Türkiye’de buz hokeyi geri planda kalan bir spor olsa da kendi çabaları ve azmi ile bu alanda çok büyük bir ilke imza atan Çağla Çelik, Amerikan Kolej Sporları Kurumu (NCAA)’de oynayan Türkiyeli ilk buz hokeyi oyuncusu olmayı başardı. Buz hokeyinde en iyi noktalara gelebilmek adına lise hayatını da Kanada’da geçiren Çelik ile başarılı kariyerinin yanı sıra zorlandığı anları ve Türkiye’de buz hokeyinin nasıl gelişebileceği konularını konuştuk.

İlk olarak nasıl başladığınızı ve neden buz hokeyini seçtiğinizi sormak istiyorum.

Ben 12 yaşında başladım buz hokeyine. Ama daha önce 7 sene bale yaptım. O yüzden benim için çok dramatik bir geçiş oldu. Doğum günü partisi için sınıf arkadaşlarımla bir AVM’ye gitmiştik. Orada çılgın bir fikirle ‘hadi buz pateni kayalım’ dedik. Bunu ben bile demedim, başka bir arkadaşım dedi. Sonra kaydık ve benim çok hoşuma gitti. Ertesin gün tekrar buz pistine yalnız gittim. Yine kaydım. Ertesi gün gittim yine kaydım. Sonrasında oradaki eğitmenler dediler ki; ‘sen geliştirdin kendini buz hokeyi oynamak ister misin?’ Bu şekilde başladım. Neden buz hokeyi… Benim babam, takım sporuna çok teşvik etti. 7 sene bireysel spor yani bale yaptığım için baleyi bıraktıktan sonra takım sporu yapmamı istiyordu. Şunu da söyleyeyim birden ‘buz hokeyi yapacağım’ demedim. AVM’de kaydığım zamanların birinde çok geç zamana kadar kaldım. AVM kapandı ve benim çıkmam gerekiyordu, o sırada hokeyciler girdi buz pistine. Ben de onları görüp tamam ben de buz hokeyi yapmak istiyorum, buldum takım sporumu deyip o şekilde başladım.

Baleden sonra neden baleye daha yakın olan artistik buz pateni değil de buz hokeyini tercih ettiniz?

Baleyi bırakma sebeplerimden biri artık benim için çok heyecanlı olmamasıydı. İlk başladığımdaki heyecanım ve tutkum yoktu. Birazcık daha o buz hokeyinin adrenalini ile tutuldum diyebilirim. O yüzden artistik buz pateni değil daha çok buz hokeyine yönelmek istedim.

NCAA’ye gidiş süreciniz nasıl oldu biraz anlatır mısınız?

Şu an ben Amerika’dayım. Amerika’ya gelmeden önce 3 sene boyunca Kanada’da yaşadım. Kanada’da Montreal’in bir takımı için oynuyordum. Junior dediğimiz bir lig var ve bu ligde sadece 21 yaşına kadar oynayabiliyorsunuz. Toplamda da 3 sene oynayabiliyorsunuz. 2 senemi doldurdum ve 1 sene daha oynayabilirdim ama o zaman oynasaydım ya profesyonelliğe atılmam ya da hokeyi bırakmam gerekiyordu. Ve ben bırakmaya hazır değildim çünkü çok seviyordum buz hokeyini ve alternatiflerime bakıyordum. Birazcık da geç karar verdim. Hokeyi bırakmamaya geç karar vermedim ama ne yapabilirim diye düşünmek birazcık geç tak etti diyebilirim. ‘3 sene sonunda bitecek ve artık hokey kariyerim olmayacak’ diye bana birazcık tak etti. Alternatifime bakmaya başladım internet üzerinden NCAA’i buldum. NCAA’de daha önce oynamış hiç Türk yok, bu yüzden şansımın düşük olduğunu biliyordum. Kanada’daki son 2 maçımı kameraya kaydetmek istedim. Birisinden rica ettik maçı kameraya kaydetti. Daha sonra onu edit’leyip 2-3 dakikalık bir highlight videosu yaptım. NCAA’deki antrenörlere kendimi tanıttığım ve videomu gönderdiğim e-mail atmaya başladım. Kime attıysam (en az 20 tane okulla konuştum) hepsinden de ‘gelip bizimle oynayabilirsin, seni isteriz’ vesaire gibi iyi geri bildirim aldım. Daha sonra Kanada’dan Amerika’ya çok beğendiğim okulları ziyarete gittim ve Chicago’daki Lake Forest okuluna karar kıldık.

