerek “Kadın bir sporcu olarak hep erkeklerle kıyaslandık insanlar için hep erkekler bizden güçlü, bizden hızlı ve bizden başarılı sporculardı. Ancak öyle değil kadın olarak biz onlarla eşit ağırlıklar kaldırdığımız veya dereceler çıkardığımız için bir üstünlük söz konusu değil. Yaptığımız başarılarla okula girdiğimiz dereceyle bunu kanıtladığımızı da düşünüyorum.” şeklinde açıklıyor.
“Spor Bilimleri Erkek Ağırlıklı Bir Okul”
Spor Bilimleri Fakültesinde okumanın zor taraflarını anlatarak kadın öğrenci olmanın dezavantajlarına ilişkin hangi durum veya söylemlerle karşı karşıya kaldığını da dile getiren Eslemnur Gezen, “Öncelikle spora elverişli bir vücudunuzun olması gerekiyor esneklik, çeviklik, koordinasyon gibi becerilerinizin gelişmiş olması lazım eğer bu becerilerden eksik kalarak gelinmişse kişi zorlanılabilir. Kadın öğrenci olmanın dezavantajı olarak da spor bilimleri öğrenci oranı olarak erkek ağırlıklı bir okul o yüzden erkeklerin beceri düzeyine vs. göre değerlendirilmek zorunda kalabiliyoruz örneğin futbol dersinde erkek ve kız eşit değerlendirilme yapılıyor. Bu durum şimdiye kadar bana en çok zorluk çıkaran kısım olmuştu sanırım. Futbol dersinde hocanın kızlar futbolu yapamıyorsa seçmesin bu dersi dediğini anımsıyorum.” diyor.
Geleceğe dair planlarından bahsederek spor bilimleri bölümünün olumlu getirileri için mücadele edilmesi gerektiğine değinen Eslemnur Gezen “Ben beden eğitimi öğretmenliği okuyorum aynı zamanda kort teniste antrenörlük yapıyorum. Ben branş olarak kort tenisi seçtim çünkü branşım olan kanodan sonra kendimi en mutlu hissettiğim spor olduğunu düşünüyorum. Güzel yanı çocuklarla iç içesin oyunlar oynayarak ders işliyorsun çok keyifli ve eğlenceli zor olan yanı ise eğer kariyer anlamında çok başarılı olmak istiyorsan en iyisi olman ve çok çalışman gerek.” dedi.
Spor Bilimleri Fakültesini kimleri seçmesi gerektiğine dair sorduğum soru üzerine ise “Bence spor bilimlerini spor ile iç içe büyümüş spor alanında becerileri küçük yaşta kazanmış bireyler tercih etmeli. Çünkü bir mesleği yapmak demek bana göre en iyi bilgi ve beceriye sahip olduğun alan üzerinde çalışmak demektir.” açıklamalarında bulunuyor.
“Kadın Antrenör Bulma Konusunda Sıkıntı Yaşanıyor”
Eslemnur Gezen mezun olduktan sonra iş imkânlarına ilişkin açıklama yaparken bu alanda erkek sporcu adaylarına göre dezavantajlı oldukları noktaları da vurgulayarak “Mezun olduktan sonra oldukça geniş bir iş alanımız var aslında farklı branşlar üzerine antrenörlükler yapabiliriz, okullarda öğretmenlik yapabiliriz, spor federasyonlarında görev alabiliriz gibi bir çok işimiz olabilir. Erkeklere göre biz bu sektörde daha avantajlıyız çünkü erkek ağırlıklı bir bölüm olduğu için branşlar içerisinde kadın antrenör bulma konusunda sıkıntı yaşanıyor bu noktada biz kendimizi geliştirip erkeklere göre biraz daha kolay bir şekilde iş bulabiliyoruz.” diyor.
Spor bilimlerinde okumak isteyen kadın sporculara hangi tavsiyelerde bulunursun sorusunu ise şekilde yanıtlıyor “Motor becerileriniz gelişmiş olsun ve bir branşta en iyi olun. En iyi olup geldiğiniz branşta hızlıca iş bulma imkânınız olacaktır. En iyi olduğunuz bir branş yoksa bile okurken ilerlemek istediğiniz branş üzerine bilgili bir antrenörün yanında çalışmanızı tavsiye ederim bu sizi her anlamda çok geliştirecektir.”
Sağlığına dikkat etmek için neler yaptığını anlatarak günlük rutinlerini bizlerle paylaşan Eslemnur Gezen, “Sağlığıma dikkat etmek için öncelikle beslenmemi düzenli ve kalori hesabı yaparak yapıyorum. Onun dışında her gün spor yapmaya özen gösteriyorum 3 gün fitness 2 gün kardiyo yapıyorum hafta sonlarında da kort tenis oynuyorum. Tabi ki kort tenis oynadığım gün sayısı artabiliyor. Hangi antrenmanımı yapacak olursam olayım 30 – 45 dakika koşuyla antrenmana başlıyorum.” diyor.
“En Önemli Beceri Kondisyon”
Spor Bilimleri Fakültesinde kondisyonunu korumanın önemine değinen Gezen “Bana göre en önemli becerilerden biri kondisyon. Çünkü düşündüğünüzde karşısında öğretmenim ya da antrenörüm dediğiniz kişi size öğretmek istediği tekniği veya her hangi bir beceriyi göstererek yaptıramıyorsa onun ciddiye alınmama ihtimali yüksek genellikle bu gibi durumda öğrenciler ‘ Hoca kendi yapamadığı şeyi bizden istiyor. ‘ tarzı cümleler kurabiliyorlar” dedi.
Spor Bilimleri Fakültesinde okumanın sosyal hayatta ve iş hayatında kişinin özgürlük alanını genişletir mi sorusuna ise şu şekilde cevap veriyor; “Kesinlikle genişletir bu Spor bilimlerine gelen kişilerin sporcu olmalarıyla da alakalı yani spor bilimleri değil de spor kişiye özgüven ve geniş bir sosyal çevre getirebilir. Sosyal çevrenin genişliği iş hayatında da karşılaştığı sorunlar ya da attığı güzel adımlar için kişiye farklı yüzlerle çalışma imkânı sağlayabilir.”