Neden Lake Forest’ı tercih ettiniz peki?

Bu okulun akademisi diğer okullara göre daha iyi ve çok çok iyi bir hokey programı var. Benim konuştuğum dönem takım yarı finallere kadar çıkmıştı. O yüzden bu takımı seçtim.

NCAA’de oynayan ilk Türkiyeli oyuncusunuz. Önünüzde örnek alabileceğiniz birisinin olmaması sizi nasıl etkiledi?

Gerçekten zor etkiledi. Zordu çünkü covid zamanında Türkiye’de kaldım ve Türkiye’de bir takımda oynamak istedim. NCAA’de release form denilen bir şey var ve hepimizin realise formunu doldurduk. Realise formu da şu; covid’de NCAA bir süre kapandı. Sporcuları bir araya getirmek için risk almak istemediler. Herkese başka ülkelerde oynamak adına izin formu verildi. Ama Türkiye’deki lig yarı profesyonel bir lig olduğu için ve NCAA bünyesine profesyonel bir sporcu kabul etmediği için sorun oldu. Danışacağım da kimse yoktu. Türkiye Buz Hokeyi Federasyonu antrenörümle ve NCAA’dekilerle direkt iletişime geçti. Ben Amerika’daki antrenörümle ve Türkiye Buz Hokeyi Federasyonu’yla iletişime geçtim. Yani birisine sorabilmektense bu olaylara maruz kaldık. Biraz zor tabi ama elbet bir ilki olacaktı. Bunu yapan ben olmasam umarım ki başkası olacaktı. O yüzden zor ama kesinlikle pişman da değilim.

‘Daha Çok Buz Pisti Yapılmalı’

Siz hem A.B.D.’de hem de Kanada’da gibi buz hokeyinde en üst seviyedeki iki ülkede bulundunuz ve oynadınız. O ülkelerle Türkiye’yi kıyasladığınızda sizce Türkiye buz hokeyinde iyi yerlere gelebilmek için neler yapmalı?

Birincisi kesinlikle yeterli derecede buz pistimiz yok. Ben İstanbul’da doğdum, büyüdüm ve koskocaman İstanbul’da sadece bir tane olimpik pist vardı. Şu anda birkaç tane daha yapılıyor. Ama benim büyüdüğüm zamanda sadece bir tane vardı ve ben Anadolu yakasında oturuyordum pist ise Avrupa yakasındaydı. Okul çıkışı ya da okuldan önce sabah oraya gitmek çok zor oluyordu benim için. Yani birden fazla buz pisti yapılmalı. Onun dışında yabancı uyruklu antrenörler ve oyuncular getirilmeli ki Türkiye’de buz hokeyi gelişsin. Bunu biraz yapmaya başladık aslında. En azından hem kadınlar hem de erkekler 1. Ligi’nde yabancı oyuncularımız var. Bu gerçekten gelişime yardımcı oluyor, bunu gözle görüyoruz hepimiz. Onun dışında Türkiye’de sporcuya mental açıdan hiç destek çıkılmıyor. Benim başka branşlardan da arkadaşlarım var. Amerika ve Kanada’da sporcular bir makine olarak değil ilk önce bir insan olarak görülüyor, insan olarak değer veriyorlar. Bu Türkiye’de çok zayıf maalesef.

18 Yaş Altı Genç Kadınlar Buz Hokeyi Milli Takımı geçen sene Dünya Şampiyonası 2. Klasman B Grubu’nda şampiyon oldu. Ve bu da bir ilkti. Bunun Türkiye buz hokeyi için önemi nedir?

Bunun önemi çok fazla çünkü bizim U18 takımımız çok yeni. Bu kadar yeni olmasına rağmen bu kadar büyük bir başarı elde edebilmeleri muhteşem bir şey. Üstelik A Milli Takım bile değiller, 18 yaş altı milli takımından bahsediyoruz. Bu arkadaşlarımızın çoğu A Milli Takımda da yer alıyorlar. O yüzden de bu kadar küçük yaşta bu kadar büyük şeyler yapabilmek bence muhteşem. Hepimiz çok gururluyuz da ben kendi adıma çok çok gururluyum.

‘Atamayacaksın Dedikleri Golleri Atmak Benim Hoşuma Gidiyor’

U18 ve A Milli Kadın Buz Hokeyi Takımı yardımı antrenörü Merve Tunalı ile yaptığımız röportajda ‘Bir sporcunun kendisini en güçlü hissettiği yerlerden bir tanesi buz pistidir’ demişti. Siz buna katılıyor musunuz?

Merve benim takım arkadaşım aynı zamanda A Milli Takımda antrenörlüğümü de yaptı. Bence söylediği çok doğru. Buz hokeyi maskülen bir spor olarak görülüyor, ben buna çok karşıyım. Ben kendi adıma konuşayım, uzun zamanlar boyunca erkeklerle antrenman yaptım ve erkeklerle oynamaktan daha çok keyif aldım. Çünkü onlar sizi yadırgıyor ve siz yadırgandığınız için daha çok hırslanıyorsunuz. Her defasında ‘Atamayacaksın’ dedikleri golleri atmak benim çok hoşuma gidiyor. O yüzden çok katılıyorum Merve’ye. Buz hokeyi benim özellikle, yine kendi adıma konuşayım, tam olarak stres attığım tüm enerjimi döktüğüm bir yer.

Buz hokeyinin maskülen bir spor olarak algılanıyor olmasının sizi zorladığı ya da size engel koyduğu oldu mu?

Kesinlikle. Ben ilk başladığım zaman küçük erkeklerle ve küçük kızlarla antrenman yapıyordum. Sonrasında kadın takımıyla antrenman yapmaya başladım. Belli bir seviyeye geldikten sonra antrenörüm bana ‘sen artık kadın takımıyla antrenmanlara değil, bir de genç erkeklerle antrenmanlara alalım, çünkü sen o seviyedesin’ dedi. Erkeklerle girdiğim ilk antrenmanımı hatırlıyorum, tek kadın bendim ve çok garipsenmiştim. Tabi daha sonra çok güzel arkadaşlıklar edindim. Ama bu erkek egemenliği maalesef sadece sporda değil tüm Türkiye’de hakim. Mesela hala daha şakalaşırken arkadaşlarım ‘atamayacaksın’ işte ‘şöyle olacak, böyle olmayacak’ gibi söylemlerde bulunuyor ve bu önüme engel mental olarak koyuyor. Bunun şaka olduğunu bilsem bile yani gerçeklik payı olduğunu düşünmeden duramıyor insan. Ve genel olarak maskülen bir spor ve kadınlar daha az başarılı gibi bir algı oluyor. Halbuki kadın milli takımımız a milli erkek takımlarından, U18 ve U20 erkeklerimizden daha büyük başarılar elde etti. Yani bir kere biz daha yüksek grupta oynuyoruz. Erkekler Division 3‘te oynuyor biz kadınlar Division 2‘de oynuyoruz gibi. Yani bu algılar sadece bir algı ve gerçekliği sıfır olan düşünceler diyeyim.

Peki buz hokeyini bir kız çocuğuna tavsiye eder misiniz?

Kesinlikle. Her spor herkese göre olacak diye bir şey yok. Mesela benim dedem profesyonel basketçiydi. Beni de basketçi yapmak istediler. Belki basket bana göreydi ama üzerimdeki ailemin baskısından dolayı basket oynamak istemedim. Benim isteğime bırakılmadığı için zorlandım. Aslında baskete yeteneğim de vardı ama bu baskıdan oynamadım. Fakat kesinlikle teşvik etmek isterim. Zorlamak istemem ama teşvik etmek isterim. Çünkü benim için çok eğlenceli. Tabi ki herkese göre eğlenceli olmayacak ama kesinlikle teşvik etmek isterim.

Buz hokeyine başladığınızdan bu yana en zorladığınız konu neydi?

Zor bir soru (gülüyor). En zorlandığım konu galiba şuydu: 2015’te ilk defa milli takıma girmiştim. 16 yaşındaydım. 2016 senesinde milli takımdan 2 hafta önce Almanya’ya bir kampa gitmiştim. Almanya’daki kamptan döndüm aynı gün uçaktan indim ve yine antrenman yaptım. vücudum çok fazla yorgunmuş, vücudumu dinlemem gerekiyordu, ben bunu yapmadım. Milli takıma gitmek için çok fazla hırslıydım, gözüm dönmüştü. Sonrasında da sakatlandım. Milli takıma gitmeme 4-5 gün kalmıştı ve o kampa, o dünya şampiyonasına gidemedim. O hala içimde bir ukdedir. Yaşadığım en acı an o diyebilirim.

Pandemiyi farklı bir ülkede geçiriyor olmak sizin için zor oluyor mu?

Ben aslında gelip gelmeme konusunda son güne kadar hatta uçağa binene kadar çok kararsızdım. Artık uçağa binince dedim ‘tamam artık geri dönüşü yok bindim uçağa, gidiyorum.’ Korktum çünkü bir kere A.B.D. vatandaşı değilim. Hasta olsam benim önceliğim yok. Bu beni çok gerdi, ailemi de gerdi. Bir de biz bu süreçte Türkiye’de çok dikkatliydik evden kesinlikle dışarı çıkmıyorduk. Burada vakalar çok yüksek. Kendimi o kadar korudum, evden çıkmadım, artık mental sağlığım bozuldu, gelip burada uçaktan indiğim gibi virüs kapmak istemedim. Kampüs ortamı birazcık zor, çünkü herkesi kontrol edemiyorsunuz. Kampüste yaşayan insanlar var, onların aileleri ya da arkadaşları geliyor. Hafta sonu onlar ziyarete gidiyor. Birisi kaptığı zaman bir şekilde herkes kapmaya başlıyor. Bu düşünceler beni çok geriyordu gelmeden. Ama burada şu anda haftada 3 kere test oluyoruz. 2 tanesi 15 dakika içinde çıkan bir tanesi de 2 gün içerisinde çıkan testler. Doğruluk yüzdeleri iyi testler. O yüzden şu an çok bir gerginliğim yok ama zaman zaman olmuyor da değil. Kampüs içerisinde bir parti oluyor ve herkes ‘virüs kaptım mı’ vesaire gibi gergin oluyor. Zor ama olabildiğince kendinizi izole etmeye çalışıyorsunuz. Mesela ben 2 kişilik odada şu an tek kişi kalıyorum. 4 kişilik odalar 2 kişiye indirilmiş durumda.

‘Geri Dönüp Türkiye Sporunu Geliştirmek İstiyorum’

Peki son olarak bundan sonraki hedefleriniz neler?

Benim hedeflerim hep level-level. Mesela ilk level milli takıma girmek. İkinci level olabildiğince İstanbul’daki en iyi sporcu olabilmek. Sonra Türkiye’deki en iyi sporcu olabilmek. Hala kademe kademe çıkıyorum onları tabi ki. Daha oraya gelebilmiş değilim. Ama gerçekten buz hokeyine çok gönül verdim. O yüzden bir ilki başarmak benim için çok çok büyük bir gurur. NCAA de benim için bir level’dı. Bu level’a ulaşmak muhteşem bir duygu. Ve bunun öncüsüyüm. O yüzden arkadan gelen arkadaşlarıma da olabildiğince yardımcı olmak istiyorum. Şimdi üniversitede ben kolej liginde oynuyorum. Üniversite bitince kolej liginde oynadığım için de buz hokeyi kariyerim sonlanacak. Tabi ki bir başka şehir takımında oynamak bir alternatif olabilir. Ama üniversite bitince ciddi hokey kariyerim de sonlamış olacak. Ben son bulmasını istemiyorum. Henüz buna hazır değilim. Önümde daha 3 sene var bitmesine. Ama 3 sene sonra da ben kendimi hazır hissedecek gibi görmüyorum. Elbet sporun bir yaşı var ve elbet bitecek. O zaman da milli takıma dönüp milli takımları geliştirmek için çalışmak istiyorum. Antrenörlük olabilir ya da kondisyoner olabilir. Çünkü her branşa yönelik kondisyonlar farklı ve oyuncular olarak Milli Takımın bunu idrak edebildiğini düşünmüyoruz. Daha önce Almanya’da, Çek Cumhuriyeti’nde ve Finlandiya’da kamplara gittim. Amerika-Kanada zaten.. Ama ne kadar yurtdışında elim kolum olsa da geri dönüp Türkiye için bir şeyler yapmak istiyorum. Türkiye’deki sporu geliştirmek istiyorum. Yani hedefim de en azından Türkiye Milli Takımı’nda antrenörlük var.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir